Prologue // 1

34.3K 1K 99
                                    

''Neden kaçıyorsun, Sehun? Neden bu kadar gizemlisin? Sana ulaşmanın neden bir yolu yok? Neden gülümsediğinde, içine sakladığın acıyı görüyorum gözlerinde? Sen sadece, sözcüklerin arkasına saklanıyorsun. İnsanların sırları saklambaç oyununa benzer, Sehun.''

Luhan, kendisini pür dikkatle dinleyen çocuğa gülümsedi. Ona giden yolda, önündeki engelleri kırmaya başlamıştı.

''Sen sözcüklerin ve maskenin ardına saklanırsın. Kimsenin seni yakalamayacağını sanarsın. Çünkü o kadar iyi saklanmışsın ki, hiç kimse bulamaz senin sırlarını. Zaman geçtikçe, bulunma korkusu da artar. Daha iyi bir yere saklanmalıyım diye telaş içinde kendini yorarsın. Ama biri seni o halinle görür. Sen çoktan yakalanmış, yenilmiş ve sırların ortaya çıktığını hissedersin. Apaçık karşısında durursun onun. Tüm sırların ortaya dökülmüş olduğunu görürsün. Ama insanlar, geçmişine bakmazlar Sehun. Çünkü senin ne yaşadığını bilmezler. Onlar sadece, görmek istediklerini görürler. Ama sen onlara, gerçek seni göstermediğinden, senden uzaklaşmak isterler. Ve işte o zaman oyun biter. Artık sırların bir önemi kalmaz. Kazanını ya da kaybedeni belli değildir. Çünkü hayat bir oyun değildir ki, kazananı ve kaybedeni olsun.''

Yine o anlardan biriydi. Luhan, Sehun'un en zayıf noktasını yakalar, onu düşündüren sözler söylerdi.

''Okulda ki öğretmenine söyle, iyi bir öğrenci yetiştirmiş. Bir ara bana uğrasında ben ona hayatın gerçeklerini anlatayım.'' Sehun ayağa kalktığında, Luhan onun bileğini kavramıştı.

''Hayat, karşımıza engeller çıkartır. Ama bize bu güçlükler karşısında nasıl ayakta duracağımızı öğretmez. Anlıyorum. Sen benim hayatımsın. Bana güçlükler çıkartan birisin. Ama bana... bu güçlükler karşısında nasıl ayakta duracağımı öğretebilir misin? Senden tek bir iyilik istiyorum. Bana, seninle nasıl başa çıkacağımı öğretir misin?''

Sehun kızdığını hissediyordu ama bu çocuk bir şekilde onu sözleriyle yumuşatıyordu. ''Acı. Daha fazla acı. Acıya katlanırsan, kazanan sen olursun.''

''Ya kazanamazsam? Hayatım son mu bulur?'' Luhan dolan gözleriyle ona bakıyordu.

'' Evet, hayatın son bulur.'' Sehun donuk ifadesini koruyarak ona cevap verdi.

''Ama ben hayatımın son bulmasını istemiyorum. Sen benim en büyük engelim olsan da, seni aşmak istiyorum. Verdiğin acılara rağmen, senin yanında olmak istiyorum.''

'' Luhan, imkansızı istiyorsun. Benden nefret etmen gerekirken, neden beni seviyorsun? Yoksa bana çoktan aşık mı oldun?'' Sehun alaycı ses tonunu kullandı. ''Sen benim için, yalnızca bir piyonsun Luhan.''

'' Piyon? Ah, evet.'' Luhan gülümseyerek ayağa kalktı ve onun önüne geçti. Omuzlarından tutup, parmak uçlarında havalanarak onun dudaklarını dudaklarına bastırdı.

''Her oyunun sonunda, bütün satranç taşları aynı kutuya konulur. Hayatta budur, nasıl bir insan olursan ol, her son herkes için aynıdır. Herkes bir gün ölür, önemli olan nasıl yaşadığındır.''

Sehun şaşkınlıktan konuşamayacak hale gelmişti. Sığındığı sözcükler, ona ihanet ediyor ve bir türlü konuşamıyordu.

''Kendine bir şans ver, insanların seni tanımasına izin ver.'' Luhan, afallamış Sehun'a bakıp gülümsedi. ''Sana aşık olmadım. Aşk bencilliktir ve ben bencil biri değilim. Seni sevmiyorum da, çünkü sevilmeye değer biri değilsin.''

I'M YOUR SLAVE ☯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin