Giriş ~ Tanıtım.

19.4K 461 360
                                    

Bu kitabı çok küçükken yazdım, hatta buraya attıktan yıllar önce yazdığım bir kitap serisi. Ve ilk bölümlerinde gerçekten saçma yerler var, ya da ne bileyim ben şimdi dönüp bakınca (büyüdüğüm için belki de) saçma geliyor. Türk olmamama rağmen çok fazla yazım hataları yapmamaya çalıştım ama şu an dönüp bakınca bir hayli var. Yani bu kitabı ciddiyetle okumamanızı tavsiye ediyorum, eğlenmenize bakın işte...

Neyse çok konuştum, kitabıma hoş geldiniz.


Multimedya: Nightcore-Come little children. Dinleyerek okumanızı tavsiye ederim :) 

Başlama tarihinizi buraya yazarsanız sevinirim :) İyi okumalarr

***

Ormanda güzel bir yürüyüşe çıkmıştım. Zaten orman evimizin tam karşısındaydı. Avlanmam gerekiyordu. Daha 7 yaşım olduğundan bir tane tavşanın kanı bile yetiyordu. 

Babam bizim hepimize insan kanı içmememiz için yemin ettirmişti. Normal vampir bebekleri doğduktan sonra kanla beslenirdi. Ama bizim sürümüz normal sütle beslenirdi. Doğru, bu onları güçsüz kılardı ama büyüdüklerinde yırtıcı olmalarını engellerdi.

Babam bir melezdi. Yani hem kurt, hem vampir. Ben de öyleydim. O yüzden diğerlerinden farklı olarak normal yemek yiyebiliyorduk, daha sıcaktık, kalbimiz atıyordu. Ve diğerlerinden daha güçlüydük. 

Çoğu kişi kanımızın ilaç olduğunu ve diğer doğaüstülerden daha üstün olduğumuzu söylerdi. Bir tarafımız kurt olsa bile, babam ve kurtlar diğer vampirler gibi iyi anlaşamazdı.

"Heaven?" 

Sesi duyduğum anda arkamı döndüm ve bağırarak "Cara!" dedim. Koşarak kucağına atladım. Aylardır teyzemi (Cara) görmüyordum. 

Beni yere bıraktı ve "Kocaman, çok güzel bir kız olmuşsun." dedi gülümseyerek.  "Ne arıyorsun burada? Yemek mi?" 

"Evet, tavşan istiyorum ama yok galiba." Yüzümü asarak ona baktım. "Sonbahardayız, tavşanlar şimdi yuvalarındadır. Evde hiç kan yok mu?" 

"Var, ancak ben büyüdüm ve kendim yakalamak istiyorum." Dediğimde gülerek bana yeniden sarıldı.

***

Ormanın derinliklerinde bir kaç saat geçirmiştik. Gölün kenarında otururken, Cara birden tedirgin olmaya başladı. 

"Ne oldu Cara?" 

Evimize giden yola doğru bakıyordu. Gözleri saniyeler içerisinde renk değiştirmişti. 

"Hemen eve gitmeliyiz." 

Elimden tutarak beni yerden kaldırdı ve son hız geldiğimiz patikaya doğru koştuk. Aynı onun gibi benim de içimde tuhaf ve rahatsız edici bir his vardı. Bu hissi tarif etmek çok zordu.

Evimizin çok yakınındaydık. Ağaçların arasından çatı katımız görünüyordu. Rahatsız edici sessizlik vardı ormanda ve evin etrafında. Normalde bu kadar sessiz olmazdı burası. Cara elimi sıkıca tuttu. Çok hızlı adımlarla eve yaklaştık. 

Gördüğüm bir... Vahşetti...

İkimiz de yerimizde donup kalmıştık. Evin bahçesi ölülerle doluydu. Bazılarının kafası koparılmış, bazılarına oklar, bazılarınaysa mermi sıkılmıştı. Bazılarının yüzünün bazı bölgelerinden gümüş renkli sıvı akıyordu. 

Hepsi... Hepsi öldürülmüştü... 

Cara'nın elini bıraktım. O, hala şokun etkisindeydi..

Eve doğru koşmaya başladım. Onları arıyordum. Annemi, babamı, ve küçük kardeşimi. Bahçedeki cesetlerin arasında gözlerim onları arıyordu. Yer simsiyah kanlarla kaplanmıştı. Bizim sürüden olmayan, insan cesetleri de vardı burada. Ama onlar bahçede yoktu. 

"Anne..." diye seslendim sessizce. Nerede olursa olsun, o beni duyardı. Kısık sesle söylesem bile. Olduğum yerde durdum. Hala gelmiyordu.

Vakit kaybetmeden eve çıktım. Evin içi de ölü vampirlerle doluydu. Hepsi bizim sürümüzün bir parçasıydı. 

"Anne!" diye bu kez bağırdım. Yine sesi gelmedi. 

Evin içinde yürürken birden dondum. Kafamı sağa çevirdim. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Onlar oradaydı... Yerde... Üçü de yerde cansız şekilde yatıyordu. 

"Baba..." 

Üzerinde onlarca ok vardı, ve diğer vampirler gibi yüzünden gümüş rengi sıvı akıyordu. Kurt tırnakları çıkıktı. Tırnaklarının ucundaysa taze kan vardı...

Gözlerim yanıyordu. Bu lanet olası acı tüm bedenimi ele geçirmişti. Onların yanına koştum. Bağırmak istiyordum, bağırarak deli gibi ağlamak. Ama yapamıyordum. 

Cansız bedenlerinin tam karşısında durdum. Gözümden yanağıma doğru soğuk sıvı aktı. Bu, ağlamak gibi değildi. Garipti. Gözlerimi acıtıyordu, canımdan can gidiyormuş gibi hissettiriyordu.

Omzumda bir el hissettiğimde ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Arkamı dönüp baktım. Cara ağlıyordu. Benim de ağladığımı görüp yüzümü sildi. Elleri kan olmuştu. 

Annemin dediği olmuştu. "Melezlerin içleri kan ağlarken, akıttıkları göz yaşları da kan olurmuş" hep böyle derdi.  Ve şimdi onun ne demeye çalıştığını kendim deneyimleyerek anlamıştım.

"Bunu neden bize yaptılar Cara?" 

Sesim fazla kısık çıkmıştı. Bedenim yorgun düşmüştü. 

"Kim yaptı bunu? Bizden ne istediler?..." 

Cara kafasını yere eğdi. Sonra yeniden kaldırarak yere oturdu. Tam göz hizamda durdu. Gözlerimin derinliklerine bakarak "Avcılar... Argent ve avcıları bunları yaptı. Farklı olduğumuz için. Ve şimdi yine buraya gelecekler. Vakit kaybetmeden buradan gitmemiz gerek, Heaven. Hemen gitmemiz gerek." 

Kafamı tamam anlamında salladım.

Cara kıyafetlerimi topladı. Evden çıkacakken son defa ailemin cansız bedenlerine baktım. Onları aklıma kazımak ister gibi... Bundan sonra her gün onların yokluğunu iliklerimde hissedecek gibi. Her gün bir az daha intikam hissi ile dolacak gibi... 

Yüzümden yere durmadan kan damlıyordu. Son kez sildim. Bu göz yaşı bir daha akmayacaktı. İlk ve son kez olacaktı bu. Bu ailedeki her kesin hesabını Argent ailesi kendi kanlarıyla ödeyecekti. 

"Heaven..." 

Kafamı çevirip Cara'ya baktım. Kapıda beni bekliyordu. Vakit kaybetmemeliydik. Onun yanına yavaş adımlarla gittim ve elinden tuttum.

Babamın arabasına bindik. Oradan ayrılırken son kez eve baktım. Onlar, bu evin içindekileri mahvederken, benim çocukluğumu da öldürmüşlerdi. 

***


Herkese merhaba, bu benim buradaki ilk devamlı yazdığım hikaye. Eğer hikayeyi beğendiyseniz yorum yazmayı, ve votelemeyi unutmayın :) Yeni bölümler her gün yayımlanacaktır. Yazdığınız tüm yorumlara geri dönmeye çalışacağım.


Blood and Revenge: Geçmişle yüzleşme~ TAMAMLANDITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang