× 6 ×

346 33 33
                                    

Wanda çok nadiren rüya görürdü. Bunların bir çoğu da kabus olurdu. Dünyanın en kötü kabusları.

Bu seferkinin kabus mu yoksa tatlı bir rüya mı olduğunu anlayamadı. İkisiydi belki de.

İlk önce güzel bir çayırdaydı, Wanda. Sevdiği bir sürü çiçek ve uzun otlarla doluydu. O kadar çiçeğin kokusu karışıp kötü olabilirdi ama nasılsa gülün kokusu menekşeyle, menekşenin kokusu da yaseminle karışmıyordu. Her çiçeğin kokusunu ayrı ayrı alabiliyordu.

Güneş sırtına vuruyordu. Hafifçe esen rüzgar saçlarını savururken Wanda oldukça mutluydu. Nasıl gökyüzünde tek bir bulut bile yoksa, onun da zihninde tek bir kötü düşünce bile yoktu. Olabilecek en huzurlu halindeydi.

Üstündeki beyaz, uzun elbise tam ona göreydi. Her ne kadar oldukça sade olsa da Wanda'ya olağanüstü bir güzellik veriyordu.

Ayağına hiçbir şey yoktu. Çıplak ayağıyla toprağa basıyordu. Hoş bir histi. Ve onu doğal hissettiriyordu. Mutlu, huzurlu ve doğaldı.

O sırada çayırın uzak bir kesiminden duman çıkmaya başladı. Yangın diye düşündü Wanda.

Hemen arkasını dönüp koşmaya başladı. Yangınlardan çok korkardı.

Arada sırada arkasına dönüp yangının ne kadar ilerlediğini bakıyordu. Her bakışında bir metre daha yaklaşmış oluyordu.

Wanda hızlanmaya çalıştı ama başaramadı. Yangın onu yutuyordu sanki.

Bir anda durdu. Koşmayı bıraktı. Yangının gelip onu almasını bekledi. O kadar çok yanmıştı ki, bir kere daha yanmasının bir zararı olmazdı.

İşte o yüzden teslim oldu. Yangına ve öfkeye kendini bıraktı. Gelip onu almalarını bekledi.

Yangın ayağının dibine geldiğinde gözlerini yumdu. Ateşin iliklerine işlemesini, bedenini kasıp kavurmasını bekledi.

Ama öyle bir şey olmadı. Yangın içinden geçmişti, bunu hissedebiliyordu. Ama ona zarar vermemişti. Garipti.

O sırada kulağına küçük bir bebeğin ağlama sesi geldi. Ardından da kıkırdaması.

Yaklaşık beş saniye sonra bebeği gördü. On metre ilerisinde gülerek emekliyordu. Mutluydu ve oldukça tatlıydı.

Ateş bebeğe de zarar vermiyordu anlaşılan. Bebek herhangi bir yanma emaresi gösteriyordu.

Wanda gözlerini kırptı. Açtığında ise karşısında bir bebek değil, beş yaşlarında bir kız vardı. Birinin söylediği bir şeye gülüyormuş gibi görünüyordu.

Wanda bu kızı bir yerden tanıyordu sanki. Küçükken tanıştığı biri olabilir miydi?

O sırada kız kahkaha atmayı bırakıp sırıtarak Wanda'ya doğru koşmaya başladı. Wanda ise ne yapacağını bilemeden öylece durdu.

Bir kez daha gözünü kapadı. Açtığında karşısında kimseyi göremedi. Hiç bir ses de duymuyordu.

Yavaşça arkasına döndü. Masasında ders çalışan 10-11 yaşlarındaki bir kız vardı. Hiç sesi çıkmıyordu. İyi bir öğrenciydi büyük ihtimalle.

Birden Wanda'nın göremediği bir yerlerden çığlık sesi geldi. Havayı kokladığında burnuna yanık tahta kokusu geldi. 10 yaşlarındaki kızın yaşadığı ev yanıyordu.

Kız ne yapacağını bilemeden odasının kapısını koştu. Açtığında içerisi dumandan göz gözü görmez hale geldi. Kız, nefes alabilmek için kolunu burnuna  bastırarak odasından çıktı.

Not Just Friends | Wandarol |Where stories live. Discover now