10.Bölüm

20.4K 2.5K 2K
                                    

Bölüm geciktiği için çok özür diliyorum sizden ancak anlayışınıza sığınmak istiyorum. İmza günleri ve Eşsiz'in ikinci kitabının yazımı derken çok yoğun bir dönemdeyim. 1 ay sonra rahatlamayı umuyorum :)

Umarım bölüm hoşunuza gider. Bol bol yorum bekliyorum sizlerden ve sizi seviyorum 💕

Hedef: 860 OY


"İki bira daha buraya!"

Gürültülü müziğin ardından bana doğru hitapta bulunan sese kafamı salladım. Haftanın ortasına gelmiştik ve Çarşamba günleri diğer haftaiçi günlere kıyasla her zaman daha kalabalık oluyordu. Hakan bar tarafında Tuna ile birlikte çalışıyorken siparişleri alıp masalarla ilgilenen ben, Begüm ve sebebini çözemediğim bir şekilde bana soğukluk yapan bir diğer kız ile birlikte küçük bir grup olarak döndürüyorduk mekanı. 

Birbirine sürtünüp dans eden bedenlerin arasından geçerken derin bir nefes çektim içime. Aralarından sıyrılmak bir hayli güçken sinirlenmemek ise eşit oranda güçleşiyordu. Dans ediyorsan et de yürüdüğüm yolu kapatma be güzel kardeşim!

"Tuna," diye bağırdım barın önünden beni duymasını umarak. Göz temasını kurmayı başardığımda ise sağ elimi kaldırıp 'iki' işareti yaptım. Aynı zamanda beni duyup dudaklarımı okuyabilsin diye de hem sesli hem yavaş konuştum. "İki tane daha bira!"

Gözlerini devirip boş bardakları aldı ve önüme geçip hızlı hareketlerle doldurmaya başladı. "Herkes ister bira, kimse sormaz Tuna nasıl!"

"Nasılsın Tuna'cığım?"

"Sanane be," diye cırladı bardakları bana doğru iterken.

"Regl döneminde falan mısın sen Allah aşkına?"

"Hayır." Gözlerini devirmesi bana gereksiz bir insan parçasıymışım gibi hissettiriyordu. Her hareketi öylesine hisli, öylesine içinden geldiği gibiydi. "Azgınlık dönemimdeyim."

Pörtleyen irislerimi yere düşemeden ait oldukları çukura oturttum. Bir erkeğin libidosu anca bu kadar tavan olabilirdi. Komik olan taraf ise bunu göstermekten asla çekinmiyor oluşuydu. Gerçi.. Tuna'nın açıksözlülüğüyle sarışın yarışırdı ama neyse. Birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından biraları almadan hemen önce iki elimi de öne doğru salladım. "Git az ötede az, bulaşma bana."

Saçını kulağının arkasına itip, "Hah," diyip uzaklaşması bir olmuştu. Ben de elimdeki biralarla birlikte kıkırdaya kıkırdaya servise çıkıyordum ki Tuna'nın Hakan'ın yanına gidip beni işaret etmesiyle kahkaha atmıştım. Resmen gözümün içine baka baka şikayet ediyordu beni koca kıçlı!

Biraları sahiplerine ulaştırdıktan sonra bir süre çevrede gezindi gözlerim. Boşalan bir masa takılınca harelerime, boşları toparlamak ve masayı yeni müşterilere hazır etmek adına harekete geçtim hemen. Hem çalmaya başlayan R&B şarkıya eşlik ediyor hem de bardakları üst üste koyup toparlıyordum. Dünden beri tek yaptığım şey çalışmak, düşünmemek için bin kat daha çalışmaktı. Öyle ki dün gece Enkaz'dan döndükten sonra oturup matematik dersine bile göz atmıştım, sırf kafam dağılsın diye.

Güçsüz birinin kimliğine bürünmeyi hiçbir zaman tercih etmemiştim lakin yanında bir kız olan adamın çevresinde bulunmak beni adeta o kimliğe geçmem için zorluyordu. Olay ona karşı bir şey hissetmek değildi. Olay... Onursuz davranışların karşımdakinden çok her zaman beni yıpratacak olmasıydı. O kızı görmezden gelip ona yanaştığım her an bir tık daha onursuz, iki level daha güçsüz durumunda olacaktım. Sarışına gidip hesap sorma hakkım hiç yokken en doğrusu uzaktan izleyip gözlemlemekti. Bunun sonucu onun etki alanından çıkmam olacaktı belli ki ama bu iyi bir şeydi. Bir süre onun sıkı sıkıya koruduğu hükmünden kurtulabilirsem düşüncelerimin yönü yine eski haline dönecekti.

KATARSİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin