21. BÖLÜM

628 38 0
                                    

"İnsan her ne kadar oluruna bırakıyorum desede içindeki merak duygusunu asla dizginleyemez..."

BİR HAFTA SONRA

Akşam yemeği için geldikleri restoranda sessiz bir şekilde yemeğini yiyen genç kız kendisini dikkatli bir şekilde izleyen ağabeyini görmezden gelmek istese de içindeki konuşma isteği buna engel oluyordu. Tanıdığı herkese içinde bulunduğu -artık bulundukları- durumu anlatmak istiyordu. Demir'i tanıyorsa en yakın arkadaşının onay vermediği bir ilişkiye asla başlamazdı. Demir'e bu kadar yaklaşmışken onun tekrar kendisinden uzaklaşmasını istemiyordu.

-"Deniz." Adını söyleyen ses kendi içindeki hesaplaşmayı bitirmesine neden olurken bakışlarını yavaşça tam karşısında oturan ağabeyine doğru çevirdi.

-"Efendim?"

-"Konuşmanı bekliyorum."

-"Ne hakkında?"

-"Memleket meseleleri... Mesela ülkenin ekonomik durumu ne olur?"

-"Ağabey ben anlamam ki!" diyen kardeşinin sesindeki şaşkınlık genç adamın göz devirmesine neden oldu.

-"Deniz, senin yüzünden erken yaşta yaşlanacağım. Konuşmanı istediğim konunun ne olduğunu biliyorsun."

-"Duygusal konular hakkında konuşmak istediğim biri değilsin."

-"Deniz, bu durumun birçok insana ters geleceğini biliyorum ama sende şunu biliyorsun ki bizim birbirinizden başka kimsemiz yok... Ve benim küçük kardeşimin büyüdüğünü kabullenmem gerekiyor. Eğer şu çocuk ile... Adı ne?"

-"Ben..." diyen kardeşinin gözlerini gözlerinden kaçırmasıyla sıkılmış bir ses tonuyla konuşmaya başlayan Melih, içten içe kardeşini anlamaya çalışıyordu.

-"Yapma, Deniz! Adını bile bilmiyorum. Benden bu kadar mı korkuyorsun?"

-"Senden korkmuyorum... Çekiniyorum."

-"Bana birini sevdiğini söylerken çekinmiyorsun ama adını söylerken çekiniyorsun öyle mi? Bunu duyanda tanıdığım biri zannedecek." diyen Melih, kardeşinin başını tabağına çevirip yutkunmasıyla istemsizce nefesini tuttu. Ardından da kardeşinin farkında olmadan verdiği ipucunu hazmetmeye çalıştı. "Senden büyük mü?" diye soran ağabeyine endişeyle bakan genç kız ağabeyinin kafasında birleşen ipuçları ile bakışlarını tekrar kaçırdı. "Ben o'nu çok yakından tanıyorum değil mi?" diye yeni bir soru yönelten Melih kardeşinin yanağından süzülen gözyaşı ile oturduğu sandalyeden kalkıp kardeşinin yanındaki sandalyeye oturdu ve kardeşinin eğdiği yüzünü kendisine doğru kaldırdı. "Ağlama ve yüzünü yere eğme! Kötü birşey değil bu."

-"Ağabey, ben çok özür dilerim."

-"Dileme!"

-"Ben..."

-"Sonra konuşuruz... Sen lavaboya git ve yüzünü yıka. Bende hesabı ödeyeyim." dediğinde hiçbir şey söylemeden kendisine itaat ederek oturduğu sandalyeden kalkan kardeşinin gözden kaybolması ile telefonunu çıkarıp uzun zamandır aradığı telefon numarasını tuşladı. Üçüncü çalışta açılan telefon ile duyduğu neşeli ses

-"Sevgilim beni çok mu özlemiş?" diye sorduğunda Melih öğrendiği gerçekleri hazmetmeye çalışırken ses tonunu yumuşak tutmaya çalışıp

-"Sude, sana bir soru soracağım. Sende evet veya hayır diye cevap vereceksin."

-"Melih, ne oluyor?"

-"Ne olursa olsun doğruyu söyleyeceksin."

-"Melih, cidden hiçbir şey anlamadım."

Geniş Zamanda SEN - TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now