4. BÖLÜM

942 118 463
                                    

Medya: Asu

Eğlenceye tam hızımızla devam ediyorduk, ta ki saatime bakana kadar. Saat epey geç olmuştu ve artık uyumak için eve gitmeliydik.

"Hadi gençler, kalkalım!" derken geri düşmüştüm. Yarın babam beni şirkete götürecek eve ben ayakta bile duramıyordum. Ben şirkete gitmemenin yolunu bulmalıydım.

"Etraf dönüyor, sizde de öyle mi?" Gözlerini açamamışlardı ve sadece kafalarını sallamışlardı. Biz bu sarhoş halimizle nasıl araba kullanacaktık? Kolumdan tutmuşlardı ve yürümeye çalışıyorduk.

"Şoförü çağırdım ben, siz arabaları buraya bırakın!" demişti Kaan. Bir şey söylemeye mecalimiz bile yoktu ve arabaya binmiştik. Yola devam ederken, benim gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

Sabah güneşiyle uyanmıştım. "Aman Allah'ım gözüm!" Gözüme gelen güneş, adeta yakmıştı. Elimi yüzümün hizasına getirerek, tek gözümü açmıştım. Karnımın üzerine uzanıyordum ve yerimden kalkmak için harekete geçmiştim. "Ah, başım!" diye bağırmıştım. Kafamı kaşıyarak, etrafa bakındım. "Neresi burası? Benim yatağım... Hayır, burası benim yatağım değil!" Aniden kafamı kaldırmamla karşımda bir kadın belirdi. Bence kadındı! Baya uzun boylu ve güzel fizikteydi. "Of, ben yine kimin evinde sabahladım?" derken ses yükselmişti.

"Yabancı değil, benim evimde" demişti. Bu ses fazlasıyla tanıdıktı, Gözlerimi açınca karşımda Ceyda'yı gördüm. Ani bir göz açılmasıyla nutkum tutulmuştu. Üzerimde kazağım yoktu ve düşüncelerime hâkim olamıyordum. Üzerimdeki yorganı kaldırmıştım ve pantolonum duruyordu. Derin bir oh çektikten sonra Ceyda yanıma oturmuştu.

"Günaydın! Kahve hazırladım sana, malum gece fena içmiştik." Göz kırpıp, kahveyi avcumun arasına almıştım. Kendi içimde çözemediğim şeyleri pat diye sormuştum. Kahvemi yudumlarken;

"Hı, sahi kazağım nerede, neden üstümde değil?" Gerçekten sarhoşken neler yaptığımı bilmiyordum ve gece olanlardan da korkuyordum.

"Gerçekten, hiçbir şey hatırlamıyor musun?" Hayır, dercesine kafamı salladım. Korkmaya başlamıştım.

"Fazla içmişsin ve eve geldiğin gibi de kustun! Üstün başın battı ve üzerine de kıyafet giymek istemedin. Sonrasındaysa yatağa attın kendini." Oh çektikten sonra sorularıma devam ettim.

"Peki, neden buradayım?"

"Arabaya bindiğin gibi uyudun ve eve o halde gidemezdin. İçeriye gelince gözlerini açtın, devamını da biliyorsun zaten." Gülümseyerek kahvemi içmeye devam etmiştim.

"Hem sen burada kalmaktan memnun değil misin?" Bunca soruya böyle cevap vermesi galiba normaldi.

"Hayır, sadece merak ettim" dedikten sonra yerinden kalkarak konuşmaya devam etmişti.

"Hadi kalk, duş al. Kıyafetlerin yerini biliyorsun! Sonrasındaysa kahvaltı hazırlatacağım, baş başa" derken sözünü kesmiştim.

"Kaan'ı da arayalım, kahvaltıya gelsin" dedikten sonra bana dönüp nefes almıştı. "Tamam!" diyerek devam etmişti. Neden, Kaan'ı istemiyor ki bunun cevabını almam gerekiyordu.

Duşa girdim ve biraz da olsa ayılmıştım. Elimdeki havluyla saçımı kurutarak, kıyafetlerin olduğu dolabı açtım. Siyah kazağı ve kot pantolonu giydikten sonra aşağıya inmeye hazırdım. Mutfağa doğru geçtim ve kokular etrafı sarmıştı.

"Ceyda, Kaan'ı aradın mı?" diyerek konuya girmiştim.

"Korkuttun beni Mehmet! Hayır, aramadım mesaj attım. Yarım saate burada olur" Kafamı salladım ve konuşmaya başladım.

KUM TORBASI Where stories live. Discover now