Göl

29 2 0
                                    

Sabah bir dakika daha geç kalsaydım bu odun beni onunla birlikte götürmeyecekti.Yola çıkalı daha bir kaç saat oluyordu güneş daha yeni doğmuş bizde güneşin doğduğu yere yol alıyorduk.Aiden bugün biraz daha gergin gibiydi.Bindiğimden beri benle konuşmamıştı hoş fazla konuştuğunda söylenemez.
-Büyükler hakkında bilmen gereken bazı şeyler var.
-Ne gibi?
-Birazdan oraya varmış oluruz içeri girdiğimiz zaman gözlerinin içine bakma büyükler geleceği görürler.Sonra bunu sana söylerler.
-Bence güzel bir şey geleceğini öğrenmek.
-Bunu sana öyle hemen söylemiyorlar bünün bir karşılığını ödemen gerekiyor.
Ya onların esiri olursun ya da onların duyuları.
-Duyularımı?
Evet duyuları senin gözlerini artık o kontrol eder kulaklarına hangi seslerin geleceğini hangisini duyup duyamayacağını yani herşeyi onlar kontrol eder.Sakın onlarla bir anlaşma yapma.Yanımdan ayrılma oradayken Anlaşıldımı?
-Emredersiniz efendim.
Aiden arabayı durdurunca aşağı indik eski taştan yapılmış büyük bir binanın önüne gelmiştik.
Kapının önünde takım elbiseli iki adam vardı.Aiden cebinden bir şey çıkartıp kapıya doğru tuttu ve kapı açılmaya başlamıştı.bizde içeri doğru girdik.
-Nasıl yaptın bunu?
-Buraya girmek o kadarda kolay değil önceden gerekli yerlerden izin alman gerekiyor.Onlarda sana anahtar veriyorlar.
-İzinsiz gelirsem ne olur.
-Basit,Ölürsün!
Aiden sağdaki bilgisayara bir şeyler girmeye başlamıştı.Bende etrafı inceliyordum.İçeri çok kasvetli ve sessizdi,etrafta kimse yoktu kapının karşısında yukarı çıkan merdivenler vardı yan koridorlarda ise ne olduğunu bilmediğim odalar vardı.
-Hadi gel benle.
-Nereye gidiyoruz şimdi.
-Tanıdığım bir bilge var.
-Hani bu bilgelerle arkadaş olunmazdı.
-Arkadaş değil zaten akrabam kendisi büyükannem olur.
-Bunu önceden söyleseydin iyiydi.
Aiden sola dönüp koridorun sonuna yürümüştü.Durduğu kapının üstünde değişik semboller vardı.İç içe geçmiş gül resimleri vardı.
-Şimdi ne yapıyoruz.
-Kapıyı tıktıklıyoruz.
-Çok komik.
Aiden sonra kapıya vurmuştu.Gerçekten dediğini yaptı.Kapı gıcırdayarak arkaya açıldı.Aiden öne doğru adım attı ve içeri girdi bende onu takip ettim içerisi normal bir insanın Odası gibiydi pencerenin önünde bir masa ve sandalye vardı.karşı duvarında ise bir yatak ve kitaplık vardı,sandalyede ise yaşlı bir kadın oturuyordu yüzünü göremediğim ,saçları sarı renkliydi.
-Büyükanne nasılsın.
-Aiden sen misin?
-Evet.
-Gel geç otur şöyle,yanındaki genç hanımda kim?
-Arkadaşım.
Ben ise yüzümü cama çevirmiş arkada dikiliyordum.
-Uzun zaman oldu,olanları gördüm,Maria nasıl?
-Daha iyi iyileşiyor.
-Sen ne için buradasın?
-Sana bir kaç soru sorucaktım.Dün bir kitap okuyordum Manitu ve waka hakkında aklıma takıldı bir yeri ,Güneş ve ay tanrılarının ruhlarının rearkarne olduğu yazıyordu.Bu doğrumu?
-Kitapları yazanlar biliyorsunki o zamanda yaşayan bilgeler doğruluğunu sorgulamamak lazım.
-Peki reakerne kısmı nasıl işliyor.Bu olaylar kendiliğinden çıkmıyor herhalde.
-Günümüzde yaşanan kötü olaylar bir şeyin göstergesi.Birileri geri dönücek.Reakarne olayını anlatan eski bir kitap vardı kitaplığımda zahmet olmazsa Mona arkaya bakarmısın ordamı diye.
İsmimi söylememiştim nerden biliyordu.
-İsmini bütün hayatını biliyorum ben enerjiyle algılarım.Düşüncelerini de okuyabiliyorum.
Bir şey düşünmesem iyiydi.Arkama dönüp kitaplıktaki kitaplara bakmaya başladım bu kitapların hepsi asırlık gibiydi.
-Bir ismi var mı?
-Görünce tanırsın,ikinci rafta olması lazım başta.
Dediği kısma bakınca bir kitabı çıkardım.Üstünde hiç bir şey yazmıyordu.Buydu galiba baya eskiydi.Kitabı Aiden a verdim.
-Bu kitap o zaman da yaşayan bir bilgeye ait Her şey eski dilde çevirmeniz lazım.
Aiden nın yanındaki yere oturmuştum.
Kitabın içindeki sayfalardan çevirdikçe tozlar çıkıyordu.Resimlerle anlatılmış birtakım bir şeyler vardı bazı yerlerde ise kısa sözler vardı sadece.
-Ben bu dili biliyorum.
Aiden şaşırarak gözlerimin içine bakıyordu.
-Nasıl yani?
-Bildiğimi biliyorum işte babam öğretmişti.
-Görünen günler sadece buz dağının başıydı gelen felaket daha büyük.Bundan kurtulmak daha zor olucak görüyorum alevler içinde kalmış , ölen ,ağlayan bir sürü insan ve ateşler içinde kişiler.
-Neyden bahsediyor.
-Gelecekten.
-Biri var elinde bir şey tutuyor kendinden emin değil kendi içindekini göremiyor.Biri var kendinde olan şeyleri inkar ediyor.Herkesin kendini kabullenmesi lazım.Güneş doğucağı zaman ay durmalı ve yardım etmeli ona çünkü ay, güneş doğduğu zaman parlar.
Karşıya bakan kadın artık gözlerimin içine bakıyordu.Gözleri bembeyaz ve mavimsi bir renkteydi.Korkunçtular.
-Sadece adım atmak yeterli,baban dan dolayı acı çekiyorsun ama baban iyi merak etme.Sandığından daha güçlüsün kendine odaklanman yeterli o zaman geldiğinde seçimi ni doğru yap.
-Ne demek istiyorsun?
-Yakında anlarsın hadi gidin diğerleri gelmeden.
Aiden kolumdan tutup dışarı çıkardı,koridorda ilerliyorduk.
-Ne demek istedi Aiden.
-Bilmiyorum başından beri söyledikleri senin hakkındaydı.Çünkü camdan senin gözlerini görüyordu.Bak eğer bu dediklerine takılırsan olmaz.
-Ne yapıyım?
-Unut!
Arabaya gelmiştik kapıyı açıp içeri binmiştim.Ne demek istedi.Ne seçimiydi.
Aiden yoldayken eğitime yarın devam ediceğimizi söylemişti yine aynı rutin sabah koşuları dışarda yaparken simülasyonu onların evinde çalışıcaktık insanların dikkatini çekmemek için ve yarın ilk defa kendi gücüm üzerinde çalışabilcektim.
Sabah olduğunda Aiden nın evininin önünde bekliyordum.Dün akşam pek uyuyamamıştım büyükannesinin söylediği şeyler yüzünden.Biraz kafamı dağıtmam lazımdı.Kapı sesi gelince o tarafa bakmıştım.Aiden merdivenlerden iniyordu.
-Hadi gidelim.
-Sana da günaydın.
-Günaydın.
Diyip yüzüme gülümsemişti.Kesin kafasına bir şey düştü.Ormana doğru yol alıp koşmaya başladık.Sabah hava gerçekten çok sisliydi.Önümü bile zor görüyordum.Aiden ise yanımda kulaklık takmış müzik dinliyordu.Bende yine saf gibi ortada tek başıma takılıyordum.
Biraz daha koşunca yolun ortasında  biri vardı.Öyle dikilmiş duruyordu.Etrafta kimse yoktu.Biraz daha yaklaşınca çoğalmaya başladılar.Şu anda beş kişi vardı.
-Mona!
Aiden a baktığımda hiç bir şey olmamış gibi koşuyordu.
-Mona!
Aklımın içinde biri konuşuyordu.
-Mona!Beni duyuyormusun?
-Sen de kimsin?
-Yakın bir dost diyelim.
-Benim yakın dostum olmaz.
-Bence öyle olucaz.
-Ne istiyorsun.
Artık koşmayı kesmiş karşımdakilere bakıyordum.
-Senle konuşmak.
-Burda olmaz.Yabancılar var.
-Etrafa bakınca Aiden gözlerimin içine bakmış bir şeyler bağırıyordu.
-Sen onu o da seni duyamaz çünkü etrafımız bariyerle çevrili tek çıkış yolu benim.
-Ne konuşucaksın benimle,beni nerden tanıyorsun?
-Hepsinin cevabını vericem ama istediğim zamanda.
-Tamam söyle hadi.
Dışarı bakınca etrafta mavi şimşekler çakıyordu.Aiden bariyere bir şeyler yapıyordu.
-Sana işaret verdiğim zaman Kulübe de.Orda ol.
-Gelmezsem ne olur?
-Kaybedersin?
-Neyi?
Bir şey demeden karşıdaki adamlar pelerinli olup etrafımdan geçip kayboldular.
-Mona iyimisin?
Aiden yanıma gelmiş kollarımdan tutuyordu.
-İyi değilim daha demin ne oldu.
-Bende bilmiyorum biri senle konuştu mu?
-Sen yolun ortasındaki adamları görmedinmi?
-Ne adamı?Allah kahretsin bir şey de yapamadım.Ne istiyormuş?
-Benle konuşmak.
-Sen ne dedin?
-Bir şey demedim yeri ve zamanı söyleyip gitti.
-Oraya gitmiyorsun.
-Gitmem lazım gitmezsem bir şeyleri kaybediceğimden bahsetti?
-Bende geliyorum o kadar.
Aiden ileri doğru yürüyordu ben de onu takip ettim.ormanın içersine girmiş biraz daha ilerledikten sonra şelaleye gelmişti.Üstündekileri çıkarmaya başladı.
-Ne yapıyorsun?
-Rahatlamaya çalışıyorum sen de dene.
-Çıplak mı?
-Nasıl istersen sana kalmış?
Üstünde sadece iç çamaşırı kalmıştı ve sonra koşup şelalenin doldurmuş olduğu göle atladı.Gerçekten çıldırmıştı.Sanki ben kendimi insanlara yakalattım.Bir de gelip bana kızıyor.Bende üstümü çıkartıp iç çamaşırlarımı bırakmıştım ve gölün yanına doğru yürüdüm.Aiden yüzeye çıkmış.Bana bakıyordu.
-Bakıyorum karar vermişsin.
-Hızlı karar veririm.
Kendimi suya bıraktım ve suyun içine daldım.Suyun altı berraktı her şeyi görebiliyordum.Suyun yüzeyine çıkınca etrafta biri yoktu.
-Aiden! Aiden! Nerdesin?
Bir şey belini tutmuş ve arkaya çeviriyordu.Çığlık atıp arkama dönünce arkamdaki Aiden vardı.
-Hışşt sakin ol burdayım.İnsanları uyandırmak istemezsin.
Belimden tutmuş kendine yaklaştırmıştı.
Su soğuk olduğundan vücudum titriyordu.
-Üşüyormusun?
-Biraz.
-Güçlerini daha kullanmayı bilmediğin için.Kendini ısıtabilirsin ama şu anda mümkün değil.İstersen ben seni ısıtabilirim.
-Nasıl?
-Gel bana sarıl.
-Bana mı yürüyorsun yoksa gerçekten böyle mi?
-Dene ve gör.
Kollarımı boynuna dolayıp kendimi ona yaklaştırdım artık her yerimiz birbirine değiyordu.
-Hazırmısın?
Kafa sallamıştım.Gözlerini kapatıp bir şeyler söyledi.Ve sonra vücudundan bana doğru bir sıcaklık geliyordu.Sanki yazın denize giriyor gibiydim.Gözlerini açmış bana bakıyordu.
-Güzel numaraymış böyle bir sürü kız tavlarsın.
Sırıtmaya başlamıştı.
-Bende bunları öğrenmek istiyorum.
-Öğreniceksinde bugün başlıyoruz derse.
Alnı alnıma değiyordu.
-Sıkı tutun.
Dediğini yapıp iyicene kollarımı dolamıştım.Aiden Suyun içinde hareket etmeye başlamıştı.
-Buraya yüzmeye sık gelirmisin?
-Canım sıkılırsa evet enerjimi bir yerde atmam gerekiyor yoksa etrafa zarar verebilirim.
-Ama bugün benim bir suçum yoktu.
Şimdi ise durmuş gözlerime bakıyordu.
-Zaten sana değil kızgınlığım kendime seni ordan kurtaramadım.
Şaşırmıştım.Bende bana zannediyordum belki onu tanımak için daha da çabalamalıydım.
-Hadi çıkalım daha gün uzun sonra hasta olur başıma kalırsın.
-Çok komik.
-Beni bırakınca sıcaklıkta gitmişti.
Dışarı çıkıp üstümü giymiştim.Hemen gidip sıcak duş almalıydım.
Eve gelince koşarak duşa girdim.Çünkü hala titriyordum.Duştayken gölde ve öncesinde olanları düşünmüştüm.Hayatım nasıl değişmişti.Eskiden normal sadece acı çeken bir kızdım artık endişelenmem gereken daha çok şey vardı.

Ay RuhWhere stories live. Discover now