Kitaplar (Part 2)

24.8K 1K 37
                                    

Kendimi zor attığım duştan çıkarken rahatlamaktan çok üzerime bastıran yorgunlukla savaş veriyordum. Çıktığımda çoktan gelmiş olan Usal'ı "Günün nasıldı?" diye selamladım. "Klasik." diye yanıtladı, aynı hevesten uzak tonla. Eski neminden eser kalmayan saçlarıma işkence etmeyi bıraktığımda, elimdeki havluyu kirliye atmak için hareketlendim. Dönüşte karşımda bulduğum Usal'a kalkan kaşlarım eşlik ederken "Hala bir gelişme yok mu?" dedi. Güçten yoksun bedenimi rahatlatarak; omuzlarımdan birini kapı kirişine yasladım ve kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Ne hakkında?"

"Doktorunla olan konuşmalarınız. Bir ilerleme kaydedebildiniz mi?" Sessiz bir reddedişle, başımı iki yana salladığımda; bakışlarındaki tuhaf gelişme dikkatimi çekti. "Aslında bakarsan bana soru sormayı bırakalı çok oluyor. Terapi süresince biriken işlerini hallediyor, bende sıkıntıdan patlıyorum." Bakışlarında gördüğüm şeyin bir çeşit hüzün ifadesi olduğuna neredeyse emindim ve art arda verdiğim ayrıntılarla birlikte koyulaşan göz rengine şahit oldum. "Neden sordun?" dedim, meraktan uzak umursamaz bir edayla.

"Hiç." dedi, aynı tonda. "Sadece bir sorun olup olmadığını merak ettim."

"Anladım." diye mırıldandım. Yaslandığım yerde doğrulurken "Bir sorun olsaydı bilirdim eminim. O da bunu fark etmiş olmalı." diye ekledim. Başını güçten uzak bir yavaşlıkla aşağı yukarı salladığında, sessiz onayıyla birlikte kendi bölümüne geri döndü.

Organizasyondaki yatağımda uzanmak, burada olmak uzunca bir sürenin ardından ilk defa bu denli tuhaf gelmişti. Burada olmayabilirdim eğer, diyebileceğim cümlelerle donatılmıştım. Eğer istedikleri gibi olsaydım. Eğer tarafımı çoktan belli etmemiş olmasaydım. Eğer babamın kızı olmasaydım. Gönüllü birer tutsağa dönüşen türdaşlarım gibi olmak belki beni bugün olduğum yerden uzak tutardı. Belki de... Belki de çoktan pes etmeli onlara istediklerini vermeliydim.

Tıslamayı andıran kahkaham usul bir şekilde geceye süzüldüğünde, düşüncelerimle çelişki oluşturan ellerime baktım. Parmaklarımı avuçlarımda toplamış, gerginlikle sıkmıştım. Kabul edemeyeceğim asala benimseyemeyeceğim düşüncelerin vücudumda uyandırdığı bir tepkiydi bu. Belki de ölümü hala paravan bir kurguda ibaret olan babamın kızı oluşumdu bu tepkinin sebebi. Ama bildiğim şeyler vardı.

Değişmez sınırlar, kabul edilemez düşünceler benliğimin çerçeveleriydi. Onları aştığımda aslında olan benden adım adım bazense kilometrelerce uzaklaşırdım. Uzaklık artmaya başladığındaysa, geri dönülemez bir biçimde değişirdim. Belki de en büyük kabuslarımı süsleyen o dehşet verici hissin kaynağı tam da burasıydı. Benim olmayan bir bedende, saf benliğimden uzakken gördüğüm sanrılardan ötürüydü.

Gün henüz ışımamışken uyanışım ilk defa gördüğüm kabuslardan ötürü değil, bedenimin susuzlukla yanmasındandı. Hiçbir zaman baş ucumda bulundurmadığım sürahiye bu gece uzanmış, yerindeki boşluğa lanet etmiştim. Yanıp kavrulan bedenimi doğrulttuğumda, su içmek için mutfak saydığım küçük bölüme yöneldim. Art arda içtiğim birkaç bardak su bugüne dek yiyip içtiğim en lezzetli besine dönüşmüştü. Bardağı yerine yerleştirirken tenime değen mutfak tezgâhı olağandışı bir şekilde oldukça ferahlatıcı geldi ve tenimden yayılan ısıyı fark etmemi sağladı. Ne denli sıcak olduğumu fark ettiğimde şaşkınlıkla kıpırdandım. Hastalanmış mıydım?

