8. Bölüm

8 4 0
                                    

İyi Okumalar
Yıldıza Dokunmayı Unutmayın!
Yorumlarınızı Esirgemeyin!❤️❤️❤️

Gözlerimi açtığımda yumuşak bir yatakta uyanacağımı düşünmemiştim. Gözlerimi ovuşturarak yatakta oturur pozisyona geçtim. Etrafıma göz gezdirdim ama bu oda tanıdık değildi. Hiç gelmemiştim daha önce. Acaba mafyalar mı kaçırdı?
Ah! Kesinlikle! Çünkü orada uyumak salaklıktı. Görülüyordum. Şimdi ne yapacaktım. Yine başlayacaklardı o sevmediğim lakabı söylemeye. 'Burak'ın Duru'su şuraya gel, buraya gel.'
Off!
Yatağın yanında duran saate baktığımda uzun bir süredir uyuduğumu fark ettim. Saat öğleden sonra dört buçuk olmuştu. Resmen 11 saattir uyuyordum.

Yataktan kalkıp korkuyla kapıya yöneldim. Kapının kolunu indirmiştim ki içeri biri girdi. Ben korkuyla gözlerimi kapatıp çığlık atarken karşımdaki kişinin sesini duydum. "Dur kızım benim. Sakin ol!" dedi. Bu Zeynep Sultan'ın sesiydi. Nefes nefese başımı kaldırdım. Ellerimi kulaklarımdan indirip yüzüne baktım. "Yorgun düşmüşsün. İster uyu, ister gel içeride çay içelim." dedi.

Bir dakika ya!
Ne oluyordu?
Ben neden buradaydım?
Biz onunla kavga etmiştik neden yanıma gelip beni buraya getirsin ki!

"Oğlum seni sahilde bulmuş. Uyuyormuşsun. Gel içeride bir yemek ye. Açsındır." derken işaret parmağımı kaldırıp susmasını söyledim.
"Zeynep Sultan bak ben, yani benim gitmem lazım. Burada kalamam. Tamam uyudum. Sağolun. Rahat bir uyku çektim. Ancak..." diye konuşmamı sürdürürken bu sefer o parmağını kaldırdı.
"Hiçbir yere gidemezsin! Oğlum burada kalmanı istiyor. Bir kaç gün belki bir kaç hafta daha burada olmak zorundasın!" dediğinde sanki kulağımda bir korna sesi dit yapıyordu. Kulağımda ses duymam zorlaşırken gözlerimi biraz daha açtım.

"Oğlunuz neden gitmemi istemiyor? Ben onun sadece yakaladığı bir suçluyum. Beni neden bu kadar önemsiyor?" dedim. Zeynep Sultan'ın hemen yüzü asılmıştı. Başını önüne eğdi. Sanki bir şeyleri söylememesi için susturulmuştu. Zoraki susuyor gibiydi.
"Kızım hadi içeri girelim!" dedi. Onu şu an zor durumda bırakmak istemiyordum. Komiser ne kadar annesi olsa da kızabilirdi.

İçeriye birlikte girdik. Oturduğumda daha yeni fark ettiğim albümü elime aldım. Zeynep Sultan da mutfağa gitmişti.
Elimdeki albümde tahmin ettiğim kadarıyla Erkan'ın küçüklüğü vardı. İlk yürüyüşü, denizde yüzüşü, ilk futbol maçı, ilk, karnesi ve onun gibi anılar. Albümün sonlarına geldiğimde Erkan'ın şimdiki hali vardı. Bir kaç tane arkadaşıyla çekindiği fotoğrafı. Bir sayfa daha geçtim.

Geçmez olaydım! Bu neydi? B-bu adam, c-cid-di miydi? Ben onun evinde kalıyordum şu an. Farkında mıydı acaba? Bu çok ağırdı. Duramazdım şu an bu evde. Olmazdı. Ben salak mıyım ya? Sözlüsü mü nişanlısı mı? Her ne boksa yüzük taktığı bir kız vardı. Ve öyle bir kız varken hapishanede dibine girmekten çekinmemişti.
Hayvan herif! Pislik! Şerefsiz! Sevgimi hak etmeyen insan!
Ayh delirecektim!
Gözlerimden yaşlar akarken içeriye elinde çay tepsisi ile Zeynep Sultan girdi. Albümün kapağını hemen kapadım. Ona doğru döndüm. Tepsiden çayı alırken yüzüme bakmıştı. Ağladığımı görünce masaya tepsiyi bırakıp elleri ile yüzümün iki yanında tuttu.
"Ne oldu kızım?" dedi.
"Zeynep Sultan, ben bu evde kalamam." dedim.
"Neden kızım? Yine ne oldu?" dediğinde başladım zor da olsa eskiyi dökmeye. Anlattım. Anlattıkça ağladım. Ben ağladıkça da o ağladı. İki saati aşkın hem ağlayıp hem anlattıktan sonra konuyu albüme getirdim. "Zeynep Sultan, ben temiz bir insan değilim. Anlattım işte. Dışarıya çıktığım an bulacaklar beni. Bundan eminim. Ben temizlensemde içeri girip, onlar bırakmaz beni. Hırsızlık yapmazsam başka bir şey yaptırırlar. Bar'a atarlar beni. Tekrar kirlenirim." dedim. Ağlamam daha da şiddetlenirken devam ettim. "Bak senin oğluna. Onun tertemiz bir kalbi var. Sevdiği de varmış. Ne güzel işte? Onların evlenip mutlu bir yuvası olması lazım. Ben ona göre biri değilim. Biliyorum beni korumak istiyor ama olmaz! Ona zarar gelmesine izin veremem! Sen izin verecek misin? Oğluna bir şey olmasını istemezsin değil mi?"
Hemen başını iki yana salladı. O da ağlıyordu.
"Zeynep Sultan, kendinize iyi bakın! Ben gideceğim. İnşallah Erkan da gelinin de sende çok mutlu olursunuz!"  dedim ve sarıldım. O da sıkıca sarıldı. "Göndermem seni. Erkan duyarsa..."
"Kaçtı de. Oğlunun başına bir şey gelmesini istemiyorsan bunu de Zeynep Sultan. Bu arada düğününüz şimdiden hayırlı olsun!" dedim ve ayağa kalktım.
Zeynep Sultan da kalktı benimle birlikte arkamdan gelirken "Düğün müğün deme şimdi. Erkan o kı..." konuşmaya başladı. Kötü bir şey diyeceğini anladığım an arkamı dönüp ağzını kapattım. "Gerek yok. Onun adına ben mutluyum. Şimdi hoşçakal. Olur mu?" dedim tebessümle.
Tekrar gözlerinden yaşlar boşalırken "Olur." çıktı ağzından. Ne diyecekti ki zaten? Her şey bitmişti. Tükenmişti. Gitme bile diyemezdi.

KORUNAĞIM [Askıya Alındı]Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz