XII

1.8K 225 147
                                        

Barcarolle - P. I. Tchaikovsky | ve bu bölümün hatrına o güzel, huzur veren sesinden d.ear & Jaehyun - Try Again dinleyin

Hani bazı insanlar olur, onunla konuştukça ufkunun genişlediğini hissedersin. Yaptığınız sözlü diyalog kimi zaman sadece konuşmadan çıkıp hayat dersi niteliğine bürünür. Yapılan bu konuşma her iki taraf için de yeni, öğretici şeyler barındırır. Diğerinin yaşamadığını diğeri anlatır ve böylece o durumu yaşamadan bile hakkında bir fikri oluşur insanın. Fakat bazı insanlar da vardır ki oturup saatlerini de harcasan konuşmanız bittiğinde ve evine geri dönüp düşündüğünde sana hiçbir şey katmadığını farkedersin. Hatta ne konuşulduğu bile hatırlanmaz sonra. İşte öyle ilişkiler bir yerden sonra sağlıksız hale gelir ve son bulur. Bu yüzden her insanın kendine dost olarak seçmesi gereken kişiler hem onunla eğlenebilecek hem de bunu yaparken ufkunu genişletebilecek insanlar olmalıdır.

Ve sanırım ben onu bulmak üzereyim.

-

Barınağa gittiğimiz günün üzerinden üç gün geçmişti. Bu üç gün boyunca bir kez gece ve iki kez de gündüz nöbetine kalmıştım. Bugün gündüz nöbeti olmasına rağmen biraz daha geç çıktığım kütüphaneden evime doğru dönüyordum. Ellerim montumun cebinde apartmana gireceğim sırada apartmandan dışarıya çıkan Yoonoh ile karşılaştım. Barınağa gittiğimiz günün sonrasında onu ilk kez şimdi görüyordum.

Saçını geriye doğru atarken beni gördü olduğu yerde durdu.

"Haewon."

"Selam Yoonoh."

"Bu akşam piyano için gelsem? Uygun musun?"

"Uygunum Yoonoh. Uygunum da, hazır mıyım emin değilim."

"Merak etme." dedi usulca.
"Yapacağız."

Sonrasında hiçbir şey demeden yanımdan geçti ve gözden kaybolana dek uzaklaştı. Ben de evime çıkmak üzere apartman kapısından içeri girdim.

Eve geldikten sonra hem yiyecek bir şeyler hazırlayıp hem de evi topladım. Mutfakta her şey hazır hale geldiğinde tezgahın üzerine servisleri hazırladım ve salona dönüp televizyon izleyerek onu beklemeye başladım. Açtığım televizyon programına bakarak boş geçirdiğim bir saatin ardından kapım çaldı. Güneş çoktan batmıştı.

Kapıyı açtığımda iki eli de dolu şekilde karşımda dikilen Yoonoh'u gördüm. Bir elinde çiçek ekili olan bir saksı, diğer elinde de dolu bir poşet tutuyordu.

Elinde tuttuğu saksıya doğru uzanırken konuştum. "Ne gerek vardı şimdi buna, niye zahmet ettin?"

"Sana bir arkadaş aldım." dedi.

Elime saksıyı alıp geri çekildim ve evin içine girmesini sağladım. Kapıyı ardından kapattığımda saksıyı yere bırakıp onun yanına koltuğa oturdum. Elindeki poşeti masaya bırakmış oturuyordu.

"Poşette ne var?"

Önündeki sehpaya uzanıp poşeti aldı ve içinden kocaman bir şişe şarap çıkardı. "Bu var."

"Ama ben içmeyi sevmiyorum."

"Ben de sevmiyorum. Bu hayatta sevmesek de yaptığımız bir çok şey yok mu? Onlardan biri gibi düşün."

"Senin hakkında öğrendiğim ilk şey, sana söz geçiremeyeceğim gerçeğiydi sanırım Yoonoh."

Daha sonra ayağa kalkıp konuşmaya devam ettim. "Ben gidip içmek için bardak falan getireyim."

İki dakika sonra, önce yaptığım keki ve hazırladığım aburcuburları, daha sonra tekrar mutfağa geçip aldığım su bardaklarını masaya bıraktım. Bardakları görünce gülümsedi.

Piyanist • Jung JaehyunМесто, где живут истории. Откройте их для себя