Bölüm 7 : Garip Bir Adam

44.4K 4.1K 301
                                    

Selamlar.. yorumlarınızı ilgiyle takip ediyorum. Sizleri seviyorum..(: Bol bol sevgiler..

Yağmur başladığında Armağan, Devrim'e "Bu saatte nereye gidiyorsun?" diye sordu

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Yağmur başladığında Armağan, Devrim'e "Bu saatte nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Bu akşam lansmana gelmeni bekledim ama gelmedin. Sence de çok çalışmıyor musun Yekta?"

Genç adam onu evin kapısına bırakırken dişlerini sıktı ve bakışlarını ablasına çevirdi. "Lansmana ben değil, sen davet edildin. Sen uyu ben birkaç saat daha otelde olacağım. Yarın görüşürüz abla." 

Ceketini giydi ve siyah beresini başına geçirdikten sonra arabasına koştu. Bu eylül akşamında gelen yağmurun şiddetine hayret ediyordu. Hava beklenmedik şekilde soğumuş ve yağmur başlamıştı. Arabasının sığınağına girdiğinde arabayı hızla çalıştırdı ve evden ayrıldı. Büyük otel açılışından önce halletmesi gereken çok işi vardı. Yapacak daha başka bir işi olmadığı için bazen geceleri bile otelde sabahlıyor, çalışıyor ve her şeyin yolunda gittiğinden emin oluyordu. Onu tanıyan insanlar onun fazla işkolik olduğunu söylüyordu.

Haklılardı ancak Devrim bunu umursamıyordu. Bir saat içinde otele döndü ve orada unuttuğu dosyayı alıp bilgisayarda notları girdi. 

Birkaç saat kalmaktan vazgeçerek, işleri evde halledebileceğini düşündü ve kalan dosyalarla birlikte bilgisayarını da alarak aşağıya indi.

Yağmur aynı şiddette devam ediyordu. Arabasına bindi ve anayola çıktı. Yağmur yüzünden trafiğin sıkıştığını görünce sinirle homurdandı ve beklemekten nefret ederek arabayı ikinci çevre yolundan içeriye sürdü. Yolu biraz uzatacaktı ancak önemi yoktu. Beklemekten nefret ediyordu.

Burada da trafik biraz yoğundu ancak en azından beklemeden ilerleyebiliyordu. İnsanlar yağmura hazırlıksız yakalanmış gibi görünüyordu. Yavaşlayan arabaların arasından koşarak geçerlerken başlarına çantalarını siper etmişlerdi. 

Devrim sabırsızlıkla direksiyonda parmaklarıyla ritim tutmaya başladı.

Biraz daha ilerlediğinde o moda evinin bulunduğu caddeye girmiş olduğunu fark etti. İşin garibi moda evinin ışıkları yanıyordu ve saat neredeyse gece yarısı olmuştu. Kaşlarını çatarak gözlerini moda evinden ayırmadan dikkatli bir şekilde trafikte biraz daha ilerledi. Moda evinin kapısı açıldı ve dışarıya Gamze çıktı. Devrim onun kısa elbisesinin üzerine deri bir siyah ceket giydiğini gördü. Topuklu ayakkabıları hala ayağındaydı. Daha bir hafta öncesinde ayak bileğinin üzerine basamıyordu ama şimdi topuklu ayakkabı giyiyordu. 

Saçlarına bir bere takmıştı ve moda evinin kapısını kilitlerken tentenenin altına sığınmıştı. Döndü ve yağmura baktı. Telefonunu çıkarıp kısa bir telefon konuşması yaparken Devrim trafikte bir gıdım daha ilerledi. 

Gamze şimdi telefonu çantasına koymuş yüzünü buruşturarak yağmura bakıyordu. Ceketinin fermuarını çekerek yağmurun altına girdiğinde bu sefer Devrim yüzünü buruşturdu. Bu yağmurda üzerinde neredeyse hiçbir şey yokken nasıl yürümeyi göze alabiliyordu? Hasta olduğu zaman da aptallığından yakınıp dururdu. 

PERİ ve KUZGUNTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon