22. Bölüm

256 12 0
                                    


Çevreyi kuşatan muhafızları saldırtmak için söylenen bu sözler, Adil Giray'a kurulan tuzağın nedenini ve önemini bir anda ortaya çıkarmıştı. Muhafızları kışkırtmak isteyen, Rüstem Han'dan başkası değildi. Genç adam, hemen kendini topladı, tüm kuvvetiyle ve gayet sakin birşekilde, biraz önceki sesin geldiği tarafa doğru: "Allah'ın belası Türkler! Ülkesinin yarısını zapt etti. Seni komutan diye, Şah'ın emriyle, memleketini düşmandan korumak için savaşa gönderdiler. Sen tabana kuvvet kaçtın. Savaş alanından kaçmak kahpeliğini örtbas etmek için de başka bir çare bulamadın. Memleketi korumak için emir ve komutan altına verilen bu temiz duygulu askerleri, düşmanla savaştıracak yerde, pis maksatlarına alet ettin. 

Şah'ın haremine girmeye misafirlerini öldürmeye, hazinesini yağmalatmaya, hatta belki de canına bile kastetmeye çalışıyorsun. Fakat bu hainliklerin cezasız kalacağını zannediyorsan yanılıyorsun." diye haykırdı ve yalın kılıç Rüstem Han'ın üstüne saldırdı. İşin rengi giderek değişiyordu. Böyle büyük ve önemli olaylarda hep Perihan'ın nüfuzu ve emri altında olmaya alışkın olan muhafızların bir kısmı, eski yatağını bulmuş seller gibi, onun etrafına akıp gelmeye başladı. İşin başlangıcında, karşı tarafın kalabalığından korkup, bahçenin etrafına saklanmış olan Ali Kuli Han'ın muhafızları da Perihan'ın etrafında toplananlara katıldı. Böylece önemli bir kuvvet Perihan'ın emri altında kendiliğinden toplanmıştı. Fakat Abbas, muhafızların ahlakını defalarca tecrübeleriyle çok iyi öğrenmiş olduğu için, sonunda Rüstem Han'ın galip geleceğine inanmış ve boş yere bir can vermektense bir can kurtarmayı daha uygun bulmuştu. Bu sebeple, yerde yaralı olarak yatan Cezmi'nin yanından ayrılmıyor, ara sıra vücudunda görülen hareketlerden henüz hayatta olduğu anlaşılan bu vefalı ve cesur genci kurtarma çarelerini arıyordu. Bir de silah atan o meşhur kapı dinleyici muhafız, galiba hiddet adamı olmadığı gibi, kavga adamı da olmadığından, önce Rüstem Han'ın muhafızlarına karışmışsa da, kavganın oradan başlayacağını, tehlikenin de orada olduğunu düşünerek, kargaşalık arasında bir kolayını bulmuş ve arkadaşını da yanına alarak kalabalıktan ayrılmış, silah attığı yerde saklanmıştı.

Tüm bu olayları abartan Rüstem Han ise, vaziyetin değiştiğini anlayınca, tümden şaşırmış kalmıştı. Nasıl hareket edeceğini, neye karar vereceğini bilmiyordu. Perihan'ın elindeki kılıç çok korkunç ve çok müthiş bir şeydi. Onun korkusuyla işe devam etmeye cesaret edemiyor, ama işini yarıda bırakmaya da gönlü razı olmuyordu. Aklı, mıknatıs arasında kalmış bir maden parçası gibi, tereddütlü bir noktaya saplanıp kalmıştı. Yanındaki sadık adamlarıyla ara sıra Perihan'ın bulunduğu tarafa doğru ilerlemek istiyor, fakat kızın etrafında toplanmış bulunan kuvveti görerek korku ve dehşet içinde adım adım gerilemek zorunda kalıyordu. Tam bu sıradaydı ki, muhafızlardan Şah'ın yatak odasına kadar girerek orada Şehriyar'ı linç eden reziller, kadının cesedini saçlarından tutup sürükleyerek bahçeye attılar. Vücudunu da birtakım yaraları varmış gibi, organlarının her birini kılıç ve bıçaklarla birbirinden ayırıp parçalamaya başladılar. Rüstem Han, bu kan içicilerin kudurmuşluğundan faydalanarak canını kurtarmak ve belki de başladığı işi tamamlamak hevesine kapıldı. Son cesaretini toplayarak heriflere doğru yüksek sesle bağırıp çağırdı:

"Şu aptallara bir bakın! Ölüden ne istiyorsunuz? Onun hainlik ortağı olan Perihan, bir karavanadan yemek yediğimiz, bir bayrak altında can alıp verdiğimiz silah arkadaşlarınıza kastediyor. Şah'ımızın namusunu lekeleyen hain Tatar şu köşkte oturuyor. Ne duruyorsunuz? Sizde ar, namus yok mudur?"

Onun hedefi muhafızları tahrik edip, Adil Giray'ın üzerine saldırtmaktı. Zaten sinirden kudurmuş, kan dökmek arzusu ile çıldırmak üzere olan muhafızları, bu sözler, bir iki insan öldürmeye değil, bütün İran halkını kılıçtan geçirmeye sevk etmek için yeterliydi. Şehriyar'ın paramparça olmuş cesedini bir yana attılar. İki bölüme ayrıldılar, bir kısmı Rüstem Han'ın yanına, bir kısmı da Adil Giray'ın köşküne hareket etmeye başladılar.

CezmiWhere stories live. Discover now