× 4 ×

387 38 74
                                    

Carol arabanın camına yaslanmış dışarıyı izliyordu. Her ne kadar gördüğü manzaralar çok hoş olsa da, şu anda manzaranın tadını çıkartacak bir havada değildi.

Yemeklerinin son beş dakikasını bolca gerilimle geçirdikten sonra Carol hesabı ödemiş, kuzeni de onu evine bırakmayı teklif etmişti. Carol bu teklife hayır diyememişti, evi uzaktaydı ve yürümek yapmak isteyebileceği en son şeydi.

Arabaya bindiklerinde ilk iki dakikaları sessizlikle geçmişti. Ardından Carol bu kadar sessizliğe dayanamayıp radyoyu açmıştı. Adam da bir şey dememişti.

Ve o anda İspanyolca bir şarkı eşliğinde kuzeni arabayı sürerken Carol da düşünceli bir halde pencereye bakıyordu.

Evine daha en az yirmi beş dakika vardı. Derin bir iç çekti. Müzik sessizliği bozsa da arabanın içindeki iki kişi de gerilmiş bir durumdaydı. Hal böyle olunca da her dakika gittikçe katlanılmaz bir şekil alıyordu.

En sonunda Adam konuştu. "Peşinden koştuğun kişi kimdi?"

Carol kafasını dahi oynatmadan "Bir arkadaşım." dedi. Yalan söylemişti. Wanda onun için bir arkadaştan çok daha fazlasıydı.

Adam sessizce "Peşinden koştuğuna, göre önemli bir arkadaş olmalı." dedi.

Carol'ın buna verebilecek bir cevabı yoktu. Kuzeni haklıydı.

Yaklaşık üç dakika boyunca ikisinden de ses çıkmadı. Radyoda çalan hüzünlü şarkının sözleri Carol'ı resmen boğuyordu. Daha fazla üzüntüye katlanamayacağı için radyoyu kapattı.

Sessizlik, sessizlik ve sessizlik. Arabadaki beş dakika daha böyle geçmişti.

"Adı Wanda."

Carol neden bunu söylediğini bilmiyordu. Sadece konuşmak istemişti belki de.

Adam, Carol'ın konuşmasını memnuniyetle karşılayıp kafasını salladı. "Uzun zamandır mı arkadaşsınız?"

On yıl. Tam on yıldır birbirlerini tanıyorlardı. Ve tam on yıldır Carol, Wanda'yı hiç kimseyi sevmediği kadar seviyordu.

"Evet." diyerek cevap verdi Carol.

Adam hemen bir şey demedi. Yaklaşık elli saniye sonra konuştu anca.

"Neden öyle kaçıp gittiğini biliyor musun?"

Wanda ona tek kelime etmemişti ama Carol anlayabiliyordu. Wanda'nın öfkesi neredeyse gözle görülebiliyordu o anda.

"Benim yüzümden. " dedi Carol. "Aslında saat altı buçukta onunla buluşacaktım... Ama, sen arayınca ve döndüğünü söyleyince... Ve şey, onu arayamadım. Ona iptal etmemiz gerek diyemedim. "

Carol ne yapacağını bilmiyordu. Ağlamak istiyordu. Yastığına sarılıp ağlamak... Ama yapamayacağını da biliyordu. Hayat devam ediyordu. Aksi oluyormuş gibi davranamazdı.

"Bana söyleyebilirdin, Carol. Önümüzdeki iki günde buradaydım. Yani... Bilmiyorum. Senin için bu kadar önemliyse-"

"Sadece aptal bir buluşmaydı Adam. O kadar önemli bir şey değildi." dedi Carol burnunu çekerek.

O anda kırmızı ışığın yanmasıyla Adam frene asıldı. Ve anında Carol'a dönüp konuşmaya başladı.

"Carol... Ne olduğunu tam bilmiyorum ama senin sorunun ne olduğunu anlıyorum." Kuzeni bir kahkaha attı. "Hatta o kadar belli oluyor ki 'arkadaşın' Wanda'nın anlamamasına şaşırdım." Arkadaşın derken elleriyle tırnak işareti yapmıştı.

Carol kızardı. Cidden o kadar belli oluyor muydu? Kuzeninin yüzüne baktı. Adam psikopat gibi sırıtıyordu. Bunun üzerine Carol en beklenmedik hamlede bulundu.

Kahkahalar atarak güldü.

Kuzeni de gülmeye başladı. Arabanın içi gülüşme sesleriyle dolup taşıyordu. Camlara vuran hafif yağmur damlaları yok denecek kadar azalmıştı. Güneş henüz batarken çıkan ay da onlara gülümsercesine parlıyordu.

Kırmızı ışığın süresi dolunca Adam hafifçe gaz pedalına baskı yaptı. Bir yoldan sağa döndü ve ikisi de birlikte gülümserken araba sokakta ilerlemeye başladı.

O sırada Carol'ın gözüne bir şey takıldı. "Adam, beni burada bıraksana."

Adam garipçe ona baktı, ve bir yandan da frene bastı. "Neden, bir şey mi oldu?"

"Sadece bir şey yapmam gerekiyor." dedi Carol kuzenini geçiştirerek.

"Pekala o zaman..."

Carol kapıyı açtı. Tam çıkmadan önce aklına geldi. "Hey, Adam. Bu akşam için sağol. Bir daha dönersen görüşürüz." dedi kuzeninin gözünde kaba biri gibi durmamak için.

Adam da hafifçe gülümseyerek ona karşılık verdi. Ardından Carol arabadan indi ve kapıyı kapattı.

Araba sokakta ilerlerken kendisi apartmanın kapısına bakıyordu. Şansına kapı açıktı. Hemen içeri girdi.

Yapmayı planladığı şey iyi sonuçlanabileceği gibi berbat da sonuçlanabilirdi.

Mantık hataları var. Oldukça. Ve ilerideki bölümlerde de olur büyük ihtimalle. Anlayışla karşılayın lütfen. 😉

Kitap nasıl gidiyor?

Sevgilerleeeeee 💕💕💕💕💕

Not Just Friends | Wandarol |Where stories live. Discover now