-19-

703 64 35
                                    

y.n:hatam varsa belirtiniz lütfen.

Bir denemede en temel felsefi sorunun intihar olduğundan bahseder.Önceliğin hayatın yaşanmaya değer olup olmadığına karar verilmesi gerektiği olduğunu söyler.Birçoğu aklından bu düşünceleri en az bir iki defa geçirmiş olsa dahi hemen sonrasında ya inandıkları Tanrı'dan korkarak ya da içlerindeki bir parça umudun ona her şeyin güzel olacağını fısıldamasına tutunmuş ve vazgeçmiştir. Vazgeçmeyenlerin bir çoğu bu kararı kendi başına alır ve ne kadar korksalar da o yolu yürümeye zorlarlar kendilerini.Fakat ölüm işte kendine korkuyla yaklaşan insanı çoğu sefer başından defeder.Çoğu intihar girişimi başarılı olmaz.

On beş,on altı yaşımdan beri hayatla ciddi bir mücadele verdiğim düşünülürse benim gibi birinin aklından bu düşüncelerin daha sık geçmesi kaçınılmazdı.Hayır,intihar etmeyi düşünmedim sadece hayatın gerçekten yaşamaya değip değmeyeceğinden emin olamıyordum.Artılarını,eksilerini falan gözden geçirmek gerekirse eh,pek de mantıklı gelmiyordu o zamanlar.

Sonra bir gün haftalardır çalıştığım sınavda uyuyakalınca ve o dersten çakınca farkettim ki eksiler her zaman artılardan daha fazla olacaktı.Bunu değiştirmenin bir yolu yoktu.Sadece artıların o eksileri silecek kadar güçlü olacağı günlerin umudunu besledim.Umut olmadan bir hiç olduğumun farkına varmam epey bir vakit almıştı tabii.

Bir yanlışın tüm doğruları götürdüğü bu hayatta hiçbir zaman yaptığım hiç bir şeyin,verdiğim hiç kararın tam anlamıyla doğru olmayacağını gördüm.Bu yüzden daha sonraları kendi hayatım hakkında başka insanların söylediği çoğu sözü duymaz oldum,canım ne isterse yapmaya başladım.İyi hissedeceğimi düşündüğüm ne varsa yaptım sayılabilir.Benim gibi kendini bir yere ait hissetmeyen çoğu insan gibi ben de en iyi yapabileceğim şeyi yaptım ve kaçtım.Nereye olduğunu bilmeden kaçtım,geldim buralara.En yakın arkadaşlarımı da peşimde sürükledim fakat göz ardı ettiğim bir şey vardı ki o da kendimden kaçamayacağımdı.

Bu da beni yeniden yaşamımın amacını sorgulamaya itti.Salondaki halımın üzerine yatmış,beyaz tavanımı izlerken gerçekten ne yaptığımı düşünüyordum.Bir üniveriste hastanesinde oldukça başarılı bir profesörün asistanlığını yapıyordum,en yakın arkadaşımla şehrin daima sakin olan bir muhitinde ufak bir apartman dairesinde bembeyaz bir köpekle yaşıyordum,iyi arkadaşlarım ve beni seven hastalarım vardı,bir de Chanyeol vardı.Park Chanyeol.Otuzuma yaklaştığım ömrüme şak diye bir hastane yatağında girmiş,oldukça asi bir o kadar da kırılgan bir çocuk.Henüz çocuk.Belki de bu yüzden korkuyordum.Onun yaşında onun kadar aklı havada ya da anlayışsız olduğumu düşünmüyordum ya da hemen hemen aynı yaşta olan Soohyunla Chanyeol'u karşılaştırdığımda Soohyun'un ona göre ne kadar olgun olduğunu fark ediyordum ama işte şu daha deminden beri sadece sesiyle gümbür gümbür atan kalbimi engelleyemiyordum.Sadece onun için böyle atan kalbimi engelleyemiyordum.

Bulut karnıma yatıp gözlerini gözlerime diktiğinde başını okşadım ve başının üstünü öpüp ayağa kalktım.Temizliğe devam ettim ve bir saat sonra elimden geldiği kadar iyi bir şekilde bitmişti.Normalde bu izin günlerini çiftlikte geçirmeyi planladığım için evde canım sıkılıyordu,bu yüzden bilgisayarımı kucağıma aldım ve bir e-dergiden majör depresif bozukluk ile ilgili bir makale okumaya başladım.Bir süre bir makaleden diğerine geçtim ama bir süre sonra nasıl olduğunun farkına bile varmadan Park ailesini araştırmaya başlamıştım bile.

Bu zamana kadar onlar hakkında sadece magazinde duyduklarımı ve Chanyeol'un anlattıklarını biliyordum ama bugün çok daha fazla şey öğrenmiştim ve öğrendiğim şeyler ufak bir miktar gözümü korkutmuştu.

☄️☄️hard feelings ||baekyeol||☄️☄️Where stories live. Discover now