''Vay amına koyayım Hyerin ders anlatmadı diye üniversiteler sana kapılarını kapatmaz merak etme.'' dedi ve eliyle okul binasını işaret etti. ''Bir sürü hoca var. Süs olsun diye burada değiller.''
''Jongin özür dilerim. Sonra görüşürüz.'' dediğimde Jongin bana dönüp kafasını salladı.
Jungkook peşinden ters ters baktıktan sonra yanıma oturup bana döndü hızla.
Ters ters suratına bakıp önüme döndüm. Sabahtan beri sinirliydim Jungkook'a ama gerizekalıydı ve anlamıyordu.
''Yüzüme baksana.'' dediğinde omuz silktim. ''Neden?'' diyerek karşılık verdi. ''Bir saniye.... Küstün mü sen bana?''
E, biraz... Fazla erken anladın Jungkook... Cidden.
''Ne yaptım ben ya?'' dedi. ''İnsanlara ders çalıştırıp duruyorsun ama bana küsülüyor öyle mi?''
''Jungkook elimin tersindesin, bilgin olsun diye söylüyorum.''
''Ne yaptığımı söylesene.'' diye yükseldi. ''Ne yapmam gerekiyor? Gıdıklayayım?''
Parmaklarını karnıma doğru indirdiğinde irkilip hızla yana kaymıştım.
''Gıdıklama, Jungkook. Gülerim, gülmek istemiyorum.'' dedim. ''Güldürdün diye daha çok sinirlenirim.''
Kahkaha attığında boş bakışlarımla suratına baktım.
''Dün her şey güzeldi oysa... Özellikle gece.'' derken muzip bir şekilde gülümsedi.
''Sessiz olsana...'' dedim etrafı kontrol ederken.
Evet, Jeon Jungkook beni hipnoz altına almıştı ve biz dün gece henüz ilk ayımız iken birlikte olmuştuk. Biraz utanç vericiydi, sanki yıllardır bunu bekliyormuş gibi bir imajım oluşmuştu ama yine de kusursuzdu.
''Duyarlarsa duysunlar.'' dedi gözlerini devirirken. ''Her neyse... Ne yaptım ben onu söyle.''
''Ryujin...'' dediğimde gözlerini kısıp bir süre düşündü. ''Sizi gördüm. Neden birlikte basketbol oynuyordunuz?'' diye ekledim ve devam ettim. ''Spor salonunda, tek başınıza!''
''Haaa o mu? Aishh... Sen de beni görmeye gelmezsin gelmezsin, tam zamanında gelmişsin.''
Gözlerimi şaşkınlıkla büyüttüm. ''Ne? Özür dilerim rahatsız ettiysem. Hatta ben kalkayım, Ryujin gelsin.''
Ayaklandığım sırada bileğimden tutup beni durdurdu.
''Tanrı'm öyle demedim biliyorsun. Otur şuraya.'' derken tekrar oturttu beni.
''Ryujin kim ya? Neden seninleydi o zaman?''
Derin bir nefes verdi. ''Kız basketbol takımı kuruluyor. Hepimize çalıştıracağımız biri verildi. Ben de Ryujin'i çalıştırıyordum işte.''
Tüylerim diken diken olurken aynı zamanda başımdan aşağı kova kova kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordum. Basketbol çalıştırmak neydi? Ne çeşit temaslarda bulunuyorlardı?