A | 10 ※ Butterflies

5K 635 235
                                    

"Kelebekler"

Nunchakuyu karşımdaki ahşap mankenin kafasına geçirdim.

"Daha sert vur." dedi yanda durmuş beni izleyen Yoongi.

Az önce yaptığım şeyi daha sert bir şekilde tekrar yaptım.

"Güzel. Düşmanını etkisiz hale getirmek istiyorsan çok sert olmalısın. Üstelik Zycon'ların derileri çok kuvvetlidir. Eğer üstünlük sağlamak istiyorsan ya çok keskin bir kılıcın olmalı ya da vücutlarındaki zayıf noktaları iyi bilmelisin. Ama her halükarda bir Zycon ile silahsız savaşamazsın. Bunu yapabilmek için ya kurt ya da büyücü olmak gerekir."

Bunun sebebi aşikârdı. Yeterince kuvvetli bir kurt bir Zycon ile dişe diş savaşabilirdi. Büyücüler ise güçleriyle Zycon'lara zarar verebilir ya da en azından kendilerini savunabilirlerdi.

"Sence nunchaku Zycon'ları alt edebilmek için yeterli bir silah mı?" dedim durup elimdekine bakarak.

"Onu nasıl kullandığına bağlı," dedi Yoongi. "Eğer ustaca kullanırsan büyük zarar verebilirsin. Hatta son darbeyi vurmak için bile ideal bir silah olur."

"O zaman ben direkt ölürüm desene." deyip somurttum. Nunchakuyu kullanmak o kadar da kolay değildi, özellikle de benim için.

"Kendine güvenini kaybetme ve çalışmaya devam et. Gerçek bir başarı ancak çabalayarak kazanılır."

Ona bakıp hafifçe gülümsedim ve karşımda üzerinde izler çıkmış olan mankene işkence etmeye devam ettim.

Dersten sonra, Yoongi ile dışarı çıktık. Artık eskisinden daha yakındık, bu durum beni daha mutlu ve rahat hissettiriyordu.

"Sence bu yıl okul sıralamasına girer miyim?" diye sordum onun yanında, kaldırımda yürürken.

Yoongi omuz silkti. "Derslerin düzeldi, sınavlardan da iyi notlar alıyorsun. Yüksek ihtimalle sıralamada olursun."

"Sen en son kaçıncıydın?" dedim elimdeki marshmallow paketini açmaya çalışırken.

Durup elimdeki paketi aldı ve yüzüme doğru salladı. "Daha bir paketi açamıyorsun, izakisularla nasıl savaşacaksın?"

Paketi uzun ve  ince parmaklarından beklenmeyecek bir kuvvetle yırtmadan açmayı başardıktan sonra bana uzattı. "Okul dördüncüsüydüm." deyip ellerini cebine koyarak ilerlemeye devam etti. Bugün beyaz bir tişört, kot pantolon ve siyah bir kapüşonlu giymişti.

Sırıtarak peşinden gittim.

Birinci sırada Namjoon vardı elbette, ama ikinci ve üçüncü kimdi bilmiyorum.

"Ben de sondan birinci falan olmalıyım. Ama bu da bir şey sonuçta, önemli olan listeye girmek." Dedim ve paketteki marshmallowlardan birini ağzıma attım.

"Gözün yükseklerde olmalı. Kendini ezmeyi kes." Bana sert bir bakış attıktan sonra içine giriş yaptığımız doğa parkında adımlarını hızlandırdı.

Arada bir bana böyle çatmasına alışmaya başlamıştım. Sonuçta benim iyiliğimi istiyordu ve bu beni içten içe keyiflendiriyordu.

Uzun bir yürüyüşten sonra, Yoongi'nin evinin önüne gelmiştik.

Burası Zaharra siteleriydi; krem renkli, iki katlı, küçük bahçeli ve sevimli müstakil evlerden oluşuyordu. Yoongi'ninki en baştan 5. evdi.

"Tek başına mı yaşıyorsun bu koca evde?" dedim gözlerimle evi işaret ederek.

"Senin koskoca sarayda yalnız yaşadığın gibi mi? Evet."

Şekeri ağzıma atmadan önce durup ona baktım. Ne demek istediği açıktı aslında: evde bile olsak ikimizin de etrafında bir sürü kişi olmasına rağmen yalnız hissediyoruz.

• Are You Human Too? Π Min Yoongi •Where stories live. Discover now