Ellerimden birini başıma yerleştirdiğimde, dokunduğum diğer yerlere nazaran daha da sıcak olduğunu fark ettim. Ayakta durmakta güçlük çeken halimi ilk defa umura alırken, yavaşça yatağıma yöneldim. Sabahın ilk ışıklarıyla revire gitmeyi düşünürken, kaybettiğim dengemle birlikte boş komidini kavradım ve gümbürtüyle yere düşen nesnelere kırgınlıkla baktım.

Gürültüyle birlikte uyanmasından endişe ettiğim Usal hiçbir tepki vermezken, sıkkınlıkla tutunduğum komidinden destek alarak yere eğildim ve düşen kitapları kaldırdım. Bana ait olmayan deri kokulu kitaplara kızgınlıkla bakarken, her zaman boş olan komidinim üzerine bunu koyan kişiye kazıyordum aslında. Usal'ın okuduğu kitapları burada unutmuş olabileceği kanaatindeydim ve yaldızlı başlık gözüme çalındığında, bu denli şaşırışım birazda bundan olsa gerekti. 'Mistik Rüyalar ve İşaretleri'

Ayraçlarla ayrılmış bölümlere göz atmak için yatağıma dönüp, güçsüz düşen bedenimi yatak başlığına yasladım. Yaldızlı kabartmalarla süslü sayfada ilginç bir paragraf yer alıyordu. 'Sanırılar ve rüyalar bazen kesin, bazense belirsiz çizgilerle birbirinden ayırılır. Bir kimse hem rüyalardan hem de sanrılardan mustarip olabilir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken sanrıların bittiği yerde rüyaların, rüyaların bittiği yerde sanrıların başlayıp başlamadığıdır. Her ikisinde de aynı içeriklerin tekrar etmesi belli işaretlere delalet eder. Artan rüyalar kimi zaman kişinin öleceğine kimi zamansa gelecek müthiş haberlere işaret eder.'

İşaretli sayfalardan bir diğerini çevirdiğimde merak içinde kıvranıyordum. 'Rüyada Başka Bir Bedende Uyanmak' Sayfanın başlığı tenimde soğuk bir ürperti oluşmasına neden olmuştu. Gerginlikle yerimde kıpırdanırken, hızla ilk paragrafı okumaya koyuldum. 'Rüyada başka bir bedende uyanmak, bunu sık tekrar etmek yıllar yılı tek bir şeye delalet etmiştir. Uyuyup rüya alemine göçmek, alemde tekrar uyanıp nerede olduğunu bilmek kişinin başka bir bedende uyandığına işarettir. Kişi alemin hayali olduğunu bilir, yaptığı eylemlerin gerek dışı olduğunu kabullenirse bilmelidir ki o bir eksik ruhtur.'

Bu kadar mı? Dev başlığın altına işlenen sadece tek bir paragraftan mı ibaretti? Bakışlarım hızla düşürdüğüm diğer kitaba kayarken, yere uzanarak karanlıkta gizlenen kara kapaklı deftere uzandım. 'Olağandışı Haller' İsmini kimin koyduğunu düşündüren kitabı ilk bakışla eğrelti gözlerle izledim. Titreyen parmaklarımla zar zor çevirdiğim sayfalarda, bir diğer işaretli yaprağı buldum. 'Eksik Ruh'

Bulmanın verdiği bir sevinci yaşarken, titreyen uzuvlarım bununla çelişkili bir tepki gösteriyordu. Bu fazla ürkünçtü. Daha önce hissetmediğim kadar gergin, beklentili ve korkmuş hissediyordum. 'Ruhlar içerisinde eksik ruh, en acınası olanı olarak bilinir. Hapsolduğu bedene işkence ederken bir yandan da eksik parçasını bulamak için ıstırap çeker. Eksik kalışının getirdiği bir hüzünle doldur ve diğer parçasını bulana dek bedene işkence etmeyi sürdürür. Sanırılar ve rüyalardan mustarip olan bu kişi eksikliğinin getirdiği bir kederle örülüdür. Ruhu diğer parçasını hissedene dek derbeder olmaya devam eder. Kim eksik ruhtur, diğer parçasını aramalıdır; kim ona ait olan parçayı bulmuştur, onu kendine yakın tutmalıdır. Yakınken uzak olan parça, asıl sahibine de yenisine de işkence etmeyi sürdürecektir.' 

RUH OKUYUCULAR 1+2Where stories live. Discover now