9. BÖLÜM

482 58 200
                                    

Aşkımı fazla belli etmemeliyim 😂 Medya: Mehmet

"Hayır, uyanmak istemiyorum." Yatağımın etrafında dönen annem, değişik sesler çıkartıyordu. Bugün şirkete gitmem gerekiyordu. Ama kaçmak için elimden geleni yapıyordum. Sadece bir saat geleceksin diyen babama;

"Madem bir saat, neden sabahın yedisi?" diye dert yanmıştım. Sadece kaşını kaldırmıştı.

Şuan sabah olmuştu ve annemi odama göndermişti. Anneme gözü kapalı cevap verecekken;

"Sadece bir saat!" diyerek alnımdan öptü. Ellerimle gözlerimi ovuşturduğumda, aklıma Asu'nun gelmesiyle yerimden sıçradım. Bugün saat on bir de maçı vardı. Ben bunu nasıl unuttum...

Annemi odadan gönderdikten sonra duşa girdim. Her ne kadar şirkete gitmek bana cazip gelmese de mecburdum. Rutin işleri halledip, saçımı kuruladıktan sonra dolabıma doğru yürüdüm. Üzerime beyaz bir kazak ve ceketi giydim. Kot pantolonu da bacaklarımdan geçirdikten sonra hazırdım.

Odamdan çıkıp, salona doğru ilerlemeye başladım. Ayaklarım geri geri gidiyor olsa da belli etmemeye çalışıyordum!

"Günaydın!" diyen babama dönüp gülümsedim. Sahte bir gülüş olsa da konuşmaya başladım.

"Günaydın, kral." Yüzünde oluşan çizgiler sinirlendiğinin belirtisiydi ta ki; "Kızdırma çabaların boşa, hadi geç kalıyoruz." diyene kadar. İşten kaçmak için dememiştim aslında, klasik lafımdı.

"Uzun sürmez değil mi?" diyerek babama baktım. Kafasını iki yana sallayıp cevap verdi.

"Randevunuz mu var beyefendi?" diyerek yürümeye devam etti. Sesimi bile çıkartmadan arkasından yürümeye devam ettim. Arabaların olduğu yere gelince;

"Ben kendi arabamla geleceğim." dediğimde kafasını sallayarak cevap verdi. Anahtara bastıktan sonra kapının açılmasıyla koltuğa oturdum. Anahtarı kontağa taktıktan sonra babamın arkasından yavaş yavaş ilerledim.

"Baba kaplumbağa bile hızlı!" diye dert yanarken babamın duymaması ayrı bir ironiydi zaten. Yavaş ilerlemenin sonunda şirkete vardık. Aylardır yoldaymış gibi hissettiğim sırada camıma tıklayan babam sayesinde düşüncelerimden ayrıldım.

"Ne kadar da hızlı geldik değil mi!" dedikten sonra babama bakıp, gülümsedim. Söylediklerimi umursamadan şirkete doğru hızlı adımlar attı. Ben de arkasından söylene söylene ilerledim.

"Şirkete hızlı adımlar..." Lafımı devam ettirmeme izin vermeden bakış attı. Kendi içimden lafımı tamamlayıp, sustum. Gözlerimi ovuşturarak, etrafı izledim. Herkes tam saatinde gelmiş ve etrafa gülücük saçıyordu. Bense yatağımın hayalini kuruyordum.

"Hoş geldiniz Mehmet Bey." Kafamı kaldırdığım da toplantı salonuna gelmiştik. Asansörde uyudum mu ben?

"Günaydın!" diyerek içeriye doğru ilerledim. Herkesle ufak bir selamlaşma sonrasında bana ayrılan koltuğa oturdum. Ne konuşacaklar ve ne yapacaklar bilmiyordum. Ufacık bir imza için buraya gelmiş olmamalıyım.

Her zamanki gibi elinde bir dosyayla sekreter odaya girdi. Bir şeyler anlatıyordu ama ben anlamıyordum. Sadece dinlemekle yetinip, sıranın bana gelmesini bekliyordum. Uykumun gelmesi ve acıkmamın dışında bir sıkıntı yoktu. Bir saatlik toplantı demişlerdi ama sekreterin anlattıkları bitmemekle kalmayıp, daha da uzuyordu. Babama bakış atmış olsam da benim umursamayıp, konuşmayı dinlemeye devam etmişti.

"Mehmet Bey." Kafamı kaldırdığım da karşımda duran sekretere baktım. Masadaki kâğıt ve kalemi göstererek; "İmzalamanız gerekiyor." diyerek gülümsedi. Kalem kâğıdı elime alıp, gösterdiği yerleri imzaladım.

KUM TORBASI Where stories live. Discover now