× 7 ×

289 23 32
                                    

Wanda masadaki kağıda garip bir bakış attı. Masasına kağıt falan koymamıştı o. Evine ondan başka kim girmişti?

Wanda'nın bildiği kadarıyla kimse. Demek ki bir hırsız veya başka biri evine izinsiz girmişti.

Buna o kadar öfkelendi ki neredeyse yazanları okumaktan vazgeçecekti. Ama vazgeçmedi. Rüyasındaki o ışığın da dediği gibi, pes etmeyecekti.

Pizzasını masanın diğer ucuna ittikten sonra kağıdı eline aldı.

Ona yazılmış, bir mektuptu elindeki kağıt. Sevgili Wanda, diye başlıyordu çünkü.

Wanda kağıdın arkasını çevirdi. Orası da yazıyla doluydu. En alt sol köşeye baktığında içi sızladı. Mektubu yazan kişi Carol'dı.

Kağıdı tekrar çevirdi ve derin bir iç çekerek okumaya başladı:

Sevgili Wanda,

Şu ana kadar sana yaşattığım her şey için özür dilerim. Sana olayları olduğu gibi anlatmam, dürüst olmam gerekiyordu.

Ama olmadım, sen bu yüzden kendini kötü hissediyor ve benden nefret ediyorsun büyük ihtimalle. Anlıyorum. Benden istediğin kadar nefret edebilirsin.

İstersen on yılımızı birlikte geçirmemiş gibi, iki yakın dostumuzu kaybetmemişiz gibi yapabilirsin. Benimle olan ilişkini koparabilirsin. Seninle çekildiğimiz ve ölümsüzleştirmek istediğimiz yüzlerce fotoğrafı tek tıkla silebilirsin. Hayatına istediğin gibi, ben olmadan mutlu mesut geçirebilirsin.

Ama lütfen şunu unutma:

Ben seni ilk gördüğüm andan itibaren seviyorum, Wanda. Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi sevmediğim kadar.

Yüzünde hafif bir tebessüm oluşması için bile her şeyimi vermeye hazırım ben. Seni mutlu etmek, güvende hissettirmek için her şeyi yaparım.

Bu söylediklerim için belki de benden daha çok nefret ettin. Ama sana söylemem gerekiyordu. İlişkimizin pamuk ipliğine bağlı olduğunu düşünürsek bunu söylemek için başka zamanım da olmayabilir.

O yüzden sadece mutlu ol ve seni mutlu edecek kararı ver. Senden tek isteğim bu.

Carol


Wanda, mektup bittikten sonra yaklaşık on kez daha okudu. Her okuyuşunda sözcükler daha fazla anlam kazanıyor ve Wanda'nın gözleri doluyordu.

En sonunda titreyen elleriyle mektubu usulca masaya geri koydu. Ve ancak o zaman düzgünce düşünmeye başladı.

Carol ondan özür diliyordu. O da üzgündü. Eğer Wanda isterse, ilişkilerini koparabileceğini söylüyordu. Wanda bunu istiyor muydu?

Hayır.

Açık ve kesin bir şekilde hayır.

Bir zaman diliminde Carol'dan nefret edebilirdi. Ama ilişkiyi bitirmek? Wanda bunu yapmazdı. Sevdiği birini, hayatındaki tek kişiyi sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi hayatından çıkaramazdı.

Sakince kanepeye uzandı. Evvelsi günkü o asla bitmek bilmeyecek gibi duran öfkesinden gram eser yoktu.

Zaten hiçbir zaman birine birkaç saatten fazla öfkeli kalmamıştı ki. Başaramıyordu. Öfke, o birkaç saat içinde onu yiyip bitiriyor, ardından ise sadece bir üzüntü tsunamisine yol açıyordu.

Sakin ruh hali bozulmadan masadan iki dilimi kalmış pizzayı aldı. Yemeye başlarken düşünmeye devam etti.

Carol onu seviyordu demek ha.

Hayali de bu değil miydi zaten? Onun Carol'ı sevdiği gibi Carol'ın da onu sevmesi?

Öyleydi. Peki neden böyle hissediyordu? Biraz üzgün, biraz heyecanlı ve biraz da endişeli.

Yıllar önce kardeşi hastaneye kaldırılırken de böyle hissetmişti. Kalbi burkuluyor, içi sızlıyor ve nefes almaya bile cesaret edemiyordu.

Carol'ın başına kötü bir şey gelmişti. Hissedebiliyordu. Başına kötü bir şey geldiğini biliyordu ama ne yapabileceğini bilmiyordu. Kim bilir Carol neredeydi?

O anda telefonu o iğrenç zil sesini çıkartmaya başladı. Wanda yüzünü ekşitti. Bu sesten nefret ediyordu.

Hemen telefonunu aldı ve ekrana baktı. Numarayı tam bilmiyordu ama tanıdık geliyordu. Yeşil tuşa bastı. Birkaç saniye sonra endişeli bir kadın sesini duydu.

"Alo? Bayan Maximoff siz misiniz?"

Wanda bu kişiyi tanımıyordu.

"Evet, benim. "

Siz kimsiniz diyemeden kadın cevap verdi.

"Arkadaşınız Carol Danvers'ın çalıştığı şirketten arıyorum..."

Wanda iyice kötü oldu. Carol'ın başına kesinlikle bir şey gelmişti.

"Kendisi, sizi, kaza durumunda ulaşılacak kişi olarak yazmış..."

Wanda buna şaşırmıştı.

"Onun başına bir şey mi geldi?"

Sesinden ne kadar endişeli olduğu anlaşılıyordu.

"Aniden çıkan bir fırtınada uçağı düştü. Şu anda..."

Wanda ne düşüneceğini bilmiyordu. Tek bildiği Carol'ın yanına gitmesi gerektiğiydi.

"Nerede o?"

Wanda konuşan o kadını umursamıyordu. Tek umrunda olan kişi Carol'dı. Ve bir kişiyi daha kaybetmeyi kalbi kaldıramazdı.

"Size adresi veriyorum..."

Wanda kadından adresi almasının ardından kabanını giydi, cüzdanını kabanın cebine attı ve arabasına doğru yola koyuldu. Saçlarının ne kadar karışık olduğu veya üstünün ne kadar ütüsüz olduğu onun için bir anlam ifade etmiyordu.

Hayatına anlam katan tek şey Carol'dı.

Not Just Friends | Wandarol |Où les histoires vivent. Découvrez maintenant