12

99 15 2
                                    

Mutfağa ilerledim. Sevim Abla gülümseyerek bana bakıyordu. Ben de ona gülümsedim.

"Günaydın Sevim Abla! " diye şakıdım adeta.

Güldü.

"Günaydın tatlım. Ekim'in yanına gittin mi? Uyanmış mı yavrucum? " diye sordu ilgiyle.

"Suyunu alıp gideceğim şimdi. Uyanmıştır herhalde. " diye konuşmaya devam ettim.

Başını salladı ağır ağır ve tezgahtaki tepsiyi işaret etti.

Bir bardak limonlu su, Ekim'in vazgeçilmeziydi.

Gülümseyerek suyu aldım ve merdivenleri çıkmaya başladım. Üst kata vardığımda derin bir nefes alıp Ekim'in her zaman olduğu yere ilerledim.

Fakat Ekim orada değildi.

Duvarda asılı olan saate ilişti gözüm.

10.42

Bu saatte uyanmış olması gerekiyordu. Acaba hasta mıydı?

Telaşla odasına doğru ilerledim ve kapıyı çalmadan kapıyı açtım.

Uyanıktı.

Pijamaları hâlâ üzerindeydi. Sadece yan profilini görüyordum ama dolmuş olan gözlerini buradan bile fark etmiştim. 

Ne olmuştu benim limonuma?

Benim gözlerim de hızla dolduğunda hâlâ beni fark etmemesine şaşırmıştım. Dalgın olmalıydı.

Ona birkaç adım daha ilerledim ama bana dönmedi. Ağzını araladı ve bir şey söylemek ister gibi kıpırdattı.

Hiçbir şey çıkmadı dudaklarından, sessizliğe yenileri eklendi.

Sinirlendi bu sefer, çalışma masasının üzerinde duran kalemleri hırsla yere attı. Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.

Konuşamıyordu.

Ben de ağlamaya başladım. Görüşüm bulanıklaşırken ona doğru ilerledim ve mesafeyi azalttım.

"Ekim? " diye fısıldadım tedirgince.

Sırtındaki kaslar gerildi. Şaşkınca bana döndüğünde, o güzel gözleri ile karşılaştığımda daha çok ağlamaya başladım.

Kıyamazdı bana.

Azalmış olan mesafeyi hızla yok ederek kollarını bedenime sardı. Elimde duran limonlu su yere düştü, parçalandı. Kopan gürültü ile irkildim ve bu Ekim'in bana daha sıkı sarılmasına sebep oldu.

Kızarmış gözlerini bana sabitleyerek ellerini hareket ettirmeye başladı. İşaret dili biliyordum.

Ne zamandır buradasın? Senin geldiğini fark etmemiştim.

Gözlerimi kırpışturdım ve ellerimi kaldırdım.

Çok olmadı. Dalgındın o yüzden fark etmemişsindir.

Kaşlarını çattı. Kendisine kızıyordu muhtemelen. Hızlı bir şekilde ellerini hareket ettirdi.

Ağlama

Yutkundum.

Sen de ağlama Ekim.

Gözlerini kapadı uzun süre. Konuşmaya çalışıp konuşamadığını görmüştüm ama soramadım ona. Üzülür diye hiçbir şey soramadım.

Endişeli hâlimi görüp gülümsemeye çalıştı. Ama bunun sahte bir gülümseme olduğunu ikimiz de biliyorduk.

Dudağındaki sahte gülümseme ile beni ikna etmek ister gibi işaret dili ile konuşmaya başladı.

Tamam bak ağlamıyorum. Hadi sen de ağlama lütfen.

Ben de gülümsemeye çalıştım. Ama başarılı olamadım. Dudaklarım titremeye başladığında kızarık gözlerini bana çevirdi. 

Dayanamadım sardım kollarımı, bekletmeden onun kolları da bedenimdeki yerini buldu.

Limonlar  °Texting°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin