𐌸two𐌸

158 9 6
                                    

*Canavarlar yatağının altında değil beyninin içinde uyurlar.*

Üniversite son sınıf öğrencisi olmak gerçekten yorucuydu. Üç sene boyunca arkadaş edinmemiştim ve bu yüzden hiçbir şeyi kaçırmamam gerekiyordu.

Ders tarihti ve ben gerçekten çok sıkılmıştım. Hadi ama dil eğitimi almaya geldim tarih öğrenmeye değil.

Boş boş hocanın olduğu tarafa bakarken telefonumun titremesiyle elimi arka cebime attım ve telefonu alarak kilidini açtım.

Mesaj gelmişti, Min Yoongi'den.

Yoongi: Akşam 8.30 gibi gelip seni alacağım. Her zamanki gibi halletmem gereken işler var. Yardımın gerekiyor.

Hah, benim yardımım mı?

Saçma, sadece cesedi taşımasında yardımcı olacak biri gerekiyor ki bunu tek başınada yapabilirdi.

-Harley, peki Kore'nin 19.y.y. tarihi hakkında bizi bilgilendirebilir misin?

Hocanın beni boşluğumda yakalamasına mı üzüleyim, yoksa Yoongi'nin attığı mesaja mı, bilemedim.

Şimdilik Yoongi'yi boş verip telefonu kapatarak hocaya döndüm.

- Kore, yani Choson Hanedanlığı o yıllarda Japonya ile anlaşma imzalayarak uluslararası politikalarını dışa kapalı olmaktan kurtarmış Amerika, Britanya, Almanya, Fransa, Çin ve Rusya gibi ülkelerle ikili ilişkilerini kurmaya başlamıştır.

Hoca memnunmuşçasına gülümserken, derse girmeden önce Kore Tarihi kitabının ilk sayfasını okumuş olmam kesinlikle şans eseriydi.

Saatin 6.30 olmasıyla beraber zilin çalması artık eve gidebileceğimiz anlamına geliyordu.

Masada duran defterimi ve kalemliğimi çantama atmış ve sınıftan çıkmıştım.

^◇^

-Ahh, sıcakmış(!)

Kafa dağıtmak için geldiğim kafede, kahvemin sıcak olduğunu unutup büyük bir yudum almamla dilim yanmıştı.

Şanssızdım, baya hemde.

Çantamdan suyu çıkarırken telefonuma mesaj gelmişti.

Yoongi:Aşağı in.

Harley:8.30 dediğini hatırlıyorum,
7.30 değil.

Yoongi: Küçük bir zaman değişikliğinden zarar gelmez.
İn hadi!

Harley: Evde değilim ki!

Yoongi: Peki, konum at, oraya geleceğim.

^◇^

Arabanın kapısını kapatırken konuştum.

-Nereye gidiyoruz?

-Gidiyoruz bir yerlere.

-Çok açıklayıcı oldu gerçekten(!)

Ben gözlerimi devirirken, o yola odaklanmıştı.

- Neden benide yanında götürüyorsun ki? Hiç şüphelenmiyor musun başını belâya sokmamdan?

Sessizce araba sürmeye devam ediyordu.

- Neden cevap vermiyorsun?!

Derin bir nefes almış ve direksiyonda ki elini sıkılaştırmışken hızını da arttırmıştı. Beni takmamaya devam ediyor olmasi sinir katsayımı yükseltirken susmaya hiç niyetim yoktu.

-Hey, kime diyorum!? Ya!

Elimi suratına uzatıp salladığımda direksiyondaki elini, elimi indirmek için kullanmıştı.

-Kes sesini Harley!

Bileğimi bırakmayıp sıkmaya başlamıştı.

-Hey, acıtıyorsun.

Arabayı durdurdu ve bana döndü.

-Kes artık şu siktiğimin çocuksu hareketlerini!

-Yoongi, bileğimi acıtıyorsun!

Bileğimi bırakmış ve arabadan inmişti.

-Hey! Nereye gidiyorsun?

Kapıyı açıp indim ve onu takip etmeye başladım.

-Tekrar birini öldürmeye gidiyoruz değil mi?

Uçuruma doğru yaklaşırken konuştum. Yanına geldiğimde beni omuzlarımdan iterek uçurumdan düşebileceğim bir duruma getirdi.

-TANRIM,YOONGI! Senin derdin ne!?

-Tanrın burada değil Harley. O gideli...çok oldu.

Elini belime yerleştirerek daha da ileri gitmemi sağlıyordu.

-Y-yoon-gi kes şunu. Bak eğer bunları gevez-

-Şşş.. Korkacak bir şey yok güzelim. Sadece bunlar son dakikaların, o yüzden gecenin karanlığına ve karanlıkta parlamaya çalışan yıldızlara doya doya bak. Çünkü bir daha onları görme fırsatın olmayacak.

Boynumda ki soğuk metali hissettim ve sonra aklıma öldürdüğü kişilere yaptığı iğrenç şeyler aklıma geldi.

Sonum gelmişti ve ben hareket dahi edemiyordum.




Selam.

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir.

Seviliyorsunuz:")

Şöyle biraz da feels geçirelim:)

Şöyle biraz da feels geçirelim:)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Careless ♧ Min YoongiWhere stories live. Discover now