6. Bölüm - Canavar

9.4K 469 3
                                    

Gözlerimi kırpıştırırken uyanmam için beni dürtükleyen Ece’yi umursamamaya çalıştım. ‘‘Git başımdan!’’ diye homurdandım pikemi üzerime çekmek için çabalarken. Örtüyü çekip aldıktan sonra kaşlarını çatarak alnıma şaplak attı.

‘‘Acıdı!’’

Kızaracağına emin olduğum cildimi ovuştururken çoktan yataktan doğrulmuştum. Halsizce ayaklarımı sürükleyerek banyoya yürümeye başladım. ‘‘Masaya gel, kahvaltı hazır.’’ Onu başımla onaylayıp kapıyı açtım. Lavabonun önündeki makas, bir tutam sarıya dönük saç dikkatimi çekti. Yine saçlarını kesmişti. Orayı topladıktan sonra yüzümü yıkadım.

İşlerimi bitirince direk mutfağa yöneldim. ‘‘Yine saçlarını kesmişsin’’ Ece elindeki cetvelle ölçmekte olduğu peynir tabağından başımı kaldırıp kızaran yanaklarıyla beni onayladı. ‘‘Fark etmezsin diye ummuştum. Bu hastalığım ve ilaçlarımı alsam da kendimi engelleyemiyorum İmge.’’

Sandalyeme kendimi bırakıp çatalımı elime aldım. Birkaç şey atıştırdıktan sonra iştahımın olmadığına karar verip ayaklandım. ‘‘Senin için forma almıştık, odamda. Yemek yiyince gel ve giyin’’

Odama yürürken onun takıntısını nasıl azaltacağımı düşünüyordum. Ah, mümkün gibi görünmüyordu. Gömleği, hiç sevmediğim çizgili eteği, diz üstü çoraplarımı giydikten sonra saçlarımı fırçaladım.

Ben bunları yaparken Ece kapımı tıklatarak içeri girdi. Bakışları üzerimde dolandı ve kaşları çatıldı. Hemen yanıma gelip çöktü, eteğimi çekiştirmeye başladı. Elindeki cetveli bırakmamıştı. Her kıvrımını ölçerken ‘‘Ece!’’ diye çıkıştım.

Beni dinlemiyordu bile. Çoraplarımın boyunu ölçüp birini çekiştirdi. Ardından çekmeceyi açıp ıslak mendili buldu. Hızla çorabımdaki tozu silmeye çalıştı. ‘‘Sakin ol.’’ diye mırıldandım. Bunları yeni bir ortama gireceğinden gergin olduğu için yapıyordu.

Aynalı dolabımın üzerinde duran sakinleştiricilerin içinden bir ilaç alıp avucuna bıraktım.

‘‘İç, kendine gelirsin.’’

Beni başıyla onayladıktan sonra tek hamle de ilacını ağzına attı. ‘‘Sende giyin.’’ diye homurdandım çıkmak için on beş dakikamız olduğunu görünce. Formasını alıp banyoya girdi. Yatağa bağdaş kurarak oturduktan sonra gözlerimi saate sabitledim.

Ece’nin gelişi hayatımdaki çoğu şeyi değiştirmişti. Ev daha sesliydi artık. Normal de babamla sessizce kahvaltı ederdik, her saniyesi işkence gibi geçirdi. Ama onunla mutluydum. En azından dudaklarıma yerleşen gülümseme gerçekti.

Bekledim, bekledim ve bekledim.

Sonunda nefesimi üfleyerek banyonun kapısına doğru ilerledim. ‘‘Ece kapıyı aç.’’ diye mırıldandım işaret parmağımla dikkatini çekmek için vururken. ‘‘Beş dakika! Söz çıkıyorum beş dakika daha!’’

Gözlerimi yere indirip sakinleşmeyi denedim. ‘‘Ece! Aç şu kapıyı.’’ Sonunda pes etmiş olmalı ki kapıyı araladı. Eteği erkeklerin tabiriyle bir karıştı! Diz üstü çorapları aynı boyda çekilmişti. Gömleğinin ilk iki düğmesi açıktı ve saçlarını maşamla şekillendirmişti.

Yanında kendimi çok sönük hissettim, sanki kız olan ben değildim. Ben bunların zaman kaybı olduğunu düşünürdüm. Ece’yi görene kadar. ‘‘Nasılım?’’ diye mırıldandı kendi etrafında bir tur dönerken. Bacaklarını sergilemiyormuş gibi rahattı.

‘‘Filmlerdeki ara bozan, kötü kızlar gibi görünüyorsun.’’ diye homurdandım onu yarı hayranlık yarı kıskançlıkla süzerken. ‘‘Tam istediğim görüntü!’’ diyerek neşeyle ellerini çırptı. Gözlerimi devirdikten sonra okulun yürüme mesafesinde olmasından mutluluk duydum.

Aşka Dokunuş ღWhere stories live. Discover now