32. Bölüm

883 64 110
                                    

Satırlar arası güzel yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum. Profilimi takip ederseniz çok sevinirim.

☆☆☆☆☆☆

Sabah kalktığımda Mirza Bey bu gün evde çalışacağına dair bir mesajla birlikte konum atmıştı. Ve 'Öğleden sonra gel.' yazmıştı. Bu yüzden sabahımı mecburen Aksel'e kendimi affettirmek için uğraşarak geçirecektim. Beyefendi dün geceden beri telefonlarımı açmıyordu çünkü!  

Üstümü başımı giyinip, makyajımı yaptıktan sonra odadan çıktım. Ayça ablayı arayıp nerede olduğunu sorabilirdim. Büyük ihtimal evdeydi ama... Yine de boşu boşuna yorulmayayım. Ayaklarım kıymetli benim.

Efendim canım?

Nasılsın Ayça abla?

İyiyim, sen?

Bende iyiyim ama... Aksel yanında mı?

Evet de, konuşmak istemediğini söylüyor.

Ya sabır... Ciddi ciddi küstü anasını satayım!

Tamam Ayça abla. Görüşürüz sonra.

Görüşürüz tatlım.

Telefonu kapatıp çantama koyarken otelden çıkmıştım çoktan. Mecburen evlerine kadar yürüyecektim. Sonra geri durağa dönüp, Mirza Bey'in yalısına gitmek için otobüs bekleyecektim. Söylene söylene yürüyordum. Topuklu ayakkabılarla mahallede ilerlemek tam bir işkenceydi çünkü. Her an takılıp düşebilirdim. Ama ben bu işte uzman deneyimine sahip olduğumdan tabii ki de rezillik yaşamadım. Sadece birkaç kez yalpaladım o kadar...

Yaklaşık beş - on dakika sonra Aksel'lerin eve geldiğimde bahçe kapısı açık olduğundan direk girdim. Sonra kapıyı tıklattım. Ceylin açmıştı.

"Minel abla!"

"N'aber bebek?"

"İyi... Abim de seni bek-"

"Kimmiş Ceylin?"

Aksel'in gelmesiyle lafı kesilen Ceylin'in ne demek istediğini tabii ki de anlamıştım. "Benim aşkım." derken içeri geçtim. Fakat o arkamdan çatık kaşlarla girmişti odaya.

"Hayırdır?"

"Sevgilimin evine gelemez miyim?"

Kollarını birbirine dolarken "Minel git." dedi, dün ona söylediğimi iğneleyerek. Göz devirme isteğimi bastıramadım. Aksine daha da yayılırken "Direk gibi dikilme orada." diye söylendim.

"Çok yüzsüzsün."

"Sanki sen farklısın..."

"Kay." diyerek poposuyla beni ittirdi ve yanıma oturdu. Dayanamamıştı işte... Kim bana karşı koyabilir ki sonuçta?!

Burnumu yanağına sürterken "Barışalım mı?" diye sordum. Biraz cilve yapsam fena olmazdı demi?

"Hayır..."

"Ama ben senin için geldim."

"Şimdi de git o zaman."

"Ya Aksel!"

"Ne var?!"

Omuzlarım düşerken geri çekilip gözlerine baktım. "Gerçekten kırıldın mı?"

Cevap vermedi. Susması zaten yanıt niteliğindeydi. "Özür dilerim..." diye mırıldandım. "Sadece biraz kafa dinlemeye ihtiyacım vardı."

"Ben senin başını mı şişiriyorum?"

her yıldız bir gün söner.Where stories live. Discover now