Bölüm 9

3.1K 194 32
                                    

Eve vardığımda hala düşünceleydim. Jimin'in bir şey yapmadığını biliyordum. Ama babası annemi öldürmüştü onu bulmalıydım. Bu yüzden Jimin'i kullanmalıydım.

Yanlış mı düşünüyordum bilmiyorum ama Jimin'i kullanmazsam babasını bulmayacaktım. Belki de pişman olacaktım ama yapmalıydım...

Evet kesinlikle Jimin'i kullanmalıydım.

Bu düşüncelerle ne kadar huzursuz olsamda, düşünmemeye karar verdim. Ve huzurlu olmasını umduğum uyku için gözlerimi kapattım.

Kapattım kapatmasına ama uyku gelenek bilmiyordu. Belki 1 belki 2 saat uyumak için uğraştım ama sonuç başarısız olmuştu. Ne kadar Jimin'i kullanmak istesemde, onu hala çok sevdiğimi biliyordum. Onun yanımda olmasını istiyordum. Onunla mutlu bir hayat yaşamak istiyordum.

Ama onunla mutlu olamayacaktım. En azından babası cezasını çekene kadar. Çünkü kendimi suçlu hissedecektim sürekli. O adam hiçbir suçu yokmuş gibi etrafta rahat rahat geziyordu. Ve ben buna aldırış etmeden onun oğluyla  beraber olacaktım. Bunu yapamazdım.

Böyle olması gerektiğini düşünüyordum...

Bunları düşünürken bir süre sonra uyumuştum.

Sabah, daha doğrusu öğlen uyanınca saate bakınca şok olmuştum çünkü saat 13.25 di. Bu saate kadar nasıl uyuduğumu çözememiştim. Ama umursamadım. Ne de olsa bugün cumartesiydi işe gitmeyecektim her türlü. Saçma şeylere kafa yorduğunu farkedip düşüncelerimden uzaklaştım.

Bugün ne yapacağını bilmiyordum doğrusu. Kahvaltı yaptım ve televizyonun karşısına geçtim. Kanallarda dolanırken gördüğüm şeyle donakalmıştım. Çünkü fırsat ayağıma gelmişti. Onun bir kitap yazarı olduğunu bilmiyordum. Ve şimdi onun televizyonda bir programda çıkması işimi kolaylaştırmıştı. En azından Jimin için kurduğum saçma planları uygulamama gerek kalmayacaktı.
Bu düşüncelerle az da olsa sevinmiştim. Ama babasına mutlaka cezasını çektirmeliydim.

Jimin'in yanına gitme gereği duymuştum. Onu özlemiştim. Ve hiç vakit kaybetmeden evinin yolunu tuttum.
15 dakikalık yolculuğun ardından Jimin'in evine varmıştım. Kapıyı çaldım bir kaç çalıştan sonra kapıyı açtı. Çok bitkin görünüyordu. Göz altları mmorarmıştı gözleri çok yorgun bakıyordu. Bedeni çökmüştü. Hemen içeri girdim. Ve ne olduğunu sordum o ise bana boş gözlerle bakmaya devam etti. İçeri geçip koltuklardan birine oturdum onu da yanıma oturttum ve onu kollarımın arasına aldım. Biraz öyle durduktan sonra bana anlatmasını istediğimi söyledim.

"Jungkook ben çok yoruldum. Çok pişmanım. Böyle lanet bir babam olduğu için çok üzgünüm. Ben de isterdim onun olmamasını düzgün bir babam olmasını isterdim. Ama olmadı üzgü-"

"Şhh Tamam senin bir suçun yok. İkide bir özür dileyip durma sen bir şey yapmadın." Diyerek sözünü kestim. Yoksa bu konuşmanın nereye gideceği çok belliydi.
O an onun hakkında düşündüklerim için bir kez daha kendime kızdım. O çok saf masumdu. Hiç bir şeyden haberi yoktu. Ama hala kendini üzüyordu. O an kendime söz verdim ne olursa olsun Park Jimin'i koruyacaktım.
Ağlaması şiddetlendi benim ona sarılmaktan ve ağlama demekten başka yapabileceğim başka bir şey yoktu. Ağlamasının dinmesini bekledim. Bir süre sorna ağlaması durdu. Ve ağlamaktan yorulan gözleri kendini uykuya teslim etti.

MY BOSS ~ JİKOOKWhere stories live. Discover now