20. Bölüm

277 9 0
                                    


Tilki Vezir Süleyman, Türk askerinin Karabağ'a ve Tebriz'e doğru saldırdığına dair uydurduğu abartılı haberlerle Ali Kuli Han'ı kandırmakta güçlük çekmedi. Hem Ali Kuli Han, bu hadiseyi, işlerini çabuklaştırmak ve kolaylaştırmak için gaipten gelen bir yardım saydı. Çünkü şehirden çıkar çıkmaz, Adil Giray'la Perihan'ı orduya kaçırmak, kızın saltanatını ilân etmek ve bir yandan da Vezir'i tutuklayarak veya idam ettirerek askerden tamamen boş kalacak olan Kazvin üzerine yürümek işten bile değildi. Kafası bu düşüncelerle meşgulken, askeri tedbirlerdeki çabukluk ve kendisine gösterilen güven için Vezir'e teşekkür etti. 

Ertesi gün, hatta iş daha acele ise hemen o akşam emredilecek tarafa doğru harekete hazır olduğunu söyledi. Vezir, Ali Kuli Han'ın bu kadar itaat göstermesini, başladıkları işten artık ümidi kestiğine vererek kendi planının çok daha etkili olduğuna bağlıyordu. Ali Kuli Han'a iltifatlar ederek hareketini çabuklaştırmak için gerekli hazırlıkları tamamlamaya gönderdi. Gafil düşmanı böylece yanından gönderdikten sonra, büyük bir sevinç ve güven içinde, kendi güvenilir adamı Rüstem Han'ı çağırttı. Cinayet planını hiç çekinmeden kendisine anlattı, Ali Kuli Han'ı tuzağa nasıl düşürdüğünü uzunca anlattı. Sadece, Şehriyar'la olan gizli işbirliğine dair tek kelime söylemedi. Çünkü asıl maksadı, işlerini gizlilik içinde yürütmek ve hareketlerinde serbest olmaktı. Her hırslı ve akıllı adam gibi o da, bir taşla iki kuş vurmak istiyor, yani bir yandan Şah'a ve devlete hizmet eder görünürken, bir yandan da kendi makamını sağlamlaştırmayı düşünüyordu. Düşündüğüne göre, Adil Giray'la Perihan'ı ortadan kaldırmakla hem bir isyan bastırılmış olacaktı. Ama mesele bununla bitmiyordu. Asıl ondan sonra daha büyük bir tehlike baş gösterecekti ki, o da Şehriyar idi. Çünkü Adil Giray öldükten sonra lanetli kadın yeni bir sevgili arayıp bulmakta gecikmeyecek ve kızgın şehvetini söndürebilmek için hiçbir kötülükten çekinmeyecekti. Daha kötüsü, Perihan da artık hayatta olmadığı için, Şah'a istediği gibi diş geçirecek, o zavallı adama her dediğini yaptıracaktı. Bu bakımdan, Perihan'ın öldürülmesi ancak Şehriyar'ın da öldürülmesi ile faydalı olabilirdi. Şehriyar, sağ kaldığı sürece, tehlike hep vardı. Ona göre bu iki kadından biri hastalık, diğeri de hastalığın zararlarına engel olan zehirli bir ilaçtı, birincisi var oldukça ikincisinin yokluğu faydalı olmak şöyle dursun, sonsuz zararlar doğurabilirdi.

 Evet, yok edilecekse ikisi birden öldürülmeliydi... Bu fikirlerine Rüstem Han'ı da ortak etmek zor bir şey değildi.Ama, Safevi Hanedanı'nın ne kadar erkek çocuğu varsa, hepsinin anneleri Şehriyar'dı. Ona dokunulduğu takdirde, anne acısıyla, şehzadelerin intikamına hedef olmak, ihtiyar Vezir'i çok ürkütüyordu. Tüm bu olayların arasında Rüstem Han ise, cesur bir askerdi. Politik işlerden fazla anlamadığı için, bu gibi olasılıkları aklına bile getirmezdi. Bundan başka hem Perihan'a, hem de Şehriyar'a karşı kalbinde eski bir kin vardı. Yüksek makamlara çıkabilmek azmiyle bir zamanlar Allah'ın emriyle Perihan'ı istemiş, ama genç kızdan yüz bulamadığı gibi, bu konuda Şehriyar'dan destek de görmemişti. İşte bu sebeple ikisine de kin besliyordu. Vezir'in düşüncelerini kayıtsız şartsız benimsedi. Süleyman'la aralarında şöyle bir konuşma geçti:

Mirza Süleyman: "Ben yarın Ali Kuli Han güçleriyle Karabağ'ın yardımına gidiyorum."

Rüstem Han: "Ali Kuli Han'a benden daha mı çok itimat ediyorsunuzki yanınızda onu götürüyorsunuz?"

"Mevzuyu iyice dinlemeden fikir yürütmeye kalkma! Sen de muhafızlarını alıp en hızlı şekilde Tebriz'in yardımına koşacaksın!"

"Buradaki isyancıları kim haklayacak?"

"Sözlerimin sonunu bekle biraz; Türklerin Tebriz'e saldırdıkları falan yok. Sizin gidişiniz, Ali Kuli Han taraftarlarını şüpheye düşürmemek için bir bahanedir. Biz gece bulunduğumuz yerde kalacağız. Siz, iki saat sonra Kazvin'e döneceksiniz. Adil Giray'ın köşkü civarına gözcüler koyacaksınız. Bir silah sesi duyar duymaz da hemen köşke saldıracaksınız. O sırada Perihan da kesinlikle sevgilisinin yanında olacak. İkisi... Hatta... Üçü birlikte yok edilecek... Anlıyor musunuz? Üçü birlikte... Bu karışıklıkta sadece efendimiz Şah'ımızın kılına hiç zarar gelmeyecek... Ondan başka kimsenin hayatı bizi ilgilendirmiyor."

CezmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin