26

86 11 0
                                    

"Sen, sen nasıl? Ne zaman? Ekim sen konuşuyorsun? Ben, ben bilmiyorum. Bu nasıl oldu? "

Zorlukla sıralayabildiğim karışık cümleler onu az da olsa gülümsetmişti. Gözlerimi gözlerime kenetledi.

"Akasya. " diye fısıldadı yeniden.

O kadar uzun zamandır sesini duymamıştım ki mutluluktan uçacaktım resmen.

İsmim onun sesiyle yeniden can bulmuş gibiydi.

"Allah'ım inanamıyorum. Sen konuşuyorsun. " diye bağırıp hızla ona sarıldım. Bir yandan da kahkahalar atıyordum.

Sanırım deliriyordum.

Kollarını bedenime yerleştirdi ve saçlarıma bir öpücük bıraktı. Gülmem onu da mutlu etmiş olmalı ki o da sırıtıyordu.

Gözyaşlarımız hâlâ kurumamışken gülümsüyorduk.

"Ne zaman başladın konuşmaya? " diye sordum heyecanla.

Duraksadı.

Her ne kadar konuşsa da hemen kendisini toparlayamıyordu.

Derin bir nefes aldı ve yavaş yavaş konuşmaya başladı.

"Bir süredir deniyorum, olmuyordu. Ama bugün oldu. Seni o hâlde bulunca istemsizce ağzımdan çıktı. Konuşmaya başladım. "

Zorlukla kurduğu cümlelerle gülümsemem yavaşça silinmişti.

"Akasya? " dedi yeniden.

Bir şey diyemeden güzel suratını inceledim. Islak sarı saçlarını seyrettim usulca.

"Seni kim üzdü? " diye sorduğunda ağlamamak için yanağımı ısırmak zorunda kalmıştım.

Titreyen çenemi bastırmak için dişlerimi sıkı sıkı kenetledim.

Üzen kendisiydi ama haberi yoktu.

Dudağımı büküp öylece baktım yüzüne.

"Seni seviyorum biliyorsun değil mi? Hep yanında olacağım. " dedi duraksayarak.

Onu sevdiğin gibi sevmiyorsun ama diyemedim. Yüzüne bakakaldım. Gözlerim anlattı belki de her şeyi. Şimdi ise o konuşuyordu ben susuyordum.

Ne garip bir çifttik. Kimi kandırıyordum? Biz hiçbir şeydik.

Limonlar  °Texting°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin