1. Bölüm - Hastane

21.4K 708 38
                                    

Babamın çizgilerle kırışmış yüzü, koyu kahverengi gözleri, siyah denebilecek saçları, boyu. Her şeyi hatırladığım gibiydi, o berbat gün ki gibi. Beyaz terliklerimi sürüyerek deri koltuğa doğru yürümeye başladım. Psikologum kendi koltuğunda oturmuş bilgisayarına babamla görüştüğüme dair not düşme işiyle uğraşıyordu.

Babamın tam karşısına oturduktan sonra ellerimi kucağımda birleştirdim. Kafayı yiyip yemediğimi öğrenebilmek için görüşmeyi doktorumun önünde yapmalıydım, ne yazık. Oysa ona doya doya bağırabilmek isterdim.

Hemşirem doktora üç tane kâğıt verip anlamadığım birkaç cümle kurdu ve ardından bana cesaret vermek ister gibi gülümseyip dışarı çıktı.

‘‘İmge, iyi görünüyorsun.’’

Hayır, moruk. Sen beni iyiymişim gibi görmek istiyorsun sadece. Düşüncemin aksine ‘‘Evet efendim.’’ diyerek cevap verdim. ‘‘İyiyim.’’

Memnun olmuş gibi başını salladıktan sonra doktora döndü, benimle diyalogu bitmişti. ‘‘Onu normal bir okula aldırmak istiyorum. Dört yıldır burada kapalı.’’

Doktor suratından zorla sökmek istediğim yamuk gülüşüyle onayladı babamı. ‘‘İmge için iyi olabilir fakat şiddete eğilimli olduğunu söyleyebilirim. Arkadaşları için iyi olmaz. Onu problemli öğrencileri yönlendirdiğimiz liseye kayıt ettirebiliriz.’’

Babam konu üzerinde düşünme gereği bile duymadan kabul ettiğinde çığlık atmak istedim. Eğer yaparsam o sorunlular okuluna gitme şansım olmayacaktı. Burada gerçekten delirmek üzereydim! ‘‘Lütfen liseye gitmeme izin verin.’’ dedim gayet soğuk bir biçimde.

Arkadaş edinmezdim ve ta-da mutlu bir lise hayatı.

Tabi sorunlu öğrencilerle dolu bir okul olduğunu unutabilirsem.

‘‘O zaman size adresi vereyim.’’

‘‘Dışarı mı çıkacağım?’’ diye atladım hevesle. Gece dışarıya çıkma iznimiz yoktu ve izin verdikleri tek yer bahçeydi. Birazcık ağaç ve çimin olduğu boş alan!

‘‘Evet. Baban çıkış işlemlerini hallettiriyor şuan.’’

Uzun yıllardan sonra ilk defa gerçekten onu babam olarak görmek üzereydim. O son cümleyi kurmasaydı…

‘‘Bunu yapıyorum çünkü insanları kızımın neden dört sene başka şehirde kaldığını sorgulamaya başladılar.’’

 Yorum yapmadan psikologumun yazıcıdan bir kâğıt almasını izledim. Babama imzalaması için uzattığı kâğıtta bütün sorumluluğumun yeniden ona verildiği falan yazıyor olmalıydı. ‘‘Vedalaşabilir miyim?’’ diye mırıldandım sessizce. Doktorum yüzündeki ışıldayan gülümsemeyi silmeden ‘‘Ece’yle mi?’’ diye sordu.

Ece, burada benim gibi yatılı olan bir hastaydı. Arkadaş değildik fakat birbirimizle konuşurduk. Onun Obsesif Kompulsif Bozukluğu vardı. Bu bir tür takıntı, saplantı hastalığıydı. Simetri/düzen obsesyon ve kompulsiyon bozukluğu olduğundan dolayı asla yerinde duramıyordu, milimetrelere bile dikkat ediyordu. Hatta hastalığı kronikleştiği için her sabah uyandığında saçlarını aynı hizaya getirebilmek için kesiyordu.

Psikologuma cevap vermeden ayağa kalktığımda babamın sert bakışlarının hedefi oldum gerçi umurumda olduğunu söyleyemezdim. Bilinçli adımlarla muayene odasından çıkıp 222 numaralı odaya ilerledim. Ece ne yapıp etmiş oda numarasını bile düzenli seçmişti.

Evet, birazcık ürkütücüydü ama hangimiz normaldik ki?

Kapıyı üç kere tıklattım ve tam üç saniye sonra ‘‘Gelebilirsin, İmge.’’ dedi. Bundan hoşlanmasam da tek arkadaş olabildiğim insan Ece’ydi.

Aşka Dokunuş ღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin