25. Bölüm

785 77 43
                                    

Satırlar arası güzel yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum. Profilimi takip ederseniz çok sevinirim.

☆☆☆☆☆


Neden insanlar bu kadar bencillerdi? Hırslarının sebebi neydi yani? Tamam para bana göre de çok önemliydi. Pahalı markalardan giyinmeyi ya da lüks evlerde yaşamayı kim istemezdi ki? Ekonomi günümüzün en önemli problemlerindendi. Sonuçta herkes maddiyatın peşindeydi. Ama ben ona ulaşmak için kimsenin canını yakmıyor, insanları kullanmaya kalkmıyordum. Sadece Aksel Aras için söylemiyorum ki. Bu zenginler hep böyleydi. Hele iş adamları ve holding yöneticileri... Sahip olduğu servet, standart düzeydeki onlarca normal insanı ömür boyu çalışmasına gerek kalmadan krallar gibi yaşatacak kadar çokken, eve geldikten sonra birde Mirza Bey'e dil dökmek zorunda kalmıştım. O salaksa geri adım atmak yerine daha da inatlaşmaya karar vermişti. Bu artık ihaleden çıkmış,  bilek gücü meselesi haline gelmişti. Bir nevi kuvvetlerini yarıştırıyorlardı. İkisininde gözü kararmıştı sanki. Ama bana neydi? Neden beni karıştırıyorlardı ki? O sapık kılıklı herifte kafayı takmıştı. Asılıp duruyordu. Baran'a söylesem sıçardı vallahi ağzına. Ama mecburen boyun eğiyordum patronuma. 

Şimdi de evde yayılmış televizyon izliyordum. Biraz keyif çatacaktım vallahi. Hem hazırda üvey annem olacak kadında yoktu. Baran ise henüz gelmemişti. Rahattım yani. Berna'nın da şu aralar nedense sesi çıkmıyordu. Dut yemiş bülbüle dönmüştü. Acaba bir sorunu falan mı vardı? Lanet olası vicdanım rahat bırakmıyordu bir türlü. Üzerimdeki battaniyeyi itekleyerek yattığım yerden doğruldum. Üşenmeden o merdivenleri çıkacaktım. Çok değerli insanımda kıymetimi bilmiyorlar işte. 

Salondan çıkıp merdivenlere yönelmemle daha basamağa adım bile atmamıştım ki hıçkırık seslerini duydum. Kahretsin! Neden ağlıyordu ki?!

Koşar adım yukarı çıkarken çok endişelenmiştim. Aralık olan kapısından baktığımdaysa yatağın üstüne oturup bacaklarını kendine çekmiş, kollarını da bedenine dolamış Berna'yı gördüğümdeyse şok oldum. Berbat görünüyordu. Makyajı falan hep akmıştı. 

"Berna... İyi misin?"

"Git buradan!" diye cırladı birden bire. "Sana ne?!"

Geri zekalıyı düşünendeydi kabahat. Ne hali varsa görsün diyerekten arkamı dönecektim ki içimden bir ses durmamı söyledi.

Merhametime sıçayım ben.

"Neyin var senin?!" 

Yanına oturduğumda bana ters ters baktığı için omuz silktim. Sonuçta yüzsüz ve arsız bir kızdım. Umurumda değildi. "Hadi anlat."

"B-Buğra." diyebildi sadece, kısık sesle.

Has....... Bir şey olacağını tahmin etmiştim zaten. Keşke yalnız bırakmasaydım bunları!

"Yoksa siz birlikte mi oldunuz?!"

Başını 'Evet.' der gibi salladığında kafasına bir tane patlattım. İşte şimdi boku yedik! İkimizi de yakmıştı salak! Baran öğrenirse kasap bıçağıyla doğrardı bizi.

"Ne vuruyorsun ya?!"

"Aptal mısın kızım sen?! Yaşın kaç, başın kaç?! Ne bok yemeye elin adamlarıyla yatıp kalkıyorsun?!"

Birden üzerime atladı. Döveceğini falan zannetmiştim. Hani fazla üstüne gittim ya. Normalde olsa korkmam ama tırnakları çok uzundu. Eğer yüzümü çizerse nasıl çıkardım insan içine?! Ama sandığımın aksine sımsıkı sarıldı. Şimdi daha çok ağlamaya başlamıştı."Y-Yemin ederim bir anda oldu. Çok korkuyorum ben."

"Neyden?"

"Buğra sabah kalktığımızda hiçbir şey olmamış gibi davrandı. 'Hataydı.' dedi sadece."

"Ne bekliyordun ki?"

"Ben birbirimizden hoşlandığımızı zannetmiştim. Bir çekim oluşmuştu aramızda. Sadece... Öyle bir tepki vermesi çok koydu."

Ah be Berna. Kızamıyorum da. Sanırım Aksel bana o kadar yaklaşsa kendimde karşı koyamazdım. Hep irademizin zayıflığından oluyordu bunlar. Neyse artık... Yapacak bir şey yoktu. Hiç içimden gelmese de mecburen sarılışına karşılık vermek zorunda kaldım. Ama illa bir şerefsizlik yapacak ya. Burnunu çekti. Aniden iğrenerek yüzümü buruşturup uzaklaştırdım pisliği.

"Tamam yeter bu kadar. İğrençleşme daha fazla. Git elini yüzünü yıka. Abinin yanında da sakın ağlamaya falan kalkma. Sır olarak kalacak bu aramızda. Kimseye söylemeyeceksin. Tamam mı?"

"Hı hı..." diye mırıldandı. Umarım ağzından laf falan kaçırmazdı. Daha gencecik kızdım ben. Ölmek için çok erkendi. Baran'ın gazabına uğramak istemiyordum. Ama o piçten hesabını soracaktım tabii ki de. Benim ıstırabımdan kaçamayacaktı Buğra denen bebe.

"Minel, daha önceden yaptıklarım için özür dilerim."

Tam kalkıyordum ki kolumu tutarak kendisini affetmemi isteyen Berna bu günkü bilmem kaçıncı şokumu yaşattı tekrardan bana. Oha!

"Anlamadım?"

"Şey... Barışalım mı?"

Saçımı omzumun arkasına atarken kollarımı birbirine doladım. "Bilmiyorum düşünmem lazım."

"Ya hadi ama... Benim çok ihtiyacım var sana."

Canım kendim. Mükemmeldim ya. Herkes muhtaçtı bana.

"Pekala. Hemen cıvıma ama."

Başını hevesle sallarken bu haline karşılık gülümsemeden edemedim. Bazı kötü olaylar insanları iyi yapabiliyordu. Ya da akılları başlarına geliyordu. Sanırım bu üvey kardeşim içinde geçerliydi. Kendisi benden bile daha şımarık, ukala, kibirli ve kaprisliydi. En ufak bir şeyde ortalığı ayağa kaldırabiliyordu. Sürekli bir laf sokma çabasındaydı. Bana o kadar çok şey söylemişti ki... Başkaları o sözleri duysa asla affedemezdi. Ama her insan hata yapıp yanılgıya düşebilirdi. Ve o benden daha küçük birisiydi. Sanırım bir şansı daha hak ediyordu. Yine de bu ojelerini, farlarını ve rujlarını yürütmeyeceğim anlamına gelmezdi. Hatta bu sefer apaçık alacaktım. Bana ne. O kadar değerli ağzımı yoruyorum. Bir zahmet versin yani. Öyle değil mi?



Bölüm nasıldı?

Yorumlarınızı ve görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Profilimi takip etmeyi unutmayın.

İnstagram Hesabım: aleynaozgul1

her yıldız bir gün söner.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin