4 • anger and danger

2.2K 275 98
                                    



4.Bölüm • Öfke ve Tehlike

Ufak bir kesiğin kanayıp yerini koca bir acıya bırakması gibiydi üzerimdeki bakışlar. Öylesine nefret dolu ve öylesine acımasızdı ki başımı eğdiğim yerden dakikalarca kaldıramamıştım.

Neredeydim veya karşımdaki bu kişiyi neden sinirlendirmiştim anlayamıyordum ancak yaptığım tek şey bu odaya girmem ve yüzümde korkunç bakışları hissetmemle başlamıştı.

Şimdi bana oldukça yakın olan bu kişi biraz önce beni sertçe içeriye çekmiş ve kapıyı bütün sarayı inletecek şekilde şiddetli kapatmıştı.

"Sana buraya adımını bile atmamanı söylemiştim!" gür ses önce kulaklarımı ardından da bedenimi ele geçirdiğinde titrek bir nefes aldım. Karşımdaki kişinin tepkilerine bakılırsa Prenses saraydan gitmeden önce bu adamla büyük bir sorun yaşamış olmalıydı.

Yoksa hangi kişi ilk kez gördüğü birine böylesine bağırırdı ki? Kahverenginin bin bir tonunun büründüğü gözleri tam gözlerimle buluştuğunda kafamı yerden kaldırdığım için kendime lanet okuyordum.

Şimdi baktığım gözlerin içinde koca bir siyahlık vardı ve bakışları adeta alev saçıyordu. Boynunda sinirlendiğini belirten damarlar ise beni daha çok geriyordu.

Ancak yine de bakışlarımı ondan çekmedim ve alev saçan bakışlarının altındaki güzelliği, böğürtlen rengindeki dudaklarında ve alnına düşen birkaç tutam saçta buldum.
Gözlerinin içini boyayan öfkenin aksine suratı çok güzeldi ya da ben korktuğum için sadece saçmalıyordum.

Uzun boyu yüzünden ona böylesine aşağıdan bakmak beni tedirgin ederken kendime gelebildiğimde ürkek çıkan sesimle onu yanıtladım.
"Afedersiniz sadece kalacağım odayı arıyordum."

"Yerini adın gibi bildiğin odanı bu katta mı arıyordun? Daha önce seni uyardığım halde!" sesi sonlara doğru yükselirken bozuntuya vermemek için söyleyeceğim bir sonraki şeyi düşündüm.

Bu gerçekten zordu, hiç olmadığın birine bürünmek sadece dış görünüşle olacak bir şey değildi. Bunu en iyi ben ve benim gibi bir yalana tutunmuş insanlar anlayabilirdi. Ve şimdi dibe batıyordum.

Kendi kendime mırıldanarak:
"Uyarı mı?" dediğimde bunu karşımdaki kişi duymuş olacak ki alev saçan gözleri birdenbire bir yangına dönüşmüş ve beni yakmaya başlamıştı.

Büyük bir açık vermiştim ve karşımdaki öfke küpünün neyin ne olduğunu anlaması neredeyse an meselesiydi. Nefes alışverişlerim hızlanıyordu ve ne diyeceğimi bilmediğim için başka bir açık vermekten korkuyordum.

Buradan çıkıp gitmem gerektiğini anladığımda kapıya doğru gitmek için bir hamle yapmıştım ki koluma dolanan sert bir el ve aniden açılan kapı ile öylece olduğum yerde kaldım.

Aklım buradan çıkmak için çığlık atıyordu ve odaya giren Jisoo ile ben adeta olduğum yere çivilenmiştim. Daha ilk günden ufak bir mırıldanış sayesinde pot kırmıştım bundan daha ciddi ne olabilirdi ki?

Eğer yakalanırsam birkaç kat altımda bulunan Jennie'yi sonsuza dek göremezdim ve cadı Seulgi bana en kötü şeyi yapardı, beni bu karanlık şehre, Otivia'ya hapsederdi.

"Rose ve Jungkook burada ne yapıyorsunuz?" Jisoo'nun yumuşak sesi ortamın gerginliğini yok ederken koluma dolanan el gevşemiş ve beni bırakmıştı.

Buraya geldiğimden beridir sürekli duyduğum nam-ı değer Jungkook'un bu öfkeli adam olduğunu anladığımda sabah beni uyaran genç çocuğun sözlerini sanki yeniden işitmiştim.

"Eğer kurallara uymazsan Otivia'nın karanlık ismi Jeon Jungkook tarafından cezalandırılırsın."

Bir süredir yanında korkudan titrediğim Jungkook, Otivia halkı tarafından karanlık isim olarak anılıyordu ve buna biraz önce kendimde şahit olmuştum. Bu sıfat tam da Jungkook'a yakışırdı.

Şuan için tek dileğim Jungkook'un bir şey anlamaması ve söylediğim sözü sadece dalgınlık olarak değerlendirmesiydi. Ancak hâlâ üzerime korkunç bakışlar atarken bu mümkün gibi durmuyordu.

"Eğer ikinizinde bana söyleyecek bir şeyi yoksa Jungkook aşağıya inmelisin, bütün halk senin yeni tacını giymeni bekliyor."

Omuzuma çarpıp odadan çıkan Jungkook'un arkasından o gözden kaybolana dek baktıktan sonra Jisoo'yu takip ederek karanlığa hapsolmuş o öfkeyle dolu odadan çıktım.

Jisoo ile Jungkook kesinlikle iki zıt kişilikti ve ikisinin kardeş olması beni hayrete düşürmüştü. Jisoo şu kısa sürede gözlemlediğim kadarıyla oldukça anlayışlı ve bir prensese yakışır şekilde asildi.

Kardeşi Jungkook ile sadece birkaç dakikadır az önce kurtulduğum o odadaydım ve Jungkook tek kelimeyle korku ve tehlikeydi. O içinde tehlikenin iplerini ve korkunun düğümlerini saklıyordu. Onun karşısında yanlış bir şey yaptığınız an ipler kopuyor ve düğüm çözülüyordu, siz sadece Jungkook'un tehlikesi altında eriyordunuz.

"Jungkook ile anlaşamıyor gibisiniz biraz önce sana beni bile ürkütecek derecede bakışlar atıyordu."

"Evet, ondan hoşlanmadım."

Jisoo söylediğime kıkırdadığında tebessüm ettim ve Jisoo'nun baktığı yere, tam olarak Jungkook'un tacını büyük bir tezahürat ile giydiği sarayın bahçesine baktım.

Jisoo Otivia'nın prensesi olduğuna göre Jungkook'ta Otivia'nın prensiydi. Kutlama geceye ışık saçıyordu ancak o yine siyahtı başındaki siyah taç ise bunun tesciliydi.

"Her zaman farklı biriydi. Annemin onu kucağıma verdiği ilk andan beri hiç değişmedi. İnsanlardan uzak duran otoriter bir tip olmayı hiç bırakmadı hatta öyleki babam geçen yıl veliaht prens olarak Jimin'i değilde Jungkook'u seçtiğinde yüzünde tek bir ifade bile yoktu. Yıllarca başa geçmek için çabalamasına rağmen buna hiç tepki vermemesi sence de garip değil mi?"

meraklı bakışlarım halkını selamlayan Jungkook'ta gezinmeye devam ettiğinde Jisoo'da sözüne devam etti.

"Onu bu hale bir büyü getirdi ve o büyü bu koca şehri, Otivia'yı oluşturdu. Jungkook ise karanlıktan kaçmak yerine karanlık taraf oldu. Sonrasında ise kendi karanlığına hükmetmeyi öğrendi böylece Otivia'nın efsanesi başladı. Ve burada bulunduğun her saniye sen de onun efsanesinin bir parçasısın Rose."

-Kitabı destekleyen herkese sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum, bu bölüm geçiş bölümüydü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-
Kitabı destekleyen herkese sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum, bu bölüm geçiş bölümüydü. Jungkook ve Rose'nin efsanesi artık tamamıyla başlıyor.

legend あ rosekookWhere stories live. Discover now