BÖLÜM 9 (Part 1)

782 54 2
                                    

Chanyeol

Kendimi bıraktım. Artık ne olacaksa olsun. Ne sesim çıkıyor, Ne sesimi çıkarmaya çalışırken ki çabalarım farkediliyor. Sen bu dünyaya ait değilsin diyen beynimin en kullanılmayan köşesini dinledim ilk defa. Ben bu yaşama ait değildim. Kader denilen o trajı komik kelimeye inanıp, Bu köhne yaşama beni bırakan adama mı lanet etmeliydim yoksa sadece onun için ölümü göze aldığım ama beni asla hatırlamayan adama mı?! Hayır ben kendime lanet etmeliydim. Bu kadar saf olup hayatın beni cidden mutlu edeceğini sandım. Onun o her kötülük sonunda iyilik getirir diyen, şeytan yüzünü en saf, bakir melek gibi sunan haline kandım. Kendim ettim ama, yalnız kendim bulmuyorum, yanımda en masum duygularla bana ne zaman bağlandığını bile anlamadığım, yüzünün güzelliği gibi berrak duygularıyla bana en masum aşkını veren bir meleği de sürüklüyorum. Oysa ki  ben ona bir gülünce o bana bir gül bahçesi sunacakmış gibi; bonkör, ben onu bir kez geri çeksem beladan o beni elleriyle cennete götürecekmiş gibi; Cesur yürek oluyor. Ve ben onun elinde ki en değerli varlığına tecavüz etmiş en kötü cani, sapık ve vurdumduymaz canavar... (kalbini çaldığı için)

*Ben senin yaptığın hiç birşeyi haketmiyorum.

Ama sen yine de vazgeçmiyorsun…*

Bugün ilk defa terkedildiğimi düşünüyorum. Babamın beni o ruh emici pi*lere emanet ettiği, annemin adımı bile anmak istemediği, o geçmiş yaralarım, bugün, onun beni tanımayacak kadar körleşen gözü yüzünden, ağma olduğum gerçekleri tek tek film şeridi yapıyor beynimin derinliklerinde.  Ve ben lal olmuş gibi, çığlıklarımı kendim bile duyamayacak kadar ses çıkaramıyorum. Bir sigara yakıyorum, alışkın olmadığım dumanı öksürüklerimle dışarı vururken gözümün önünde pis bir sis oluşması, pınarlarımda sakladığım yaşlarımı artık özgür bırakıyor. Sanki yıllarca su çıkarma çalışması yapılmışta, ulaşılamamış, Toprağa artık fazla gelince taşan sular gibi, Yüzyıllardır biriktirdiğim kıymetlilerim kendini bu pis betona bırakıyordu durmaksızın.

Sonra birden yumuşak, rahatlatıcı bir his, gözlerimi kapatıp huzuru bulduğum bir yer beni bağrına basarak teselli ediyor. Sanki yıllarca dertlensem o derman olabilirmiş gibi anaç. O beni bağrına bastıkça ağlayasım geliyordu. Onun kokusunu duydukça haykırasım… Öyle bir kokuydu ki sanki cennet burasıydı, bense sürgünde bir şeytan. Ama o öyle biriydi ki ne hata yaparsam yapayım beni hep kabuledecek kadar merhametli melek.

Ellerini saçlarım arasından geçirirken duyduğum ses öyle güzel bir ninni ki hıçkırmaktan bitap düşmüş ağzım susuyor, ağlamaktan harap olmuş gözlerim kapanıyor. Tıpkı bebekler gibi hissediyorum bu emniyet kemeri gibi beni saran kollarda, nasıl bir kaza yaparsam yapayım beni koruyacak, öyle güvenli. Ne olduğunu sorup beni tekrar üzmeyecek kadar ihtiyatlı, ama sevdiği adamı bu sorunla tek başına bırakmayacak kadar kararlı…

Nasıl güzel uyumuşsam kollarında uyandığımda o kadar ağlamama rağmen ne baş ağrısı ne iç yanması. Elleri öyle şevkatle okşamış ki yanaklarımı, yıllarca orda kalsa gık demem…

Teşekkürler kyungsoo. Beni evine aldığın için. Tam terkedilmişliğimin ortasında, karanlık kuyuda beklerken, elimden tutup aydınlığa çektiğin için…

Kyungsoo

En çaresiz an’ınızı hatırlar mısınız? Hani elinizden gelen bir şey yoktur. Bir bataklıkta gibi ne kadar çırpınırsanız o kadar dibe  batarsınız. Ben öyle anlar yaşadığımı düşünürdüm. Hatırlamazdım tam olarak ne olduklarını ama zihnimin bir köşesin de sen acı çektin Kyungsoo diyen bir çığlık olurdu. Ama bugün gerçekten acı çekiyorum. Bütün soyut üzüntülerim bir araya gelerek somut halde canımı yakıyor bense ses çıkaramıyordum.

AŞKIN KÜLLERİWhere stories live. Discover now