8. Bölüm - Boşluk

7.8K 411 1
                                    

İki gün geçmişti!

Koskoca iki gün. Suçlu hissederek kendimi yediğim, ne kadar kötü biri olduğumu düşündüğüm zaman dilimiydi bu. Yalçın okula gelmiyordu. Olcay’a gidip soramamıştım, Ece desem sürekli yanımdaydı. Asmin’de bana yardımcı oluyordu. Kısacası Yalçın dışında gayet normaldi hayatım.

‘‘Yalçın bugünde mi gelmedi?’’

Ece’nin sorusuyla anında başımı kaldırdım. Gözleri bende değil, hoşlandığı çocuktaydı. Olcay’da. ‘‘Gelmeyecek, hasta hissediyorum dedi fakat inanmadım açıkçası.’’ Evinin adresini soramazdım. Çok garip olurdu, fazla şüphe uyandırıcı.

‘‘Dersleri kaçırıyor.’’ dedim omuz silkerken. ‘‘Aptal yazılılardan kalacak.’’

Nefesimi üflerken yerimde huzursuzca kıpırdandım. ‘‘Yazılıları umursadığını sanmıyorum.’’ dedi Olcay. Tam o sırada birinin telefonu çalmaya başladı. Sıramda dönerek beklenti dolu bakışlarımı onlara diktim.

Olcay telefonu açıp kulağına götürürken kaşları çatıldı, yüz ifadesinden anladığım kadarıyla hiç hoş şeyler olmuyordu. ‘‘Nerede?!’’ diye bağırdı karşısındakine selam bile vermeden. ‘‘Yapamaz!’’ Gözleri büyümüştü, hafifçe titremeye başladığını fark ettim. ‘‘Geri zekalı!’’ diye sızlanarak telefonu kapattı.

‘‘Sanırım gitmeliyim, yok yazdırın.’’

Çantasını tek omzuna astıktan sonra kapıya gitmek için hamle yaptı. Ne düşündüğümü bende bilmiyordum fakat sıramdan fırlayarak önüne geçmiştim. ‘‘Ne oluyor?’’ diyerek özel hayatını umursamadan ona baktım.

‘‘Yalçın, başını belaya sokmuş.’’

O an Asmin’in bana söylediği cümleler aklımda canlandı. ‘‘O… Bu okula ilk geldiğinde delirmiş gibiydi. Sürekli birilerine vuruyor, kavgalara karışıyordu. Öyle agresifti ki kimse yanına yaklaşamıyordu. Onu karanlıktan kurtaran Olcay oldu. Çekti çıkardı bütün pisliklerden tek tek. Olcay olmasaydı belki de Yalçın kendi pisliğinde boğulmuştu çoktan.’’  

‘‘Benim suçumdu.’’

Olcay beni kenara çekmek amacıyla uzanmıştı, tabi duydukları yüzünden hareket kabiliyetini yitirmiş gibi donup kalmıştı. ‘‘Ne?’’ dedi, sesi fısıltıdan öteye gidememişti. Sertçe boğazını temizledikten sonra tekrar etti. ‘‘Ne?!’’

‘‘İki gün önce kavga ettik, yani sayılır… Daha çok o duvarı yumrukladı, sonra da çekip gitti.’’

Olcay’ın bana bakan gözlerindeki değişimi fark etmemek için aptal olmak gerekirdi. Normalde gülümseyerek bakardı, anladığını göstermek ister gibi. Artık öyle değildi. Sanki nefret ettiği tek insan oluvermiştim. ‘‘Gelmek istiyorum’’ diyerek atladım umursamadan. ‘‘Eğer onun başını belaya sokan bensem, kurtaran da ben olacağım!’’

Hayır, onun başını belaya sokan ben değildim. Bunu biliyordum. Yalçın’ın öfkesi kendineydi, kim daha haftalar önce tanıştığı biri yüzünden hayatını mahvederdi ki?

Olcay’ın omuz silkmesine aldırmadan çantamı kaptım. Kendi vicdanım için gidiyordum, başka sebep yoktu!

Ece ve Asmin’in beni durdurmak için hamle yaptıklarını gördüğümde ellerimi kaldırdım. ‘‘Gideceğim kızlar.’’ Arkadaşım bir süre gözlerini öğretmenler masasına dikti. ‘‘Devamsızlığın şimdiden üç gün oldu İmge.’’

Şuan düşündüğüm şey devamsızlığım değildi. Velim gelip halledebilirdi değil mi? Söyleyecekleri kelimeleri, bulacakları bahaneleri beklemedim. Vazgeçmeyecektim, o kadar! Benim suçum olsun veya olmasın Yalçın’ın başı dertteydi. Bana elbise almış, yanımda kendini dizginlemeye çalışmıştı. Sırf yaptığı birkaç hareket yüzünden bile onu kurtarmalıydım işte. Şimdiye kadar kim bana hediye alıp benim yüzümden birini dövmüştü ki?

Aşka Dokunuş ღWhere stories live. Discover now