4. Bölüm: Ruhun Yalnızlığı

65.4K 3.6K 5.9K
                                    


''Gökkuşağındaki mavi gözlere...''

BÖLÜM 4

🎼 Tom Walker - Leave A Light On 🎼

Kalbim, mantığımla savaşa girmiş, bedenim ayakta durmaya çalışırken ruhum beni aşağıya çekiyordu. Yaşadıklarım canımı o kadar çok yakıyordu ki gördüğüm gözler kalbimin sızısını dindirmiyor, benimle oyun oynuyordu. Ruhum yalnızlığından çaresizce kurtulmak istese de mantığım izin vermiyordu. Tüm bu oyunlara rağmen ağrıyan kalbimi görmezden gelip dik bir şekilde ayakta durarak kollarımı bağladım.

Karşımda birbirlerine yumruk atan iki genci seyrediyordum. Tüm koridor arkamda durmuş olayı izliyor, yumruk seslerini duyduklarında inleyen sesler çıkarıyorlardı. Ener, Deniz'in yüzüne geçecek bir yumruğu havaya savurması ile Deniz elini tutup onu durdurdu. Konunun benle alakalı olmadığını, saçma şeyler düşünmemem gerektiği bilerek onları ayırmaktan vazgeçtiğim sırada Ener diğer yumruğunu Deniz'in suratına geçirmesi ile dayanamayıp tok bir öksürük sesini koridora bıraktım. Ener'in gözleri bana döndüğünde gözlerinin içine bakıp kaşlarımı kaldırdım. Deniz'in bakışları Ener'i takip ederken ikisi de durmuş beni izliyordu. İçimden lanetler okumaya başladım. Konu kesinlikle benimle alakalıydı!

Sakin adımlarla yavaş yavaş Deniz'in yanına yürüyüp kolundan tuttum. Bedenini kendime döndürürken Ener'e bir kez olsun bile bakmadım. Deniz'i beni takip etmesi için çekiştirerek arkamdan gelmesini sağladım. Yol yavaş yavaş açılırken kimseden ses çıkmıyordu. Kalabalığın içinde ilerlerken köşede duran Eylül, açılan yoldan Ener'in yanına koştu. Dişlerimi sıkarken gözlerimi kapatıp küfürler ettim.

Hızlı adımlarla kendimi bahçeye attığımda arkamı dönüp Deniz'in orada olup olmadığına baktım. Dudağının ve kaşının patladığını, kanların boynuna doğru indiğini gördüm. Sarı saçlarına ve beyaz tişörtüne sıçrayan kanlar kalbime tek tek damladılar. Yanına gidip yüzünü ellerimin arasına alıp gözlerindeki umuda sarılmak istesem de tek bir adım bile atmadan izlemeye devam ettim. Bu kadar sessiz olması beni rahatsız ederken yorgun nefesimi bıraktım.

''İyi misin?''

Mavi gözleri beni incelerken dudağında bir gülümse yayıldı. Bakışlarım gamzelerini süzerken,

''Fazlasıyla.'' dedi.

''Araban nerede?'' Gülümsemesinin arttığını görmemiş gibi yaparken cevap verdi.

''Biraz ileride.'' Yolu göstermesi için önden gitmesini bekledim. Arabasına doğru ilerlerken neden kavga ettiklerini daha çok merak etmeye başladım. Ener ile ne yaşamışlardı ki konu yumrukların konuşacağı bir noktaya gelmişti? Anahtarlarını çıkardığında elinden aldım.

''Sen geç, ben kullanırım.'' İtiraz etmesine fırsat vermeden kapıyı açıp koltuğa yerleştim. Deniz'in kokusunu yoğun bir şekilde duymam ile ciğerlerimin bayram ettiğini hissettim. Derin nefesler alırken arabaya binmesi ile evin yolunu tuttum.

Tek bir kelime konuşmadan eve gelmiş arabanın içinde sessizce oturuyorduk. Konuşmasını beklerken yüzüme bile bakmadan arabadan inerek evine doğru yürümeye başladı. Şaşkınlık ile peşinden gidip açık bıraktığı kapıdan içeri girdim.

Deniz mutfağa doğru giderken partiden sonra ilk defa gördüğüm salonu incelemeye başladım. Odanın ortasındaki sahne yerinde yoktu. Kahverengi köşe bir koltuğu, krem ve kahve tonlarındaki eşyalar takip ediyordu. Her şey fazlasıyla sade ve az eşyalıydı. Karşıdaki masada duran birkaç fotoğraf ve duvarda asılı olan saat dışında aksesuar yoktu. Bizim evin kalabalık halinden sonra bu kadar sade bir yer gözlerimi rahatlatmıştı. Mutfaktan çıkan adım seslerini duyduğumda ona dönerek,

ASELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin