5

164 31 10
                                    

Bucky kendine geldiğinde, uyandığı yeri ilk defa görüyormuş gibi inceledi. Kaslarındaki ve başındaki ağrının sebebini söyleyemezdi, sanki kendinden üç kat büyük bir savaşçı tarafından saatlerce dövülmüştü.

Daha sonra onu gördü, Kızıl Cadı'yı.

Genç kız ondan korkuyormuş gibi biraz uzaktan izliyordu adamı, üzerindeki giysiler ve bakışlarındaki mahmurluk yeni uyandığını anlatıyordu. Nefes nefese kalmıştı.

Birden zihnindeki çoğu şey aydınlandı ve yaptıklarını kendisi de gördü. Gece gördüğü kabusu, uyandıktan sonra yaptıklarını ve genç kızı nasıl kendinden ittiğini...

Ve sonra, asla iyileşemeyeceğini anladı.

Asla normal olamayacaktı, o adam yıllar önce buza gömülmüş, yerine başka biri çıkmıştı. Bir katil.

"Wanda ben... Özür dilerim."

Sesindeki suçluluk elle tutulabilecek, gözle görülebilecek düzeydeydi ama kız bunu umursamadı. Emin adımlarla Bucky'ye yürüyüp yanına oturdu ve elini uzatıp yüzüne düşen saçlarını arkaya itti.

"Sorun değil Buck, iyi olacaksın."

Kafasını hayır anlamında salladı.

"Yanıldık, şu halime bir bak... Herkese zarar veriyorum ve bunu kontrol edemiyorum."

Ayağa kalkıp elini uzattı adama, yüzünde biraz sarsılmış da olsa güven vardı.

"Seni anlıyorum ama çok yaklaştık... Uzun zamandır hiç kabusun yoktu eğ-"

O konuşurken Kış Askeri çoktan ayağı kalkmıştı, sabrını taşıran cümleler ardı ardına sıralanırken kendini tutamadı.

"Beni anlıyor musun?! Nasıl? Yaşadıklarımı bildiğini sanıyorsun ama tek bildiğin o sahte kağıt parçaları. Hissettiklerim orada yazmıyor!" Ses tonunun ayarlayamadığı gibi söylediklerini de hesaplamıyordu.

Yıllarca öylesine alışmıştı ki kendi yalnızlığına sarılmaya, şimdi ona uzatılan ellerin sahibine nasıl davranacağını bilemiyordu. Neyse ki Wanda onu anlayacak kadar çok yaşamıştı insanların zihninde. Neleri kaybedeceğini göze alarak konuştu, artık hiçbir yalanı istemiyordu bedeninde. Ağırlıklarını hissedebiliyordu.

"Seni anlayacak birini tanıyorum Kış Askeri."

James önce durakladı, daha sonra olasılıkları düşündü. Çok uzun sürmedi bu çünkü Kızıl Cadı odadan çıkmak için arkasını dönmüştü bile.

Yürürken konuştu, odadan çıkmadan bir adım önceydi bu.

"Hazırlan, yola çıkıyoruz."

Tanımadığı yolları adımlarken yanındaki kıza merakla bakıyordu James. Başlarda sorduğu soruların hiçbirine cevap alamayınca bir süre sonra sormaktan vaz geçmişti.

Aceleyle üzerine siyah bir pantolon ve bordo, uzun gömlek geçiren genç kızın ona hiçbir şey açıklayacak hali yoktu. Nasıl olsa birazdan Bucky için her şey aydınlanacaktı ve Wanda yalanların ortaya çıkmasını korkuyla birlikte derin bir sessizlikle bekliyordu.

Kış Askeri'ne, şehrin dışındaki eski eve kadar eşlik etti, evin kapısını çalmadan önce telefonunu çıkartıp Bucky'nin bilmediği birine mesaj attı. Sadece birkaç saniye sonra sanki telefonun ucundaki kişi bunu bekliyormuş gibi kapının açılma sesi duyuldu.

"James... Sadece şunu bil, anlatmak istedim."

Bucky'nin kafası karışmıştı.

"Neler oluyor anlamıyorum, Wanda. Neden buradayız?"

Kabusun Maskeleri Düşerken Where stories live. Discover now