× 5 ×

343 33 73
                                    

Carol, Wanda'nın kapısının önünde durunca planındaki belirsiz kısmı netleştirmesi gerektiğini anladı.

Söyleyeceklerini Wanda'nın yüzüne mi söyleyecekti, bir kağıda yazıp mı anlatacaktı?

Yazmayı seçti, Carol. Yüz yüze konuşmak istemiyordu. Wanda'nın ona öfkesini kusacağından korkuyordu.

Kağıda yazacaksa Wanda'nın uyuyor olması gerekiyordu. Pek ihtimal verdiği bir seçenek değildi ama belki...

Kapıyı çaldı. İçeriden herhangi bir ses gelmedi.

Tekrar çaldı. Ses yoktu.

Ve son bir kez daha çaldı. Yine hiç ses duymayınca Wanda'nın uyuduğuna kanaat getirdi.

Şimdi sorunu kapıyı açmaktı. Wanda'nın evine izinsiz girmek istemiyordu ama onu affetmesi için tek seçeneği olabilirdi bu.

Bir anda Carol birkaç yıl önce yaşanmış bir konuşmayı hatırladı...

Flashback:

"Yalnız yaşamak seni sıkmıyor mu Wanda?" dedi Carol.

"Yio. Aslında bir tür özgürlük olarak da görülebilir. Hem sizin gibi arkadaşlarım varken yalnızlıktan söz eden de kim?" dedi Wanda yanındaki üç arkadaşına bakarken: Natasha, Carol ve Steve.

Üçü de ona bakarak gülümsedi. Birbirlerini her daim kollarlardı.

"Tabi bazen anahtarları unutunca zorluk oluyor." dedi Wanda kıkırdayarak.

Bunun üzerine Natasha ve Carol kahkahalarla gülerken Steve düşünceli bir şekilde "Kaç kere unuttun ki?" diye sordu.

"Birkaç defa unutmuştum. Çilingir çağırmak zorunda kalmıştım. Bir keresinde de 'FBI, open the door!' diye açmıştım."

Bu sefer hepsi kahkahalara boğuldu. Yaklaşık üç yıl önce dördü de böyle bir şey yapmak istediklerinden bahsetmişti.

"Eh, o birkaç seferden sonra bilgilendim." dedi Wanda. "Kapımın önündeki saksının altına yedek bir anahtar koymaya başladım..."

Flashback sonu

İşte Carol'ın ihtiyacı olan hatıra buydu.

Kapının önündeki saksıyı kaldırdı ve evin yedek anahtarını aldı. O sırada saksıdaki bitki dikkatini çekti. Bir sukulent.

Wanda sukulentlerden ölesiye nefret ederdi. Onun aksine, sukulentler Carol'ın en sevdiği bitkilerdi. Hem az sulanması gerektiği için kullanışlı olmaları, hem de dışarıdan güzel görünüp bir taş kadar sert olmaları Carol'ın sevdiği özellikleriydi.

Wanda'nın neden kapısının önüne bir sukulent koyduğunu merak etmeden edemedi. Nefret ettiği bir çiçeği neden koyardı ki?

İçindeki o cılız ses konuştu: Belki de... Belki de, sen o çiçeği seviyorsun diyedir?

Carol böyle olmasını gerçekten çok isterdi. Ama hiç ihtimal vermiyordu. Büyük ihtimalle daha az bakıma ihtiyacı olduğu için sukulenti seçmişti. Onunla bir alakası olamazdı.

Daha fazla beklemeden elinden geldiğince sessiz bir şekilde kapıyı açıp içeri girdi. Çantasından küçük bir kağıt ve bir kalem çıkardı. Yazacağı her şeyi yazdığından emin oldu. Ardından kağıdı ortadaki masanın üzerine bıraktı.

O sırada gözü gri kanepesinde kırmızı battaniyesine sarılarak uyumuş olan Wanda'ya takıldı. Ağır ağır nefes alırken çok tatlı görünüyordu. Tatlı, güzel ve huzurlu. Wanda'nın üç mükemmel unsuru diye düşündü Carol.

Ona sonsuza kadar bakabilirdi. Hayatında gördüğü her şeyden güzeldi.

Bazı insanlar hayvanların fotoğraflarını güzel ve tatlı bulur. Bazıları da manzaraları güzel bulurdu.

Carol ise ona bakmayı seviyordu. Onun için hiçbir hayvan, hiçbir manzara Wanda'nın güzelliğiyle yarışamazdı. Dünyadaki en değerli hazineydi onun için.

O anda Wanda hareketlendi. Carol ona daha fazla bakmak istiyordu. Ama yapamazdı. Wanda uyandığında büyük ihtimalle ona hâlâ öfkeli olacaktı.

Carol girdiğinde yaptığı gibi usulca daireden çıktı. Anahtarı sukulentli saksının altına geri koydu. Ve merdivenlerden inmeye başladı.

Sonunda sokağa adım attığında Wanda'nın dairesinin penceresine son bir bakış attı. Belki de bu, Wanda'nın ona bakarken mutlu olduğu son andı.

Evinin istikametinde yürümeye başlarken Wanda'yla geçen tüm o güzel anılarını düşünüyordu Carol Danvers...

Not Just Friends | Wandarol |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin