2. Bölüm

216 15 19
                                    

Korku dolu geceden kalan mor halkaları, Minseok'un kullandığımı asla bilmediği krem yardımıyla kapattım. İlk işim onu aramaktı. Birbirimizi özlüyorduk. Ayrı yaşamak gerçek Sehun'u korumak için tek ihtiyacım olandı. Fakat zaman zaman beni de zorluyordu.

Yanında çalışanları olduğu için rahat konuşamıyordu. Bu yüzden kısa süren konuşmamız bana yetmemişti.

Odamın penceresini açıp ıslak toprak kokusunu içime çektim. Bana huzur veren bir kokuydu. Gecenin korkunç karanlığından eser yoktu. Sokaklar ıslaktı belki ama güneş kendini tekrar göstermişti.

Dolabımın kapağını açıp kıyafetleri kenara çektim. Sanki dolabın arka zemini gibi görünen sürgülü kapağı açıp küçük gizli giyinme odama girdim. Gerçek Sehun'un kıyafetleri oradaydı.

Birkaç kıyafet seçip üzerime geçirdim. Saçlarımı karıştırıp gözlüğümü taktım. Kapüşonumu da kapattıktan sonra tamamen farklı biriydim. Minseok bile beni bu halde tanıyamazdı.

'Bu gece mutlaka barda olacağım.'

'Bende kalacaksın değil mi?'

'Herkesin kabusu Minseok sevgilisini mi özledi?'

'Bana ait olanı yanımda istiyorum.'

'Gece sendeyim. Seni seviyorum.'

'Seni seviyorum.'

Kısa mesajlaşmadan sonra evden çıktım. Dergide epey işim vardı. Herkesin içeriğini inceleyecek, araştırılacak yeni konular verecek ve fotoğraf çekimi için bazı seçimler yapacaktım. Üstelik Minseok'la uyuyacağım için bugün iki kat çalışmam gerekiyordu. Sabah beni asla göndermezdi.

Girişte birkaç kişiyle selamlaşıp asansöre bindim. Herkesin hem saygısını hem de sevgisini kazanmış olmak bana iyi geliyordu. Barda karşısına dikildiğim insanların genelde korkusunu kazanıyordum. Bu gerçek Sehun'a taban tabana zıttı.

Tüm günü çalışarak geçirdim. Tüm masalara ayrı ayrı uğrayıp kısa toplantılar yaptım. Pek çok içeriği de okuyup eklenebilecek konularla ilgili bazı ipuçları verdim.

Tüm işimi bitirdikten sonra odamdan çıkıp çalışanlarıma seslendim. Ben gelmiyorsam onlar da tatil yapmalıydı. Herkese bugün bir saat fazladan çalışırlarsa yarın tatil yapabileceklerini söyledim ve oradan ayrıldım.

Eve gider gitmez ilk işim kıyafetlerimden kurtulmak oldu. Sıcak bir duşun ardından daha ciddi görünebileceğim bir şeyler seçtim.

"Neredeyse unutuyordum."

Son anda fark ettiğim gözlüğümü de çıkarıp saçlarıma asla sevemediğim bir şekil verdim. Yine aynı şeyi yapacaktım. Minseok'un canını sıkan bazı insanları korkutup kaçıracaktım. Bu berbat bir histi.

Canını yaktığım insanların bunu hak ettiğini biliyordum. Minseok ne kadar kötü olursa olsun masum birine zarar vermezdi. En azından buna asla şahit olmamıştım. Fakat birilerini korkutmak bile zorbalıktı ve biz bunu her gün yapıyorduk.

Endişelerimi bir kenara bırakıp ceketimi giydim ve evden çıktım. Barın kapısındayken derin bir nefes aldım. Adamlar girmem için kenara çekildiklerinde önümdeki yol daha da uzamıştı. Birkaç adımlık mesafe bana kilometrelerce yol gibi geliyordu. İstemiyordum. Ne içerideki sigara ve alkol kokusunu ne de oda kiralayıp oynaşan o tipleri görmek istemiyordum.

Herkesin hayatında mecburiyetler vardır. Benim mecburiyetim de buydu. Aşk denen tedavisi bulunamamış bir hastalığım vardı. Vereceği acıyı azaltacak ilaç ise bir taneydi. İlacıma kavuşabilmemin tek yolu da bana aykırı olan bir hayata katlanmaktı. Bu benim mecburiyetimdi.

Coward ✓Where stories live. Discover now