Yarı Final:◄Tipim Değil ile Romantik Bakışmalar►

110 11 7
                                    

Multimedya: Bella'nın kıyafeti

1 ay sonra

Kurban Bayramı nedeniyle tatile girmiştik. Tatilde ben, Bruno ve Ronaldo İspanya'ya gittik ve ben bu süreçte hâlâ Doruk ile sevgiliydim. Ondan bir şekilde ayrılmalıydım.

İspanya tatili çok güzel geçti. Bir sürü fotoğrafımızı çektik ve Facebook'a koyduk. Tabi, okuldan tüm tanıdığım kişiler ile Facebook'tan arkadaştım.

İspanya tatili de böylece bitti. Aslında size pek bir şey anlatmadım ama tatilde de pek fazla bir şey olmadı. 

Tatil bitip okullar açıldığında mutluydum. Çünkü yılbaşında yapılacak olan karaoke yarışmasını biliyordum. Kendimi hemen oraya kaydettirmeliydim.

Bugün sebrest kıyafet günüydü ve ben harika giyinmiştim. Sınıfa girdiğimde Doruk oradaydı. Ama onu gördüğüm manzara hiç de hoş değildi. Doruk'un yanında birkaç tane güzel kız vardı. Bu da eğişttir: Doruk beni aldatıyor. Doruk zaten Mert'e benzediği için beni aldatması normal. Ama yine de bu üzücü. Ben onun neyine yetmiyorum? Of, boş verin; aldatsın. Nasıl olsa ondan ayrılmak istiyordum.

Hızlıca çantamı bir kenara bırakıp Doruk'un yanına gittim. Ona sinirli gözlerle bakıyordu. Doruk da bunu fark etmişti. Ona İngilizce bir şekilde "Senden nefret ediyorum! Ne aptal bir insansın!" diye bağırdım ve bu şekilde ayrılırdık. 

Ben, Doruk'a bağırdıktan sonra sınıftan çıktım ve Doruk da arkamdan geliyordu. Bir yandan da İngilizce dilince "Bella, gitme. O kızlarla aramızda hiçbir şey yoktu." diye bağırıyordu. "İki türlü de biz ayrıldık, bir daha birleşmemek üzere!" diye bağırdım. Tabi İngilizce.

Herkes bize bakıyordu. O sırada ne göreyim Mert. Oy anam oy. O ne göz ya, şu gülümseyişe bi bakın. Tipini yesinler.

Doruk'u umursamadan sınıfa geri döndüm ve o sırada da zil çaldı.

***

Kendimi karaoke yarışmasına kaydettirdim ve o sırada da kendi kendime şarkı söylüyordum. Hoca yanıma geldi ve baan İngilizce bir şekilde "Karaokenin olduğu zaman yarışma bitince şarkı söyleyecek birini arıyorduk, sen söylemek ister misin?" dedi. Bende ona karşılık yine İngilizce "Evet." dedim. Anlamadığım bir şey vardı, benim sesim iğrençti ama hoca beni herkesin önüne şarkı söylemem için çıkartmak istemişti. Deli hoca işte...

Aynı zamanda Mert ile Görkem'in de konuşmasını duydum.

Görkem:

-Bella çok güzel değil mi?

Mert:

-Çok güzel ama mavi göz benim tipim değil.

-Bence mavi gözlü daha iyi.

-Ama mavi göz sevmem.

-Ben de mavi gözlüyüm.

-Ama sen erkeksin.

-O da bir erkek sayılır.

-Nasıl yani?

-Harika futbol oynuyor. Onu görmedin mi?

-Tamam, tamam. Dediğin gibi olsun.

Kısacası Mert benden etkilenmemişti. Sadece güzel olduğumu düşünüyordu. O kadar..! Tüm plan boşuna mıydı yani? Ah, olamaz!

***

Öğle teneffüsü olmuştu ama tüm sınıf tam kadro sınıftaydı. Mert de dahil tam kadro...

Ben Ege'yle konuşuyordum. Ama aramızda bir mesaje vardı, gerçekten de bayağı bir mesafe vardı. Sanki 5 kilometre var gibiydi.

Benim karşımda Ege vardı. Arkamda ise Mert -evet, Mert tam arkamda duruyordu- başkasıyla konuşuyordu. Ben Ege ile konuşurken bir ara konuşmamızın bittiğini hissettim. Çünkü Ege yürüyerek benden uzaklaşıyordu. 

Ege benden uzaklaşırken Görkem'in lanet futbol topu bana çarptı. O sırada da Mert arkasını dönmüştü ve ben de Mert'e çarptım. Hemen Mert'e döndüm ve onunla göz göze geldik. Ne romantikti! Gözleri gerçekten de çok güzeldi. Keşke o da benim hakkımda aynısını düşünseydi.

Biz romantik bir biçimde bakışırken -yerim ben o gözleri- Görkem tüm romantizmi bozdu ve Türkçe bir şekilde "Pardon Bella." dedi. Evet, Türkçe dedi. Artık Türkçe'yi o kadar da bilelim bir zahmet.

Görkem'e döndüm ve "Sorun değil." dedim. Sonra da Mert ile birbirimizin elleri yardımıyla -elleri o kadar sıcak ki- ayağa kalktık.  Ben hemen Mert'e Türkçe bir şekilde -artık az da olsa Türkçe biliyoruz siz bizi salak mı sandınız?- "Özür dilerim." dedim. Mert'te "Senin bir suçun yoktu ki. Görkem'in topu yüzünden oldu." dedi. Adam beni Türk sanıyor herhalde.

Ona "Ha?" dedikten sonra bana biraz önce Türkçe dediklerini bu sefer İngilizce dedi ve bunda da pek başarılı olduğu söylenemezdi.

Sıra BendeWhere stories live. Discover now