Revir (Part 3)

25K 1K 6
                                    



Tüm bunlar olurken Ririt'e dediğine göre beni koruması karşılığında ona eskisi gibi iyi anlaşmayı teklif etmişti. Ne adi bir anlaşmaydı ama. Biraz önce içeride duygularını kullanarak kandırdığım kadına benim yaptıklarımın yanında hiç kalacak içi boş bir söz vermişti. Bir kez kırılan, dökülen kalp; ne kadar onarılırsa onarılsın eskisi gibi atmazdı. Verdiği söz kaba, üstün körü bir yalandan ibaretti. Hem de ne, beni koruması için. Bu düşünceyle kendi kendime tıslayan bir gülümseme gönderdiğimi, çok geç fark etmiştim. Beni korumak için ona ihanet eden arkadaşını affetmeye mi karar vermişti. Bunun doğru olmadığını Ririt'i kullanmak için söylediği bir yalandan ibaret olduğunu biliyordum fakat görmeye katlanamadığım eskiden dostum dediğim insanlarla karşılaşmanın beni nasıl yıprattığını düşündükçe, Ririt'in daha fazla etrafında dolanmasına müsaade etmesi... İşte bu şaşkınlık vericiydi. Hem de bu sefer bana ihanet edenlerden biri o iken. Bu hissin ne denli acıttığını bilmesine rağmen bana yapılanları desteklemesi ise can yakan bir ayrıntıydı.

Ririt'le olan ilginç karşılaşmamızın ardından, odama dönmek için bulanık zihnimi zar zor tartan bedenimi içeriye sürükledim. Zemin kattaki organizasyona yabancı olan telaşlı hareketlilik dikkatimi çekerken, oradan oraya koşuşturan üst seviyeleri şaşkınlıkla izliyordum. Aralarında gördüğüm tanıdık birkaç yüze herhangi bir ip ucu bulabilme umuduyla bakarken, organizasyonun asıl sorunlu kendi olan albino psikiyatrıyla Abdullah'ı telaşlı bir koşuşturma ve tartışma içerinde gördüm. Abdullah'ın yükselen sesi karşısında tüm çabalarına rağmen kısık bir nidadan ibaret olan tiz sesi duyuldu kadının. Bugün ona eşlik eden taşlı bir mikrofonu olmayışı, oldukça zorlamasına neden oluyordu.

Kadınla alevli bir tartışma içerisinde olan Abdullah, hiddetle gözlerini devirerek kadını kınadığını belli ediyordu ve kadından ayrılan bakışları hala girişe yakın dikilen beni buldu. Kadına eliyle susması gerektiğini işaret ederken, bakışları hala benim üzerimdeydi. Hızla yanıma yaklaştığında, tüm heybetiyle önümde dikildi. "Bu saatte dışarıda ne işin var?" dedi, hesap sormaktan çok; merak duyduğu bir konuyu sorguluyor gibiydi. "Revirden geliyorum." dedim, olağan bir ayrıntıdan bahseder gibi. "Yaralı mısın?" dedi, ceplerine yerleştirdiği ellerini çıkarırken, gözleri bedenimde gezindi. "Hayır." dedim, telaşla. "Antrenmanlar biraz ağır geldi sadece ama üstesinden gelebileceğime eminim." Önümde Gai'nın oğullarını hatırlatan görüntüsü ve onlardan belli birine, öfkeye benzeyen koyu teniyle; yenilmez bir figürü andıran bu adama, herkesin gördüğü o kırılgan küçük kız çocuğu gibi görünmek istemiyordum. Daha çok bakışlarında, Ebrar'a baktığında oluşan saygı ifadesini görebilmeyi diliyordum. Bu adam tarafından takdir edilmeyi dileyen yanımı, hayretle karşıladım.

