5 • it will be too late for everything

2.4K 243 112
                                    

5

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

5.Bölüm • Her Şey İçin Çok Geç Olacak

Yıkılmış, tozlanmış hayaller.
Kaybolmuş umutlar ve geriye kalan büyük yalanlar.
Hayatımın tanımı tam anlamıyla buydu. Elimde tuttuğum tozlu kitap gibi geride bırakılmış hayallerim vardı. Kimse hayallerimi örten tozu üfleyip beni kurtarmamıştı ancak nefes aldığım her an benim için umut vardı.

Zaten hayat umutlar ve hayaller arasında sıkışıp kalmıştı ve bizim tek seçeneğimiz ikisinden biriydi. Eğer tozlu hayalleri geride bırakmak istiyorsak kendi başımızın çaresine kendimiz bakmalıydık.

Minik ve sıska olan ellerim beni oldukça etkileyen kitabın sayfalarında biraz daha oyalandığında sıkıntıyla nefes aldım. Jisoo'nun bugün sarayda olmadığını öğrenmiştim ve bu durum benim için oldukça sıkıcıydı. Burada güvenebileceğim tek kişiydi ve bugün bir seyahate çıkmıştı.

Ben bir prenses olmadığım için buraya alışacak en son kişiydim belki de. Doğduğum andan beri ben Chaeyoung'tum. Üstü başı kirli, ailesi olmayan, hayaller kuran ve çalışıp kendini kurtarmaya çalışan sıradan biriydim sadece. Ne böylesine bir şehre daha önce gelmiştim ne de bu koca sarayda daha önce bulunmuştum.
Ben sadece kendi bölgemde yaşarken bile ölümü hissetmiştim. Hisler güzeldi ama fazlası tamamıyla acıydı.

Düz bakışlarım büyük kütüphanede biraz daha gezindi ve ellerim başka bir kitabın kapağını araladı. Kitaplara çocukluğumdan beri ilgim vardı ancak çoğu zaman istediğim şeylere sahip olmadığım için çocukluğumda okuyacak sadece birkaç kitabım olmuştu.

Sanırım şimdi kitap okuyamadığım o günlerin acısını çıkartıyordum çünkü odamdan çıktığım zamandan beridir buradaydım. Kendimi gördüğüm her kitabın satırlarına kaptırıyor, sanki yalnızlığımı onlarla örtüyordum.

Birkaç adım sesi kütüphane de yayıldığında kulaklarım ayakkabıların tabanının yarattığı bu sesi duyuyordu ama beynim sadece ilk sayfasını çevirdiğim kitabı okumak ile meşguldü.
"Kitapları seviyor olmalısın, prenses." kendimi kitaba o kadar çok kaptırmıştım ki hemen yanı başımdan kavisli bir erkek sesi geldiğinde başımı hızlıca çevirdim.

Karşımda dünki kutlamadan anımsadığım biri duruyordu. Bu kişiyi dün başına taç takılırken görmüştüm. Gri saçları ve saçlarıyla uyumlu olan gri tacının altından bana gülümsedi ve konuşmaya devam etti:

"Saraydan kaybolduğun için seninle tanışamamıştık ben Jimin, hükümdarın diğer varisi olan Park Jimin."

Kısaca onu selamladığımda beni tanıyor olduğunu düşündüğüm için ismimi ona söylemedim. Zaten benim ismim Rose değildi, değil mi? Ancak burada bulunduğum sürece böyle olmak zorundaydı.

legend あ rosekookWhere stories live. Discover now