2. BÖLÜM

1.6K 196 750
                                    


Medyada Mehmetcigim var😍🙈

Gitmek zorundaydım maalesef. Babam aramasaydı, saatlerce izleyebilirdim onu. Kapının önüne gelmiştim ve beni bekleyen Mercedes'ime göz kırpmıştım. Cebimden anahtarı çıkartıp, düğmesine basmıştım. Açılan kapının ardından gitmeye hazırdım. Araba çalıştıktan sonra, müziği açarak yoluma devam ettim. Tam beni anlatan bir şarkı çalıyordu. Biraz da olsa benim kadar tanınan, iki kardeşin şarkısı çalıyordu. Hem arabayı kullanıyordum hem de şarkıya eşlik ediyordum. Yetişememiş olsam da, dönsün dünya diyerek mırıldanıyordum.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım ve ben ne çabuk şirkete gelmiştim. Galiba, adrenalin tutkum beş dakikada getirmişti. Kapının önüne gelmemle, vale kapıyı açmıştı. Anahtarı kontağın üstünde bırakmıştım ve cebine para sıkıştırıp, şirkete geçtim. Dönen kapının ardından, evet içerideydim. Şirkette herkes fazlasıyla ciddiydi ve takım elbiselilerdi. Benim böyle bir şekilde giyineceğimi düşünmüyorsunuz değil mi? Adımlarım kendinden emin bir şekilde ilerliyordu. Yanımdan geçenler hoş geldin diyor sonrasında beni baştan aşağı süzüyorlardı. Pek umursamaz tavrımla, asansöre binmiştim. Yukarı çıktıktan sonra, kapının önünde duran kahve makinesinden bir fincan doldurduktan sonra odaya geçtim. İçeride fazlasıyla insan vardı ve ben onların arasına kahvemi yudumlayarak girmiştim.

"Selam herkese!" dedikten sonra, babamın bakışlarıyla karşı karşıyaydım. Rahatlık sınırımı bence aşmamıştım ama bu babama fazlaydı.

"Mehmet, otur!" demişti sadece. Yudumlamaya devam ettiğim kahvemi iki avucumun arasına sıkıştırdım ve oturdum masaya. "Sen de otursana kral!" Kalabalık ortamda olduğumu unutup böyle bir şey söylemem galiba hoş değildi. Hemen lafımı toparlayıp, "Baba!" demiştim. Tek kaşını kaldırıp, konuşmaya başlamıştı.

"Mehmet'te geldiğine göre artık başlayabiliriz. Hisselerimizin %30'u Mehmet'in biliyorsunuz?" demişti. Kendi iç sesimle savaşmaya başlamıştım. Bu iyi bir şeydi ama bundan neden yeni haberim oluyor. Lütfen bu hisseler yüzünden şirkete gelmek zorunda olmayayım. Hafif bir gülümsemeyle lafa girmiştim.

"Teşekkür ederim baba." Lafıma tam devam edecekken babam aniden lafa atlamıştı. "Ancak, şirkete uğramak zorundasın!" demişti. Korkular önüne yemek diye sunulur ya, işte onu yaşadım. Ben rahatlığa alışmış bir adamım ne işim olur şirkette. Ben daha da batırırım burayı.

"Baba, gelmek neden zorundayım ya! Sadece belli toplantılara katılsam olmaz mı?" Kafasını hayır dercesine sağa sola salladı. Konuşma gereğinde bile bulunmadı.

"Her şey anlaşıldıysa, odalarımıza dönebiliriz." demişti babam. Benim odam mı var? Bakışından sonra, odaya mükemmel bir kadın girmişti. Allah'ım bu nasıl bir güzellik diye geçirmiştim içimden. Gözlerim açılmıştı ve konuşmaya başlamıştı.

"Selim bey beni çağırmışsınız?" demişti. Sekreter miydi? Gerçekten iyi bir seçimdi. Fizik ve görünüş, gayet dikkat çekiciydi. Tamam Mehmet! Asu var unutma.

"Evet, kızım. Mehmet'e odasını gösterebilirsin." Odam mı? Hadi göster bakalım diye içimden geçirmiştim.

"Buyurun, Mehmet Bey." demişti ve odadan çıkmıştık. Odama giderken, muhabbet etmeye çalışmıştım.

"Adın ne senin güzellik." demiştim. Gözünü bana çevirip takılı kalmıştı. "Fazlasıyla yakışıklıyım kabul ediyorum." demiştim ve gülerek cevap vermişti.

"Adım Selin! Evet, fazlasıyla yakışıklısınız" demişti.

Patron, sekreter ilişkisi mi canlandırdı gözünde bilmiyorum ama fena bakıyordu bana. Tabi ki böyle bir şey düşünmüyorum sadece kendimi övmeyi ve yakışıklılığımı ön plana sürmek fazlasıyla hoşuma gidiyor. Odayı gösterdikten sonra, yanağından bir makas almıştım ve "Gidebilirsin." demiştim. Gözlerimin içine bakmıştı ama daha fazla ne bekleyebilirdi ki? Fazlasıyla sıkıcı bir ortamdı ama mecbur katlanmak zorundaydım. Masanın başına geçtim ve rahatsız bir sandalyeye oturdum. Tekerlekleri vardı ve yerinde durmuyordu. Ayaklarımı masanın üstüne koydum ve masada bulunan telefonu elime alıp sekreteri aradım.

KUM TORBASI Where stories live. Discover now