6 -"Hemcinslerime acıyorum."

12.4K 446 15
                                    

YENİDEN

Bölüm 6

Gamze, annesinin fikrini değiştiremeyeceğinin bilincinde olarak durumu kabullenmişti. Ersan artık onun “Yalancı Sevgilisi”ydi. Tıpkı “Yalancı Dolma” gibi... Özetle gerçek değil, tamamıyla çakmaydı. Henüz haberi yoktu ama onunla da konuşması gerekiyordu. Ersan’ın böyle bir oyunu kabul etme ihtimali o kadar düşüktü ki onu ikna edebileceği her yolu deneyecekti mecburen. Annesini vazgeçirmektense, Ersan’a bir geceliğine sahte sevgili rolünü kabul ettirmek daha kolaydı. En azından öyle olduğunu umut ediyordu. Odasındaki akvaryumun içinde sağa sola yüzmekte olan balıklarının yanına gidip onları izledi bir müddet. İşaret parmağıyla akvaryumun camına dokunduğunda, parmağının hizasında turuncu, ışıltılı derisi olan balık vardı. “Brad... Sen olsan yalandan da olsa sevgilim olur muydun?”

Diğer balık hızla Brad’in yanına gelince kaşlarını çattı. “Ne kadar kıskançsın Angelina. Kocanı tavada kızartıp yemedik herhalde!” Angelina’nın yemini bir dahaki sefere daha az verecekti. O zaman görürdü Hanya'yı Konya'yı. Her altı saniyede bir aşk tazeleyip sinirini bozuyorlardı zaten. Oysa kendisi tek tabanca takılıyordu. Aslında onun da bir Brad’i olabilirdi ama kendisi Angelina’sını bulduğunu zannettiğinden, onunla hiç ilgilenmiyordu. Yine de Gamze ona yanıldığını göstermekte oldukça kararlıydı. Angelina ve Brad peş peşe akvaryumun tenha köşelerine yüzerken somurttu. Angelina kaçarken, Brad onu kovalıyordu. Tam da olması gerektiği gibi kaçan dişiydi. Keşke onu kovalayan da Engin yerine Ersan olsaydı. Şimdi hem birinden kaçıyor, hem de birini kovalıyordu. Bu dünyada kadın olmak gerçekten çok zordu!

Balıklarıyla vedalaşıp dağınık yatağına attı kendini. Komodinin üstündeki telefonunu alıp Ersan’ın numarasıyla merhabalaştıktan sonra arama tuşuna basarak beklemeye koyuldu. Gerginlikten kahvaltı bile edememişti. Açlıktan midesi burkuluyor, aynı zamanda gurulduyordu ama umursamamaya çalıştı. Telefonun açılmasını beklerken karnını ovuyor, yatakta bir o yana bir bu yana dönüyordu. Lakin karşı taraf meşgule dahi atmadığı telefonuna cevap vermemekte ısrar ediyordu. Sinirle telefonu kulağından çekip tekrar aradı. Sonuç yine hüsran olunca pes etmeyerek aramaya devam etti. Ersan Bey kendisini fazla akıllı sanıyordu ama Gamze zoru severdi. Eğer bu telefon yüzüne açılmıyorsa, o açmayan şahıs muhteşem ötesi güzellikteki yüzünü görmekle şereflendirilecekti.

Derhal yataktan fırlayıp banyoya daldı. Hızla kısa bir duş alıp rahatladıktan sonra iç çamaşırlarını giydi ve saçlarını kuruttu. Dolabının kapaklarını açıp ne giyeceğine karar vermeye çalıştı. Ersan muhtemelen şu sıralar işinin başında olmalıydı. Elbette nerede çalıştığını çok iyi biliyordu. Ersan’ın da ortaklarından biri olduğu bir reklam şirketi vardı. Oraya giderken şık olması gerektiğini düşünerek dolabın başında biraz oyalandı. Sonunda eline alacalı bir mini etek aldı. Mini etekleri ve şortlarının yanı sıra dar pantolonları vazgeçilmezleriydi. Dolabı neredeyse tümüyle bunlarla doluydu. Gömleğini de alıp giyindiğinde aynanın karşısına geçip saçlarını fırçayla kabarttı. İçindeki şımarık kadın Ersan’ın onu beğenmesi için ölüp bitiyordu. Gerçi adam telefonlarına bile cevap vermezken onu beğenmesi biraz abes kaçardı. Resmen vebalıymış gibi ondan kaçıyordu! Ah, o kalbini bir eline geçirse eşek sudan gelinceye kadar kendisine aşık edecekti!

Toplama zahmetine girmediği yatağına oturup ayakkabılarını giydi. Ardından makyaj masasının üzerindeki şişeyi alıp bir ton parfüm sıktı. Ayaklı parfüm gibi gezdiğinde Ersan onu yok sayamazdı sonuçta. Odasından çıkaren çantasını koluna takmıştı. Neşeyle merdivenlerden inerken bugün de Ersan’ı görecek olmanın heyecanıyla dolup taşıyordu. Her gün ayrı bir bahane uydurup kalbini teskin etmeye çalışıyordu. Yoksa bu kalp her an aşktan ve özlemden patlayabilirdi.

“Anne! Ben çıkıyorum.” diyerek annesine seslendiğinde Derya Hanım mutfak kapısının önüne gelmişti. Kızına gelişi güzel bir bakış atıp onaylamazca başını sallamıştı. “Yatağını toplamadın, değil mi?”

Gamze hayretle gözlerini belertip sağına soluna baktı. “Alnımda mı yazıyor?”

“Rutin, Gamze Şentürk...” diye söylenen annesine karşı gözlerini devirip kapıya yürüdü. Derya Hanım her zaman olduğu gibi yine ‘haklı’ tarafından kalkmıştı anlaşılan. “Gece tekrar dağılacak olan yatağı her sabah toplamam çok gereksiz.” diyerek huysuzlandı. Kapıyı açacağı anda annesinin sesiyle olduğu yerde kaldı.

“Ersan’a haber verdin mi?”

“Tabi ki.” diye cevap verdi abartıyla. “Yalanın batsın, yalancısın Gamze.” diyerek içinden ritim tuttururken son zamanlardaki yalan söyleme performansını ayakta alkışlıyordu.

Derya Hanım tek kaşını kaldırdı. Ayaküstü Gamze’yi sorguya çekecekti kendince. “Onunla mı buluşacaksın?”

“Anne...” dedi Gamze uyarırcasına. “Kaç yaşındayım ben? Beş mi?”

“Bilmem. Yatağını toplamaya gocunan kızımın yaş aralığından pek emin olamıyorum.” Annesinin rahat tavrı karşısında gücendi Gamze. Cidden çocuk gibi davranışlar sergiliyordu bazen ve bu şu an da yüzünü vuruluyordu. Yatağını döner dönmez toplayacağına dair kendisine söz verdi oracıkta. Bir daha asla dağınık bırakıp da annesinin diline düşmeyecekti. “Sen kabul etmek istemesen de ben artık bir yetişkinim!” dedi mağrurca. Fakat Derya Hanım’ı etkileyemedi. “Ben kabul etmesine ederim ama senin için aynı şey söz konusu değil, kızım.” Bir kez daha annesinin açık sözlülüğüne maruz kalan Gamze bozularak kapıyı açtı. Ona verebilecek tek bir cevabının bile olmaması haksızlıktı. Bir de bu haliyle Ersan’ı istiyordu! Adamın ona aşık olması için tek sebebi ancak güzelliği olabilirdi. Belki bir de pastaları... Bunun dışında pek de marifetli biri olduğu söylenemezdi. “Güle güle, anne.” dedi tavırlı tavırlı. Kapıyı sertçe çekip evden çıktığında derin bir nefes aldı. Bugünün çok zor geçeceği şimdiden belli olmuştu.

Evin yakınlarındaki taksi durağına yürürken telefonuyla oynuyordu. Her adımından kadınsılık ve çekicilik fışkırıyordu. Çevresindeki herkes bunun farkındayken, o umursamıyordu. Çünkü Gamze’nin bu hayatta tek istediği Ersan’dı. Yıllar önce avuçlarının arasından kayıp giden o yapışkan çocuğu istiyordu. Onun neler çektiğini geç de olsa yaşayarak öğrenmişti. Gamze, Ersan’ı en başından beri seviyordu. Bugünkü aklı olsa asla onu karşılıksız bırakmazdı ama artık çok geçti. Yıllar önce yaptığı hatanın bedelini yıllardır her gününde ödüyordu.

Durağa vardığında taksi çabucak gelmişti. Ersan’ın şirketinin adresini verdikten sonra arkasına yaslanıp gün içinde onuncu kez genç adamı aradı. Bu sefer de açmazsa öfkeden kuduracaktı Gamze. Kudurdu da. Ersan ısrarla telefonunu açmamaya devam ediyordu. Sabırlı olmaya gayret ediyordu ama çıldırmasına ramak kalmıştı. Sevdiği adam tarafından önemsenmemek, hatta önemsenmek bir kenara nefretle bakılmak kalbini acıtıyordu. Yanına gidip açık açık “Seni seviyorum.” demeye yüzü yoktu. Eğer olsaydı her şey daha basit olacaktı ama Gamze iki kelimeyle yılların acısını çıkaramayacağının farkındaydı. Ersan kendisini sevdiğini duyduğunda bağrına basmayacaktı onu. Bazen onun eski Ersan olmasını diliyordu içten içe. Eski Ersan olsa, bir çift sözüne, gözünün içine bakardı. Saftı, sevgi doluydu, hüsnü zanla sarmalanmıştı. Şimdiyse her bir cümlesiyle kalbini hedef alan bir keskin nişancı gibiydi. Aldığı hedefi hiçbir zaman şaşırmıyor, on ikiden vuruyordu.

Nihayet BMC Reklam Ajansı’na vardığında taksiciye parasını ödeyip arabadan indi. Başını kaldırıp önünde yükselen koca binaya baktığında gözleri kısıldı. Ersan’ın sıkıcı bulduğu işlerinin bir parçasına dahil olacaktı az sonra. İnadı inattı, Ersan ne yaparsa yapsın, ne düşünürse düşünsün ondan vazgeçmeye niyeti yoktu.

YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin