Vahşi (Part 1)

25.2K 1K 34
                                    

Arkasına yaslanıp, rahat bir pozisyon aldığında; bakışları tekrar benimle buluştu. "Söylendiği kadar varmışsın kilitkıran. Seni seçtiğime pişman olmadım." Anlamsız bakışlarım, Rysa ve çok değil yarım saat önce bilinç dışı bıraktığım adam arasında gidip gelirken; ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Meraklı bakışlarıma cevap veren Rysa "İkinci seviyeye geçiş aşamasında, bu gün eşleştiğiniz rakipleriniz size yardımcı olacak. Bu aynı zamanda onların seviye atlaması için bir fırsat yaratacak." diye açıkladı. Oldukça basit bir konudan bahsedermişçesine sakin ve istikrarlı bir açıklamaydı bu. "Yani demek istediğin..." bakışlarım tekrar ikisi arsında dönüp dururken, ne düşünmem gerektiğini seçmeye çalışıyordum.

"Demek istediği, bu rekabetin küçük bir tanışma faslı olduğu." Bakışlarımı çevirdiğim adam tekrar konuştuğunda "Rysa iletişim konusunda biraz yetersiz kusuruna bakma lütfen. Ama olağanüstü bir analiz yeteneği vardır. Yanılmasına şaşırdım." dedi Rysa'ya bakarak. "Bu kız bir asiden çok, vahşiye benziyor." dedi, omuz silkerek. Rysa ona kaşlarını çatarak karşılık verirken "Asi olduğu doğru." dedi ve "Sadece biraz eksik söylemiş olabilirim. Bir de aynı senin gibi vahşiymiş." diye ekledi. İtici bir gülüşle, ona misilleme yapışının keyfin çıkarırken; ben ortada dönen konuşmayı hayretle izliyordum.

Bir eğitmenle, ikinci seviye okuyucunun bu denli yakın olmasına hayret etmiştim. Hakkımda konuşulanları umursamak yerine, dudaklarımdan dökülen kelimelere odaklandım. "Ne zamandır ikinci seviyesin?" dedim, yataktaki adam ithafen. İkisi de aynı anda gülümsemeyi kestiğinde, bakışlar bana çevrildi. "Bir de zeki." dedi, Rysa bakışları hala üzenimdeyken. Adam sinirle ona döndü ve ağzını konuşmak için açıp hiddetle geri kapattı. Arkasını dönüp, yatağa gömüldüğündeyse, herhangi bir şey söylemeyeceğini anladım. Rysa başıyla çıkmamız gerektiğine işaret ettiğinde, gözlerimi arkası dönük olan adamdan aldım ve bir süredir oturduğum sandalyenin vermiş olduğu bir uyuşuklukla, odadan çıkan Rysa'yı takip ettim.

Bir revir için fazla büyük, hastane kavramı için biraz küçük kalan bu yerde çokça oda ve fazlaca yatak mevcuttu. Koridor boyunca sessizlikle hareket ederken, çıkışa geldiğimizde ilk konuşan o oldu. "Veys'le aynı dönemde organizasyona katıldık. O ve ben akademiden farklı yıllarda mezun olmamıza rağmen, aynı zamanlarda kabul edildik. Akademili deyişini biliyorsundur." dedi, bana dönerek. Baş hareketime onu onaylarken, aynı ifadeyi birçok kez ondan duyduğumu anımsadım ve bu itici ifadeyi hiç öğrenmemeyi diledim. "O yıllarda organizasyon katılan çok az akademi mezunu öğrenci vardı ve bu deyiş öncesinde daha nahoş bir deyimdi. Biz akademi mezunları da kendimizi bir araya gelmişken bulduk." Sanki uzak bir geçmişte kaybolmuş gibi dalan gözlerine baktım. İç çekişiyle birlikte geri döndüğünde "Çoğumuz ikinci seviyeye kolayca atladık ama Veys... O atlayamadı. Uzun yıllardır da atlayamıyor." dedi. Hayretle "Neden?" diye sorduğumda, onun gibi yetenekli bir okuyucunun neden seviye atlayamadığına hayret ediyordum. "Bilmen gereken tek şey, seviye atlamak için sana ihtiyacı olduğu." Omzuma dokunan eli ve ihtiyacı vurgulayan gözleri, derin bir anlam taşıyordu. Anlattıklarının ardındaki sebebe takılmamak elde değildi. Beni ardında bırakıp uzaklaştığında, yer çekimine karşı koyamayan omuzlarıyla; derin iç çekişini duydum.

Karşılaşmanın ardından yorgun ya da bitkin hissetmediğim için şaşkınlık içerisindeydim ve böyle bir duygu patlaması yaşadığımda, aynı şekilde kışkırtıldığımda neler olduğunu tekrar anımsadım. Her ne kadar yaptıklarımdan korkmuş olmam beni yıpratsa da o günde bu günkü kadar iyi hissediyordum. Rüzgar'ı sınırlarına yaklaştırdığım o gün... Ondan aldığım pozitif enerjiyle dolu olduğum o gün de bu günkü kadar iyi hissediyordum. Sanki uzun zamandır ihtiyaç duyduğum, yoksunluğun duyduğum bir şeye kavuşmuş gibiydim. Adımlarım arasında zaman zaman bulutların üzerinde yürüyordum ve bu etkinin bir başkasını yatağa düşürdüğünü önemsemediğim o anlarda harika hissediyordum. Uzun zamandır olamadığım kadar harika...

Karşılaşmaların olduğu alana geri döndüğümde, kalan birkaç kişi dışında salonların boşaldığını gördüm. Ceyda ve rakibi olan yapılı adam takıldı gözlerime. Uzun zamandır hareket halinde olduklarını belli eden hırıltılı nefesleri ve alınlarından damlayan ter damlaları dikkatimi çekti. Ceyda'nın bukle bukle saçları darmadağınık ve eskisine oranla hayli kabarık bir haldeydi. Yanıma çektiğim gri antrenman minderlerinden birine oturdum ve bu ilginç karşılamayı izlemeye koyuldum. Sadece izlerken ne denli ilgi çekici olduğunu fark etmediğim bu olayı, adeta sevdiğim bir takımın maçlarını izliyor gibi zevkle izliyordum. Ceyda boşa savurduğu yumruğuyla sendelerken, derin bir "Of..." çektim. Rakibi oluşan boşluğu değerlendirmek için hamle yaptığında, boşta kalan adımına onu ayakta tutan tek adımını ekleyip; kendi kendini yere düşürdü. Adam da onunla birlikte dengesini sağlayamayıp, yere düştüğünde yuvarlanarak; onun üzerine çıktı.

Rakibinin üzerinde, çenesine sağlam bir yumruk geçirdiğinde; yana, sert zemine doğru savrulan adamı gözlemledim ve canın fazlaca yandığından emin olduğum adama bakarken yüzümü buruşturmadan edemedim. İçeride bir yerlerde kanadığına emin olduğum başını dikleştirdi ve tekrar kurtulmak için hamle yaptı. Oturduğum uzun gri minder gıcırtıyla çöktüğünde ise yanıma yerleşen Usal'a baktım. Terden ıslanan sarı saçları alnına düşmüş, hırıltılı nefesi tam yanımda yükselir olmuştu. "Umarım sonuna kadar dayanır." dedi, merakla karşılaşmayı izlerken. İlk defa bir şeye bu denli ilgiyle bakmasına şaşırırken, nasıl oldu da bu denli uzun bir karşılaşmayı sürdürebildiğini düşünüyordum. Şimdiye dek çoktan pes edip, umursasuz tavırlarıyla galibiyeti rakibine armağan edeceğini düşünüyordum. "Kimden bahsediyorsun?" dedim, karşılamayı izlemeye devam ederken. Birbirimize bakmadan sürdürdüğümüz konuşma, kısa anlarla nefesleri tuttuğumuz zamanlarda bölünüyordu. "Ceyda'dan bahsediyorum elbette. İkinci seviye tüm kuvvetiyle saldırsa çoktan, ölürdü. Onu deniyor olmalı. Eğer sonuna kadar dayanırsa, tek parça halinde kurtulur."

Hayret dolu bakışlarımı Usal'a çevirdiğimde, ilgiyle karşılamayı izlemeyi sürdürdü. "Demek istediğin, bilerek tüm kuvvetlerini kullanmadıkları mı? Peki sen, sen ne yaptın?"

Lacivert bakışlarını kısa bir süreliğine bana çevirdiğinde, tek kaşını kaldırmıştı. Tekrar önüne dönüp, karşılaşmayı izlerken "Tek parça döndüğüme göre, beklentisini karşılamış olmalıyım." dedi. Veys'in bile isteye bana yenilmiş olabileceği düşüncesi can sıkıcı bir ağırlıkla içime çöreklenirken "Sende pek öyle gelişmemiş anlaşılan. Yine herkesin diline dolanmışsın." dedi; alaycı, dudağının kenarında oluşan çarpık gülüşüyle. Sinirle ona bakarken, kulaklarımı gıcırdayan dişlerimin sesi doldurdu. "İlgi çekmeden yapamıyorsun. Hep bütün ilgi senin üzerinde olsun istiyorsun. Yapma bunu." Karşılaşmayı izleyen bakışlarının yanında, tüm ifadesine yayılan gülüşü belirdi yüzünde. Hayretle açılan gözlerimin yanında, aralanan dudaklarımdan küçük bir hayret nidası çıktı. Hiddetle kolun geçirdiğim yumruğum, can yakmaktan çok rahatını bozma amaçlıydı.

Bile isteye kocaman açtığı lacivert gözleriyle, üst kolunu ovuşturarak bana döndüğünde "Boşuna değil işte, herkes bu yüzden vahşi diyor sana." dedi. Hayret nidalı, canlı sesi kahkahalarla gülmeme neden olurken; bu halim bozulan sinirlerime veriyordum. "Beni kışkırtmak için ne kadar çabaladığını bilmiyorsun." dedim, kahkahalarımın arasından. O da yüzündeki yapay hayreti bırakıp, kahkaha atarken; kapıdaki görüntüye takıldı gözlerim. Gripteki kirişe yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuş olan Rüzgar'a kilitlendi bakışlarım. Gerilen çene kaslarını tüm gayretine rağmen saklayamamış, her zamanki ifadesiz yüzünü koruyamamıştı. Derinleşen siyah bakışları, benimkilere kenetlenmişken; neden bu denli sinirli göründüğüne dair ufak fikirler ediniyordum. Onlardan ayrıyken gülebildiğime, belki ihanetlerine rağmen yaşamaya devam edebildiğime şaşırıyor; bunun için sinirleniyordu. Olanlar yüzünden kilitlenmek üzere olduğumu bilseydi, ne hissederdi diye düşündüm kısa bir an. Benim için üzülür müydü? Yoksa böyle pişkin pişkin bakmayı sürdürür müydü?

RUH OKUYUCULAR 1+2Where stories live. Discover now