Riskler

24.9K 937 41
                                    

"Gerçekten inanamıyorum. Nasıl her seferinde kendine zarar vermeyi başarıyor aklım almıyor." Tandık ceviz kokusu burnumu doldururken, Usal'ın isyan eden sesini seçtim. Kulaklarıma oldukça gürültülü ulaşan sese, beni duyması için mırıldanırken sesimin çıkmasını umuyordum. "Usal." diye seslendim önce. Oldukça gürültülü olduğunu düşündüğüm seslenişim, duyulmadığında tüm kuvvetimle bir kez daha seslendim. "Usal sen misin?" Arlanmayı reddeden göz kapaklarım ardından, nerede olduğumu seçmeye çalışıyordum.

"Güneş." dedi beklediğim ses. "İyisin korkmana gerek yok, sabaha kadar toparlanırsın. Şimdi odadayız, endişelenmeni gerektiren bir şey yok kimse bu durudan haberdar değil." Aradığım tüm cevapları, bir çırpıda dillendiren kişi beni oldukça iyi tanıyan oda arkadaşımdı. Kuruyan dudaklarımı yalama isteğiyle dolduğumda, biri su içmemi söyledi. Dudaklarım arasına yerleşen pipetten su içerken, içimde harlı bir ateş olduğunu ilk kez fark ettim. "Rüzgar'da iyi." dedi, su içmeme yardım eden Yekta. Usal'ın atladığı ayrıntıyı dillendirerek. Ama ben onu merak etmiyordum. Bilincimi kaybetmeden önce iyi olduğunu görmüştüm. Ölmediğini, ten renginin eskiye döndüğünü...

Uzandığım yerden nefes almamın güçleştiğini fark ettiğimde, doğrulmak istedim. Başta kalkamamam için ısrar eden Yekta, inatla doğrulmaya çalışmam karşısında bana yardımcı oldu. Sırtımı destekleyen eli çekilip, yerini yumuşak yastığa bıraktığında; derin bir soluk çektim. "Tam olarak ne olduğunu anlayamıyorum. Onca pratik yapmama rağmen nasıl oluyordu hala kontrolden çıkabiliyorum?"

Yekta bakışlarını benden kaçırdığında, zemindeki gri halı üzerinde oyalandı. "Üzgünüm." dedi, hırıltılı bir tonda. "Bunu senden ben istedim." Asıl üzgün olması gereken kimdi acaba? Tekrar bu duruma düşememek için ölümüne çabalamıştım ve yine yeniden bu haldeydim. Birini sınırlarına yaklaştırmıştım. Daha sonra yetmemiş gibi kendi sınırlarıma yaklaşmıştım. "Ben organizasyona geldiğimden bu yana hiç böyle bir şey başıma gelmedi. Bu yoksa şeyden ötürü mü? Eksik ruh şeyinden." Ağzımda gevelediğim kelimeler, Rüzgar'ın birçok kez diğer parçam olduğu için mi ölüme yaklaştığını sorguluyordu.

"Organizasyonda eğitimler hep kontrol altında gerçekleşir. Karşındaki kişi onun istediği ölçüde etkileyebileceğin bir kuvvet olduğunda, bu ihtimal ortadan kalkar. Orada amaç sadece seni eğitmektir. Kazanmak ya da kaybetmek değil." Bu doğruydu. Eğitmenlerden tüm kuvvetiyle saldırdığında, alt edebileceğim kişi sayısı çok azdı. "Rüzgar'a gelince. Onun daha farklı olacağını düşünüyordum. Diğer parçanın doğal olarak enerjini paylaştığın, bu şekilde alışverişte bulunduğunda çok büyük etkiler yaratmayacak kişi olması gerekiyor. Yani benim öğrendiğim kadarıyla, tükendiğin yerde kullanabileceğin bir enerjiye dönüşmeli. Onu iyi etmek istediğinde, sana zarar verebileceğini hiç düşünmemiştim. Diğer herkese göre daha kolay olmalıydı. Belki hiç olmamalıydı bilmiyorum." Ellerinden birini sarı saçlarının içinden geçirirken bir süre duraksadı ve yakaladığı tutamı çekiştirdi.

Karşıma yerleştirdiği sandalyeden hızla kalkıp odanın içinde olta atmaya başladığında, onun kadar karışık hissediyordum. "Yani ben farklı bir şey hissetmedim. Buse'yi iyileştirdiğimde olanlarla benzerdi. Sadece bir insandan daha farklı daha güçlüydü elbette ama... Bilemiyorum. Bu bağ olayı belki sadece rüyalarımdan kurtulmama yarıyordur." Sıkkın bir nefes üflediğimde o "Belki." diye mırıldandı. Mutfakta oyalanan Usal'dan gümbürtülü bir gürültü geldiğinde, yerimden doğrulmadan dahi mutfağı darmadağın ettiğini biliyordum. "Ben aç hissetmiyorum, zorla bir şey yedirmeye çalışma lütfen. Şimdi elindekileri bırak ve sakince oradan ayrıl." Tüm odayı başımıza yıkmadan önce.

Mutfak tarafından "Ben iyiyim, sorun yok." diye seslendiğinde, sıkkın bir çekişle karşılık verdim. Mırıltıyla karışık "Sen iyisin de mutfak öldü." dedim. Bunu duymadığına emindim fakat bu yanı başımdaki Yekta'nın duymasına engel değildi. Karşımda kahkahayla gülerken, ona dik dik bakmayı ihmal etmedim. "Siz hep böyle misiniz?" dedi, beni kaldırmaya uğraşan Usal'a dönerek. Yapıştığım yataktan kaldırmak için tekrar yeltendiğinde bu sefer "Bırak beni, bir lokma yemem." diye direttim. Girişe daha yakın olduğundan olsa gerekti, beni Usal'ın yatağında uyanmıştım. Bu da mutfak bölümüne daha uzak olduğum anlamına geliyordu ki, adım atacak halim dahi yoktu. "Boşuna direnme istersen eninde sonunda kalkmak zorunda kalıyorsun zaten." Tecrübeyle sabitti. Uğraşıp da yaptıramadığı hiçbir şey yoktu. Halen yataktan milim kıpırdamadığımda, kollarından birini dizlerimin altına yerleştirdi. Ne yapmaya çalıştığını fark ettiğimde "Sakın deneyeyim deme fena yaparım." diye yükseldim. Ellerini çekmeden konuştuğunda "Neden? Yekta'nın kucağında çok güzel gelmiştin. Kapıyı açtım ne göreyim, sen ve en sevdiğim kuzenim Yekta." dedi. Laf arsında hem Yekta'ya laf kondurmuş hem de beni iğnelemişti. Omuzuna vurarak geri çekilmesini sağlarken "Ne bileyim ben, bilincim yerinde miydi? Kendim yürürüm üstelik." diye ekledim.

RUH OKUYUCULAR 1+2Where stories live. Discover now