0.9

21.3K 1.2K 440
                                    

''Öyle değil bak böyle yapacaksın...''

Taeyong ve Jimin hararetle bir şeyler tartışırken kaşlarımı çatıp gözlerimi ikisine çevirdim. Soru çözüyor olduklarını düşünmüştüm, bir soru üzerine tartışıyor gibi geliyordu sesleri. Fakat Taeyong, Jimin'e kağıttan değişik şekiller yapmayı öğretiyordu.

''Sincap yapabilir miyiz?'' diye soran Jimin'in heyecanına karşılık Taeyong baygın bakışlarla Jimin'in suratına baktı.

''Sincap ne? Saçmalama lütfen. Gökdelen yapalım?''

Dalga geçtiğini anlayan Jimin omuzlarını düşürüp önüne döndüğünde göz göze gelmiştik.

''Dehşet...'' diye mırıldandım. ''Sadece dehşet içindeyim.''

''Ne yapıyoruz biz ya?'' dedi Taeyong elindeki kağıdı fırlatırken. ''Hadi anlatın bakalım.''

Önümdeki kitabı kapatıp elimi yanağıma dayadım ve ikisine baktım sıkıntıyla.

''Jungkook, Chaeyoung'a mesaj atmış. Konuşuyorlar.''

''Sadece takıntı yaptın, Hyerin. Kısa bir süre sonra Jungkook'un basit bir hoşlantı olduğunu anlayacaksın.'' dedi Taeyong.

İkisinin yaptığı hiçbir yoruma sinirlenmiyor, kırılmıyordum. Onlar benim arkadaşlarımdı ve biliyordum ki benim için iyisini istiyorlardı. Bu nedenle sesimi çıkarmadım.

''4 senedir ne geçmeyen hevesmiş.'' dedi Jimin, Taeyong'a doğru alayla.

Taeyong bir süre düşündü. ''Tamam kabul, biraz fazla sürdü ama bu bitmeyeceği anlamına gelmez.''

''Ya bu biteceği anlamına da gelmiyorsa?''

''Şov yapma, Jimin. Kızı rahatlatmaya çalışıyorum.'' dedi Taeyong ve bana doğru eğildi masanın diğer tarafından. ''Şu çocuğu atalım lütfen.''

Kıkırdayarak ikisinde gözlerimi gezdirdim ve alt dudağımı dişledim. Bu iki çocuğun yanında keyifsiz kalmam imkansız bir şeydi. Beni her zaman güldürmeyi başarıyorlardı.

''Jungkook ve Chaeyoung çıkacak ama Jungkook sonunda gerçek aşkının onda olmadığını anlayacak, sonra devreye sen gireceksin ve o gerçek aşkının en başından beri sen olduğunu, çok yakınında olduğunu anlayacak.'' dedi Jimin ve göz kırptı ardından.

''Bu dediğin şey ya Taylor Swift kliplerinde ya da filmlerde, dizilerde falan olur.'' dedim bıkkınlıkla.

''Nesin sen? Klişe konular senaristi mi?'' dedi Taeyong.

Jimin gözlerini devirdi. ''Hiçbir şey beğenmiyorsunuz siz de.''

''Aslında, bu konuyu konuşmamız saçma çünkü biz ne dersek diyelim sonuç değişmeyecek.'' dedim.

Taeyong ve Jimin'in sessiz kalması haklılığımın göstergesiydi ama bunu sorun etmiyordum. Uzun bir süre kafama taktığım şeyler hayatımı bana zindan etmişti ve artık böyle olsun istemiyordum. Günlerimi kendi kendime mahvediyordum. İnsanın mutlu olması kendi elindeydi ve bunun için çabalayacaktım. Bu nedenle beni mutsuz eden şeyleri hayatımdan çıkarmaya başlamıştım. Jungkook'u sürekli terslememin sebebi bu yüzdendi. O terslenmeyi kaldıramaz ve çabuk sinirlenirdi. Bana mesaj atmayı kesmesini bekliyordum ama ne yaparsam yapayım benimle konuşmayı kesmiyordu. Biraz daha uğraşacaktım ama eğer olmamaya devam ederse arkadaşlığımızı bitirecektim.

''Yemek yemedik.'' dedi Taeyong. ''Öğle yemeği bitecek, yemek yiyelim.''

Jimin bu teklifi bekliyormuş gibi ayaklandı hemen. Ona bakıp güldükten sonra saçlarımı arkaya atıp geriye yaslandım.

''Siz yiyin. Burada soru çözeceğim, gelirsiniz yanıma.''

Taeyong kaşlarını çattı. ''Ne o? Diyette misin?''

''Benim diyet yapabildiğim nerede görülmüş?'' dedim alayla. ''Aç değilim.''

Jimin kafasını sağa sola sallayıp yuvarlak masanın etrafından dolandı. Kolumdan tutup beni çekiştirirken boş boş suratına baktım.

''Aç karnına matematik soruları çözmeye çalışırsan, bildiklerini de unutursun. Kalk hadi.''

Taeyong'a 'kurtar beni' bakışlarımı gönderdim ama o yanıma gelip diğer kolumdan tuttu. İkisi zorla beni kaldırınca oflayıp kollarımı ellerinden kurtardım ve masadaki kitabımı alıp peşlerinden yürüdüm.

Yemekhaneye girdiğimizde gözüme çarpan iki kişiyle duraksadım. Chaeyoung ve Jungkook birlikte yemek yiyorlardı.

Umurumda değildi, değildi, değildi...

''Hyerin-ah!''

Chaeyoung beni fark edip el salladığında gülümsedim. Jungkook, Chaeyoung'un baktığı yere bakmak adına kafasını çevirince göz göze geldik. Gülümsediğinde donup kalmış halimi yok edip ona da gülümsedim.

''Buraya gelsenize...'' diye seslendi Chaeyoung.

Kafamı sağa sola salladığımda Jungkook tekrar döndü.

''Gelin, Hyerin-ah.''

Jimin ve Taeyong bana baktığında aynı şekilde ikisine baktım. Jimin ileride oturan ikiliye baş parmağını kaldırdıktan sonra ters ters ona baktım.

''Ne olduklarını anlamak istiyor musun istemiyor musun?'' dedi Jimin sessizce.

Anlamak istediğim için sessiz kaldım ve elimdeki tabildotu sıkıca kavradım. Hızlıca yemeklerimizi aldıktan sonra Jimin ve Taeyong'un peşinden istemeye istemeye Chaeyoung ve Jungkook'un yanına ilerledim.

''Afiyet olsun.'' dedi Taeyong otururken.

Jimin de oturup yemeğine saldırdığında ben de yavaşça Taeyong'un yanına oturdum. Bunu neden yaptığımızı sorguluyordum, neden aynı masada yemek yiyorduk?

''Jungkook'u tanıyordunuz değil mi?''

Chaeyoung... Yakışıklı çocukların yanında saçmaladığını hep söylerdi ama bu sefer heyecandan olan saçmalamasıydı... Aralarında bir şeyler olması çok yakındı.

''Yok tanımıyoruz, Rosie.'' dedi Taeyong alayla. ''Jungkook da bizi tanımıyor zaten.''

Jungkook gülerek Chaeyoung'a baktığında Chaeyoung suratını asmıştı.

''Ne bileyim ben...'' diye mırıldandı.

''Siz niye teksiniz burada?'' dedi Jimin. Tanrım birden öyle sorulur muydu?

''Chaeyoung tek başına oturuyordu. Birlikte yeriz diye düşündüm.'' dedi Jungkook, ardından gülümseyerek Chaeyoung'a baktı.

Taeyong kendi yemeğinden biraz benimkine koyarken onu izlemeye başladım bu sefer. Taeyong ve Jimin, anne ve babam gibi olabiliyordu bazen.

''Yemeyeceğim, koyup durmasana!'' dedim birden.

''Cırlama bana. Bitecek bunların hepsi. Zaten az az koydurmuş her şeyden.'' dediğinde gözlerimi devirdim.

Masadaki herkes yemeğine odaklanmışken gözlerini bana dikmiş olan Jungkook'u görmemle duraksadım. Bir süre anlamsız bir bakışma yaşadıktan sonra o tabağına döndü, ben ise ona bakakalmıştım.

🌑🌑🌑

friends • jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin