FİRUZE
Dün geceden beri gözüme uyku girmemişti.Ne zaman başımı yastığa koyup,gözlerimi kapasam ya yerde kanlar içinde yatan Şehit gözümün önüne geliyor,ya da Mirhan'ın içler acısı hali...
Şehit'in cenaze işlemleri,ailesine haber verilmesi için gereken görüşmeler,canlı yakalanan teröristlerin işlemleri derken eve geldiğimde saat sabaha karşı üç'ü gösteriyordu.
Çok yorulmuştum.Beynim uyuşmuştu.Üzerimde ki eşyaları çıkarmaya bile mecalim kalmamış,dakikalarca üzerimde ki mühimmat ve kıçıma batan silahın namlusuna aldırmadan koltukta oturmuştum.En sonunda da uyuyamayacağımı anladığım da ayağa kalkmış ve banyonun yolunu tutmuştum.
Ve bir gün daha böylece bitmişti.
Sabah olmuş,zorunlu olmadığı müddetçe dolaptan hiç çıkmayan askeri yeşil takım elbise giyilmiş,kayık kep özenli bir şekilde takılmış,Şehidin fotoğrafı göğsümde yerini almıştı.Ortalık cehennem kadar sessizdi.
Al bayrağa sarılı tabut son yolculuğuna çıkarken gözlerde yaş,yürekte yas vardı.Oysa alışkındım böyle olaylara.Bu meslek öyle bir meslekti ki yeri geldiği zaman ölümün en acısını da yaşatmıştı bizlere.Hem de silah arkadaşlarının parçalanan uzuvlarını tek tek toplatana kadar.Dediğim gibi her acıyı yaşamış,en derinlerimizde hissetmiştik lakin bu acıları tekrar tekrar yaşamamıza engel değildi işte.
Şehit doğduğu topraklara doğru yol alırken yine aynı sessizlik hakimdi koca karakola.Çıkan tek ses çalışan askeri araçların oluşturduğu gürültüydü.Asıl iş daha yeni başlıyordu.Bu kahpeliği yapanlar elbet cezasız kalmayacaktı ama bunun için delil toplamak gerekiyordu.Saldırının nereden yapıldığı,kaç kişi oldukları,işbirlikçileri ve buna benzer daha bir çok şey...
İşte bu yüzden bana verilen emirleri yerine getirebilmek için olay yeri inceleme ekibinin başında bende gittim.Açıkçası Mirhan'ın ne durumda olduğunu da görmek istemiştim.Bu yüzden Alay komutanı bu görevi bana verdiğinde hiç bir şey demeden askeri araca atlayıp,gideceğim yere kadar telefonla konuşmuştum.Önce Babam aramış ve başsağlığı dilemişti.Akabinde bir soru soru sormuş fakat cevaplar yetersiz gelince konuşmayı sonlandırmıştı.Telefonu daha kulağımdan çekip kapatma tuşuna yeni basmıştım ki Alay komutanı'nın aramasıyla tekrar uzun bir konuşma başlamıştı.Verilen talimatlar tek tek beynime kazınırken çoktan varış noktasına varmıştık lakin benim telefon konuşmam hala bitmemişti.Karakol personeli ve askerlerinin beni beklediğini fark ettiğim an hızla içinde bulunduğum arabadan inmiş,olay yeri inceleme ekibine işe başlamaları için elimle işaret etmiş ve en sonunda soluğu Mirhan'a ait odada almıştım.
Ben telefon görüşmesine devam ederken onun geldiğini tüylerimin diken diken oluşundan anlamıştım.O buradaydı ve ses çıkarmadan konuşmanın bitmesini bekliyordu.Neyse ki bu konuşma yaklaşık beş dakika sonra sonlanmış,nihayet telefonu cebime koymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Aşık
General FictionBir kar yağar ince ince Komandonun hali nice Bir operasyon var bu gece Vur vur dağcı komando Vur paraşütçü komando (Komando Marşı) **** ATEŞOĞLU aşiretinin varisi,üçüzlerin en çatlağı,lafını esirgemeden konuşan,kimseye eyvallahı olamayan ve en öneml...