"Üstesinden geleceğine eminim" dedi, tok sesli yenilmez figür. Bu bende daha çok bir dileğin sessiz çağrışımını anımsattı. O da Ebrar'a duvar olabilmem için tez zamanda hazır olamam gerektiğini düşünenlerden olmalıydı. Bu düşünce bana söylediği herhangi övgü dolu bir sözden dahi şüphelenmeme neden oluyordu. Başımı belli belirsiz aşağı yukarı salladığımda; sonunda dişlerimi geçirdiğim dudaklarımla birlikte, dikkat çekmemesini umduğum soruyu sordum. "Bu telaş nedir?" dedim, olabildiğine umursuz. O yöne çevirdiğim bakışlarım ve küçük baş hareketimle telaşlı kalabalığı işaret etmiştim. Tavırlarındaki rahatlık sürerken, ilginç bir şey olmadığına kanaat getirmek üzereydim. Bakışları göz bebeklerime kilitlediğinde, ilgiyle ona odaklandım ve "Enstitüye bir saldırı düzenlendi." dediğinde, sarsak bir hareketle geri çekildim. Nasıl? Kim? Ne için? Onlarca sorunun aynı anda hücum ettiği beynim, acıyla mızıldandı. "Lydia'da orada mıymış? Hani Murat AKSOY'un kızı." Dudaklarımdan dökülen kelimeler, zihnimde dönüp duran sorular arasında yoktu. İrademden bağımsız dökülen kelimelerin nedenini sorguluyordum.

"Evet." dedi, göz kapakları aralık bir örtüyle kısıldı ve bakışları hareketlerimi tartı. "Peki o iyi mi? O ve kardeşi..." Onlar için endişelenmem, tenimde tuhaf buruk bir etki bırakırken, tekrar kendimi hislerime tercüman ararken buldum. O bana ihanet etmişti değil mi? Peki neden ölme ihtimalini düşünmek ani bir hücumla gelen endişemin gazabına uğramama neden olmuştu? "Henüz bilmiyoruz." dedi, benim aksime olabildiğine sakin görünen Abdullah. Bendeki endişenin kırıntılarını dahi yüzünden seçemiyordum. Şu anda izlediğim ifade gerçek bir askere aitti. "Peki kim niçin..."

"Bulanıklar." dedi, beni tamamlayarak. "Murat AKSOY kızının tedavisi için İngiltere'deki merkezi ziyarete gitmiş. Gidişinin yarattığı güvenlik boşluğundan yararlanmışlar." Durumun beni şaşırtan birçok yanı vardı ve "Güvenliğin Murat AKSOY'la ne ilgisi var?" diye yönelttim, sorularımdan sadece birini. Kaşları yukarı kalktığında "Murat AKSOY'da bir asker Güneş. Enstitüyü koruyan bölüğü o yönetiyor. Birçok saldırıyı savuşturan stratejist, tüm organizasyonun koruma duvarlarını inşa ettiren kişi o." dedi, sanki bilmem gereken bir gerçeğe vurgu yapıyormuş gibi. Murat AKSOY'a duyduğu saygı, bulunduğum ruh hali içerisinde bile fark edilir bir ayrıntıydı. "Ebrar KARAHAN'ı mı hedef aldılar? O sırada enstitüde miydi?"

"Hayır." dedi, tok bir sesle. Bu kesin bir reddedişti. "Son lider enstitüde değildi."

Florya'nın Ebrar'ı yok etmek için harika bir fırsatı değerlendirdiği düşüncesi; bir anda solup, kuruyuvermişti. "Peki neden o zaman?" Murat AKSOY'un kızlarını mı hedef almışlardı? Bu düşünce beni dehşete düşürürken, böyle bir amaçla saldırı düzenlemelerinin saçmalığı doldurdu zihnimi. Abdullah'ın dudakları bir an için aralandı ve ikileme düşen halinin karşısında tekrar kapanıverdi.

Kaşlarım birbirine yaklaşarak, düşüncelerime eşlik ederken "Odasında mı?" dedi, arkamda yükselen ses. "Güneş odasında mıymış?" Ardıma döndüğümde nefes nefese ve hırıltılı sesiyle konuşan Rysa'yla karşılaştım. Ellerini dizlerine yaslamış, iki büklüm haliyle bakışları zeminde sabitlenmişti. Henüz beni fark etmediği gerçeğinin yanında, kurduğu cümle dikkatimi çekti. 'Güneş odasında mı?'

RUH OKUYUCULAR 1+2Where stories live. Discover now