5. Bölüm

142 14 28
                                    

 (1 ay sonra)

Yastığa sarılmış bir şekilde yatağın içinde oturuyordum. Yine fırtına vardı ve ben uyuyamıyordum. Aniden bir gürültü duydum. Biri kapıyı yumrukluyordu. Başka bir ses duymadığım için daha fazla korkuyordum.

"Aç kapıyı Sehun!"

Minseok'un sesini duyunca yavaş adımlarla kapıya ilerledim. Aynı anda telefonum da çalıyordu. Titreyen ellerimle telefonu açtım.

"M-minseok?"

"Kapıyı aç sırılsıklam oldum."

Kapıyı açtığım anda içeri daldı. Anlamaya çalışarak ona baktığımda ani bir gök gürültüsüyle elektrikler kesildi. Korkuyla kollarımı etrafına sardım.

"Fırtınadan korktuğunu bilmiyordum."

"Korkmuyorum."

"O zaman nefes almama izin ver sevgilim."

Yavaşça uzaklaşıp cebimden telefonumu çıkardım ve feneri açtım.

"Neden geldin?"

"Aslında.. Ben.."

"Konuşmayı düşünüyor musun?"

"Kabus gördüm Sehun. Sen.. Ölmüştün.."

"Yaşadığıma emin olmak için mi geldin?"

"Özledim."

"Yalancı."

"Bana inanmıyor musun?"

"Tabi ki beni özledin ama gelme sebebin bu değil."

"İçeri gidebilir miyiz?"

"Odama gidelim."

Üstündekileri çıkarıp dolabımdan siyah bir tişört aldı. Yatağa girip kollarını açtı. Hızla kollarının arasına girip feneri kapattım. Artık yastığıma ihtiyacım yoktu. Ona sarılıp huzurla uyuyabilirdim.

"Bu gece neden bara gelmedin?"

"Bir aydır hap kullanan olmuyor biliyorsun. Hem ortalık da sessiz.."

"Evde kalıp ne yapıyorsun ki?"

Fırtınada evden çıkmak evde olmaktan daha korkunçtu. Ayrıca derginin sahibi olmam demek benim de pek çok şey yazıp, pek çok içerikle ilgilenmem demekti. Asla işlerin tamamını çalışanlarımın eline bırakamazdım. Bunca işin arasında korkudan kalp krizi geçirerek bara gitmemi mi bekliyordu Tanrı aşkına?

Tam ona bunun için şikayet edecekken gerçek Sehun'un kıyafet dolabımın arkasında kaldığını hatırladım. O oradaki kıyafetlerle birlikte kilitliydi. Minseok'la birlikte yatakta olan Sehun kötü bir adamdı. Fakat onun bilmediği bir şey vardı. Ona aşık olan Sehun da gerçek Sehun'du.

Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Dışarıdan gelen ışıkla aydınlanan oda, onun kollarındayken beni korkutmuyordu.

"Bazı araştırmalar yapıyorum. Sanırım yeni araba alacağım."

"İstersen seçmene yardım edebilirim."

"Henüz fikir aşamasındayım."

"Bana ne zaman yemek yapacaksın? Yarın?"

"Yarın olmaz sevgilim. Bir arkadaşımla görüşeceğim."

"Arkadaş?"

"Liseden.. Biliyorsun.."

"O tuhaf insanla lisedeyken görüşmeni de anlamıyordum. Hala seni arıyor mu?"

"O benim arkadaşım Minseok."

"Biliyorum sevgilim."

"O zaman Chanyeol söz konusu olduğunda biraz daha sakin ol."

"Tamam deneyeceğim."

Gök gürültüsüyle iyice göğsüne sokuldum. Chanyeol ne zaman etrafımda olsa deliriyordu. O soğuk ve havalı adam, yerini kıskanç bir aşığa bırakıyordu. Chanyeol'den kıskanması kadar saçma bir şey daha olamazdı.

Chanyeol yıllardır görüşmediğim biriydi. Gerçek Sehun'u en iyi o tanırdı. Aslında ona da yalanlar söylemiştim. Minseok'la olduktan sonra gerçekten bir serseriye dönüştüğümü düşünüyordu. Yine de onunla konuştuğum için arkadaşlığımızı sürdürüyordu.

Liseden sonra hayat bizi ayrı yerlere savurmuştu. Yine de beni pek çok kez aramıştı. Her defasında da birbirimizi tekrar kaybetmiştik.

Bardan çıkıp eve giderken onu görmüştüm. Eski hayatımdan bir dost.. Kalbimdeki sıcaklık bile onunla buluşmak istememe yetmişti.

"Bir dakika! Nerede buluşacaksınız?

"Tabi ki evime gelecek."

"Tabi ki?"

"Onunla bir kafede buluşup sohbet etmemi beklemiyorsun değil mi?"

"Sen bana aitsin Sehun."

"Bu konuda hem fikiriz."

"O zaman?"

"Bana bir fahişeymişim gibi davranma."

"Öyle bir şey yapmadım."

"Hem bardaki serserileri korkutmamı istiyorsun hem de arkadaşımla kafede oturmamı bekliyorsun."

"Aynen öyle."

"Alışveriş bile yapmıyorum. Farkında mısın? Dışarıda buluşamam."

Derin bir nefes alıp sıkıca sarıldı.

"O herifle baş başa olmanı istemiyorum Sehun."

"Sen de gel?"

"Onu korkutup kaçırmak mı istiyorsun?"

"Bilmem belki."

"Tanrım.."

Kollarından ayrılıp gözlerine baktım.

"Bu konuda anlaşmalıyız. Onunla vakit geçireceğim ve sen de sakince odamda oturacaksın."

"Yani içim rahat etsin diye beni eve alacaksın ama o bilmeyecek. Öyle mi?"

"Aynen öyle."

"Tamam, kabul."

Aşk dolu bir öpücük verip tekrar kaslı kollarının arasına sokuldum.

"Ondan rahatsız olmanı gerçekten anlamıyorum."

"Aynaya bak Sehun. Mükemmel bir sevgilim var. Herkesten rahatsız oluyorum."

"Beni bir kavanozda saklamak ister misin?"

"Bu fikri sevdim."

"Şaka yapıyordum."

"Hayır, ben ciddiyim."

"O zaman kendin için de bir kavanoz al."

"Böylece sonsuza kadar sadece birbirimize ait oluruz."

"Ofisindeki halini bilmesem şuan duygulanırdım. Ayrıca biz zaten birbirimize aitiz. Sonsuza kadar.."

Sıkıca sarılıp saçlarımdan öptü. Artık emindim. Öldü sandığı gerçek Minseok oradaydı. Kalbinin derinlerinde bir yerlerde yaşıyordu. Ona ışık tutmam gerektiğine inanıyordum. Karanlıkta kalmış gibiydi. Işığı gördüğünde tüm kara bulutlar dağılabilirdi. Böylece ben gerçek Minseok'un sevgisine sahip olurdum.

Ona ait ve ona dair her şeyi seviyordum. Fakat içindeki saf aşığı daha fazla.. Çünkü o zor bulunan bir maden gibiydi. Kazanmak zor olacaktı belki ama asla kaybetmeyecektim.

Coward ✓Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt