2. Bölüm

23 7 12
                                    

"İyi Okumalar!"

Gardiyanın arkasından yürümeye başladım. Kapıları geçmiş ve bir odanın önünde durmuştuk. Kapıyı açtı ve ben içeri girince kapattı. Kafam öne eğik duruyordu. Kim gelmişti çok merak etsem de bakmaya cesaretim yoktu.
"Hoşgeldin!" Sesini duyunca gözlerim büyüdü ve kafamı kaldırdım. "Sen ne arıyorsun burada?"
"Seni görmeye geldim. Dermişim." dedi ve güldü. "Erkan Komiser bak ben sabırsızımdır. Neden geldin?"
"Sana birkaç sorum var."
"Hangi konuda?" dedim.
"İlk önce otur." dedi karşısındaki sandalyeyi işaret ederek.
Yerime oturduktan sonra konuşmaya başladı. "Barış Ünal'ı araştırıyorum ve bana yardım etmeni istiyorum."
"Pardon, onu yakalatmaya yardım mı edeceğim?"
"Kısmen evet."
"Hayatta olmaz. O benim çocukluk arkadaşım. Sen ne diyorsun Komiser?"
"Duru. Bilmiyorum farkında mısın ama o dışarda, sen içerdesin. Seni önemsemedi ve kaçtı."
"Hayır daha bu ilk günüm. Güveniyorum ben. Gelecek teslim olacak. O da beni sever."
"Fakat parayı daha çok sever. Değil mi?" Doğruydu. Bunu değiştiremezdim. Şimdi neyi savunacaktım? Ah Barış, ah! Beni nasıl zor bir durumda bırakıyorsun. Yüzüm kızarmış olabilirdi utançtan. Allah kahretsin!
"Yüzüne bakacak olursam yanılmıyorum. Ee kararını ver hadi!"
"Asla!"
"Peki, zorlamayacağım. Her ay geleceğim seninle konuşmaya. Fikrin değişirse..."
"Değişmeyecek!"
"Yine de geleceğim."
"Of tamam."

Gardiyan içeri girip sürenin bittiğini söyledi. Ardından tekrar onunla birlikte koğuşuma doğru gitmeye başladık.

🍀🍀🍀🍀🍀

Düşünüyordum, düşünüyordum ama aklım hala almıyordu. Barış bir ay olmuştu ve beni hala görmeye gelmemişti. Bu çocuğun derdi de neydi? Her ayın dördünde de Komiser gelecekti zaten. Ben bu adama ne diyecektim?
Kafam allak bullak olmuştu. Bu çocuk beni hiç mi önemsemiyordu? Hapis yatacak da olsa insan arkadaşını kılık değiştirerek bile görmeye gelirdi. Yapmadığımız şey miydi? Ancak Barış Bey bunların hiçbirini yapmamıştı ve şu an nerede olduğunu bile bilmiyordum.

Gardiyan içeri girdi ve beni çağırdı. Arkasından Komiserle ikinci buluşmamız için yürümeye başladım.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde masanın üzerinde bir çanta vardı. Bir de Komiser tabii ki. "Hoşgeldin!" dedi.
"Hoşbuldum!" dedim sandalyeye otururken. "Nasılsın, kötü davranan var mı?"
"Ha, yok. Bizim koğuş güzel."
"Hım iyi. Sevindim." dedi kısık sesle.
"Efendim?" dedim duyamadığım sözlere.
"Sana kıyafetler getirdim ve lazım olabilecek bir kaç şey. Geçen sefer unutmuşum da."
"Ya çok sağolun! Yani teşekkür ederim."
"Önemli değil!"
Aramızda yine bir suskunluk oluşmuştu. Komiser konuşacağı sırada "Bence gelecek!" dedim.
"Ne kadar daha bekleyeceksin Duru?" dedi bıkkınlıkla.
Omuzlarımı kaldırdım. "Biliyorum senin için çok zor. Çünkü ona bu lafı yakıştırmayorsun. Fakat o dışarda neler yapıyor şu an."
"Ne yapıyor?" dedim hızla.
"Neyse boşver. Bir dahaki sefere daha fazla kanıt bulursam söyleyeceğim."
"Pek inanmıyorum ama görelim."
"Tamam göstereceğim."
Tam ayaklanıp gideceğim sırada bir aydır düşündüğüm soru aklıma geldi.
"Komiser?"
"Efendim?"
"Bana neden yardım ediyorsunuz?"
Soru beklenmedik gelmiş olacak ki Komiser şaşırmıştı. İlk başta sustu. Biraz daha birbirlerimizin gözlerine baktıktan sonra cevapladı. "Çünkü..."
"Evet çünkü?"
"Çünkü bu benim işim. Ben seni yakaladım ve ortağını da yakalamak için senden yardım istiyorum."
"O zaman canım. Maalesef. Ben ortağımı satmam!" dedim ve çantayı alıp kapıdan çıkarken kulpu tutup geri döndüm. "Tekrar çanta için sağol!" dedim ve gardiyanla birlikte yürümeye başladık. Koğuşuma geldiğimde nedense kalbim hızlı hızlı atıyordu. Muhtemelen hızlı yürüdüğüm içindi. Ancak neden salak salak gülüyordum?
O gözleri gördüğün için.
Of saçmalama. Neden öyle bir şey olsun? O pislik beni içeri tıktı.
Salak girmeseydin de hala bir suçluydun. Hem iyi de etti. Temizlenip çıkacaksın dışarı. Bir daha da yapmazsın.
Bilmiyorum ya of kafam çok karışık.
Ay kız git yatağına da neler almış bir bak. Çok merak ettim.
Ay vallahi bende.

KORUNAĞIM [Askıya Alındı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin