17. Bölüm

1.1K 118 37
                                    

Satırlar arası güzel yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum. Profilimi takip ederseniz çok sevinirim.

☆☆☆☆☆


Bazı anlar olur, ne yapacağını bilmezsiniz. Eliniz ayağınıza dolaşır sanki. Panikten kalp atışlarınız kulaklarınızda yankılanmaya başlar. Ve tam o anda boku yediğinizi düşünürsünüz.

Tıpkı benim şu anda içinde bulunduğum durum gibi...

"Senin ne işin var burada?!"

Aksel şaşkınlıkla boş boş bakarken girdim araya. "Siz kimsiniz?!"

En iyisi tanımıyormuş gibi yapmaktı. Aksi takdirde Mirza Bey çok zeki bir adam olduğu için olayı çözebilirdi hemen.

Aksel'e yaptığım kaş göz hareketleriyle kendine geldiğinde "Eee şey... Biz buraya yeni taşındık da." dedi. Zaten daha iyi bir şey bulsa şaşardım yani! Salağın sesigarip çıkmıştı. Tam dalga geçilecek bir tonu vardı. Neyse ki şu an ortam gergindi de gülemiyordum. Yoksa bununla uzunca bir süre alay ederdim.

Mirza sırıttığında içimden hiçbir şey çakmamasını diliyordum. "Buralara kadar düştün ha?"

Demek ki anlamamıştı. Bunlar harbi maldı. Aksel'in yumruk yaptığı elini görünce de durumu toparlamak için "Mirza Bey'le nereden tanışıyorsunuz?" diye sordum. "Ayrıca bir şeye mi ihtiyacınız vardı?"

Tam ağzını açmıştı ki Mirza Bey "Şu piçle konuşma ve içeri gir Minel!" diye uyardı beni. Bu da Aksel için son nokta olmuştu. "Kime piç diyorsun lan şerefsiz?!" diye bağırdıktan sonra kafayı gömdü. Şok içinde ikisine bakakalırken Mirza Bey'de boş durmayıp kanayan burnuna aldırmadan yumruk atmaya başladı. Resmen kapımın önünde iki manyak birbirine girmişti. Üstelik birinin muhbiriydim, diğerininse asistanı sandığı ajanı... Sıkıntıyla derin bir nefes aldım ve yukarı baktım. "Benim günahım neydi Allah'ım?"

Bu sefer ayırmayacaktım. Hatta Aksel'e iyi bile oluyordu. İnşallah Mirza Bey ağzını burnunu yamulturdu da aklı başına gelirdi. Ben bıkmışçasına onları izlerken Aksel'in elinin bu kadar sert olmasına şaşırmıştım da bir yandan. Muhallebi çocuğu bilirdim ben onu. Ama boş değilmiş ya. Az çok iş varmış bunda da.

Birbirlerini iyi bir benzettikten sonra "Bittin oğlum sen!" diye bağırıp onu ittirdi ve sinirle arabasına bindikten sonra gaza basarak uzaklaştı Mirza Bey. Vallahi ikisininde birbirinden aşağı kalır yanı yoktu. Biri serseri piçi, diğeriyse plaza piçiydi işte. Artist artist takılmıyorlar mıydı bir de?! Bu bile adamı delirtmeye yeterdi. O sırada Aksel arkasından ağzındaki kanı tükürüp içeri gir-

Bir dakika o benim evime niye giriyor ya?!

"Hop, nereye?!"

"Kes sesini Minel!"

Ya sabır! Hem suçlu hem güçlü...

İçeri geçip oturduktan sonra ayaklarını masaya uzattı. Sinirden kuduruyordu resmen. Bu yüzden hiçbir şey demedim. Bana çatmasını istemiyordum açıkçası. Ama şu lanet olası vicdanım yine rahat bırakmadı beni. Koridordaki ayakkabılıkta duran İlk yardım çantasını alıp geldikten sonra pansuman yapıp yaralarını temizlemek için yanına oturdum. "Bana bak!" dediğimde başını kaldırıp gözlerini gözlerimle buluşturduğundaysa seslice yutkundum. Of, berbat haldeydi suratı!

Pamuğa döktüğüm tentürdiyotla yüzünü temizlemeye başladım. Acıyla inledi. Canı yanmasın diye arada bir üflüyordum. Ama o sapığın aklı hala başka şeylerdeydi. Sürekli dudaklarıma bakıyordu beyinsiz. "Aksel!"

her yıldız bir gün söner.Where stories live. Discover now