2

128 28 4
                                    

Günler geçtikçe iki tuhaf insanın arasındaki iletişim gelişti, tabii bu nereden baktığınıza göre değişiklik gösterebilirdi.

Bucky hala her gün o yüksek binaya çıkıp ölümü düşünüyor, Wanda da onu takip edip sol kolu eksik olan adamın zihnindeki çığlıkları dinliyordu. İstemsizce yapıyordu bunu, kendisini durduramıyordu.

Bunun dışında ikilinin arasında geçen konuşma miktarı oldukça azdı. Sadece bakışlardan ve bir de izinsiz yapılan zihin okumalardan ibaretti.

Genç kızın başına daha önce hiç böyle bir şey gelmemişti, yani bir adamın zihnindeki çığlıkları duyup onları yönlendirememek...

Wanda, asıl savaşın kazanılıp birçok şeyin kaybedildiği 'o' savaştan sonra İntikamcılar'dan olabildiğince uzağa kaçmaya çalışmıştı, hala da devam ediyordu kötü anıları kendinden uzak tutmaya.

Bir gece rüyasında duyduğu çığlıklar onu uyandırana kadar saklanma işi gayet iyi gidiyordu ama HYDRA'nın içinde deneylere maruz kalırken hikayelerini duyduğu Kış Askeri'nin çığlıkları ona da her gece işkence yapmaya başlayınca onu aramaya çıktı.

Kabul etmesi gerekirdi, Bucky'nin acısının kendine has bir çekiciliği vardı. Onun yanına gelmeyi ne kadar bırakmak istese de genç kızın ayakları her gün onu buraya, gözleri denizden daha mavi, kalbi yere düşmüş bir camdan daha kırık adamın yanına sürüklüyordu.

Kış Askeri'nin deneyleri, şimdilerde adı bile kalmayan örgütün ilk çalışmalarıydı ve tüm bilgiler gizli tutulurdu Wanda oradayken. Hala da Bucky'i bilen bir avuç insan vardı ama genç kızın merak ettiği şey onun yaşadıkları değil, yaşadıklarının sonucunda neden Wanda'dan yardım istediğiydi. Buck bile bilmiyordu ama Wanda'nın onun yanında olmasının bir nedeni vardı.

Genç kız ona yardım etmek istiyordu.

Wanda ile Bucky'nin yalnızlığını paylaşmasının üzerinden aylar geçmişti. Hala ikisi de sözleşmiş gibi aynı saatte aynı çatıda buluşup sessizce oturuyor, bazen eğer sessizlik çok fazla dayanılmaz oluyorsa bir iki kelime konuşuyorlardı.

Uzun zamandır Bucky'e karşı hiçbir şey belli etmemeye çalışan ve bunda oldukça başarılı olan Wanda bugün içindeki acıya dayanamayacak gibiydi.

Pietro'nun ölümünden ve uzun zamandır yaşadıkları şehrin yerle bir olmasının üzerinden bir yıl geçmişti bugün.

O an, Sokovia'da hissettiği acıların iki mislini hissediyordu, Bucky ile yan yana otururken.

Bu adamda otururken genelde cevabını tahmin ettiği soruları soruyor ve tahmininde haklı olup olmadığını kontrol ediyordu. Herkes tarafından bilinen ama bunu bilmeyen bir suikastçı ile aynı ortamda olmanın ne demek olduğuna alışmıştı.

"James, daha önce hiç sevdiğin birini kaybettin mi?"

Soğuk metal bir kola ve daha soğuk bir lakaba sahip olan adam genç kızın sorusunu duyduğu an gözlerini gökyüzünden çekip onun gözlerine baktı.

Akmaya hazır gözyaşları vardı orada ve Kış Askeri yemin edebilirdi ki başka bir gök daha saklıydı. Yutkundu ve düşündü.

Sevdiği birini kaybetmiş miydi?

Kaybetmediği bir kişi bile kalmamıştı, tek biri, kendi kahrolası ruhunu bile kaybetmişti.

"Kim kaybetmez ki, böyle bir dünyada yaşıyorken?"

"Haklısın, kim kaybetmez ki?"

Rolleri değiştirmiştiler, bu sefer meraklı olan kişi Bucky iken acısını kendide saklayan Wanda'ydı.

"Kimi kaybettin?"

"Kardeşimi, bir yıl önce. Hala onun sesini duyuyorum, her gece anılarımızı tekrar yaşıyorum."

Wanda'nın gücü aynı zamanda lanetiydi, zihni, bir şeyleri unutmasına izin vermiyordu.

"Peki sen, kimi kaybettin?"

"Herkesi... Bana ait olan her şeyi kaybettim."

"Onları özlüyor musun?"

"Senin söz ettiğin gibi değil... Nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Bu biraz karışık bir durum, bana göre ben de onlarla birlikte ölmeliydim. Burada olmam benim cezam, hala nefes alıyor olmam..."

"Ama buradasın, buradayım. Yaşadığımız şeylerin karşılığında mutlu olmayı hak ediyoruz."

"Yanılıyorsun, dünyadaki tüm acıları çeksem de yine de mutlu olma hakkını elde edemeyeceğim. Yapacağım hiçbir şey temizlemeyecek suçlarımı."

Steve'i düşündü, kendi gibi bu zamana ait olmayan o adamın kendisine güvenini hatırladı. Onun ne dostluğunu ne de sevgisini hak ediyordu. Kış Askeri'nin yıllar sonra gözleri dolarken mahvettiği tüm hayatlar onun peşinden geldi ve nefesini kesmeye başladı.

Wanda bu sırada damarlarında kan yerine ateş akan ve kalbi her atışta daha çok yanan adamın tüm bu acılarına tanıklık edebilen tek kişiydi, kendi acısının üzerine Bucky'ninkiler de eklenince tıpkı Kış Askeri gibi o da acının içinde boğuldu.

Sadece bir anlığına.

Daha sonra yerinden kalkıp kollarını adamın vücuduna doladı. Bucky bu temasın etkisiyle donmuş ve kollarını iki yana sarkıtmıştı.

Adamın acısını yok edebilecek bir gücü varken bunu kullanamamak genç kıza gittikçe zor gelmeye başlıyordu, Yüzbaşı'nın söylediklerini aklında tutmaya çalıştı. Asla kimliğini belli etmemeliydi.

Ama kollarının arsındaki bedenin içinde öyle bir acı saklıydı ki, ölüm ona sessiz bir armağan olurdu ancak.

En sonunda kendisine verilen emirleri yok sayarak alışık olduğu ve gün geçtikçe ustalaştığı el hareketlerini adamın, kendisinden uzaklaşmasına izin vermeden uyguladı.

Başlarda gözleri acıyla kısılan adam birden hissettiği rahatlamayla gevşedi ve daha önce hissetmediği yabancı bir duyguyla sarıldı.

Sadece üç saniye sonra bilinci kapanmaya başlamıştı.

"Wanda? N-neler olu-"

Sonrasında biraz karanlık ve çokça yalnızlık vardı Kış Askeri için. Wanda ise bir ilki yaşıyordu.

Kollarında bayılan adamı ne yapmalıydı?

Kabusun Maskeleri Düşerken Where stories live. Discover now