"YANGIN'DAN SON ON BİR."

168 41 86
                                    

Cem Adrian - Beni Affet Bu Gece

Nihat Ünal - Düş

Elyas & Taha - Gece mavisi

🌹

Yangına son on beşin, son on bir kalasın'dan, bozulmuş mürekkep den yazıyorum.

Kalemimin küf kokusunu alıyor, ama yazmak'dan çekinmiyorum.

Yüzün de çığlıklar, ruhunun sesini kısıyorlar.

Duymuyorlar, duymuyorlar.

Çiçeklerin seslerini duyabilmek için, nefes almayı bırakıyorum o an. Perdeleri hiç kapatmıyorum. Işığını kesmeyi hiç istemiyorum.

Senin nefesini duyuyorum o an, sırtımda bir kalemin kemiğime oyuklar açtığını hissediyorum, sana bakıyorum. Kalemimi kırıyorum. Açılan her bir boşluğa senin nefesin ile dolduruyorum. Senin nefesinin yükü altında, kendi nefesimi eziyorum. Sevgilim. Kirpiklerini saymayı istiyorum. Adımlarımı yanına atarken, parmak uçlarımı bile kullanmayı istemiyorum seni uyandırmamak için. Yanına oturuyorum. Yüzüne dokunuyorum. Kirpiklerin avuçlarıma dokunduğundan beri, nefesim iyi değil yanıyorum biliyorum.

Kirpiğine ateş düşmüş sevgilim.

Senin uyanmamanı dilediğimden beri, aslında uyanık olduğunu anlıyorum. Bunun utancı ile ellerimi gözlerinden çekmeyi isterken, gözlerin nabzımın üzerinden öpüyor. Kıbırdayamıyorum.

Gözlerin öpemeyeceğini savunanlar, nabzımın üzerinde ki damarın, yangın kokusunu açıklayamazlar.

Nabzımın üzerinde bir adam nefesimi keserken, nefesimin nöbetini tutan yine bu adam.

Heyecanla fısıldadım. "Ay, günüm'aydı." Başını karnıma yaslayıp orada sersemce dinleniyorsun. "Yoo, " diyorsun. "Benim günüm daha aymadı." Kaşlarımı çatıyorum. "Neden?" Diye soruyorum cevabını deli gibi merak ederken. Başın, karnımdayken yüzünü yüzüme çeviriyorsun. Gözlerin gözlerimi yakarken konuşuyorsun. "Daha gülümsemedin ki." O an gülümsüyorum. İstemsizce oluyor bu ama gülümsediğim andan itibaren, nefesini tutup bir anda bırakıyorsun. "Gün'aymış." Diyorsun. Büyülenmiş gibi gözlerin takılıyor bana.

Beni, sana güldüğüm yerden öpüyorsun.

Seni, beni öptüğün yerden öpüyorüm.

"Sanırım Aklımı kaçırırken, ben yine sana kaçacağım." Sen bana kaçarken, ayaklarına dolanacağım. Bana gelirken bile, hiç gitmediğimi bilmen için.

Konuştuğundan beri Derin bir nefes almayı yeğlerken devam ediyorsun. "Ah," diyorsun. "Ah yan'sızım." Başımı, başına yaslıyorum. "Ah, yan'sızım. Sen hep bana yan'sızım."

Aklıma birşey geliyor o an, gülümsüyorum. "Ay, bu gün bir yere gidelim mi?." Diyorum. Zihnimde büyüyen çiçekleri sularken. "Olur," diyorsun. İtiraz etmezken. "Çiçekleri suladıkdan sonra, gidebiliriz." Başımı sallıyorum. "Tamam." Diyorum.

Saat üçü yirmi yedi geçe, eflatun rengi uzun elbisemi giyinmiş bir şekilde seni bekliyorum. Çok bekletmeden yanıma geliyorsun. Ellerin ellerim de gidiyoruz, insanlar el ele tutuştukların da zihnin topraklarına ateş düşmüş diyorlar, ateşin kalbine dokunmadan gerçekten yakmayacağını bilmiyorlar.

Yolların üzerinden geçerken, dizlerin dizlerime çarpıyor. O kadar iç içe, yan yana yürüyoruz ki insanlar bizi bir bedenin iki ruhu sanıyorlar.

Ruhunu öpmüş kalbim, nefesim yangın kokar.

Gözlerimi etrafta dolaştırırken, geldiğimiz yere bakıyorum. Burası biraz kalabalık ama çok güzel olduğunu düşünüyorum. Gözlerimi gözlerine çeviriyorum. "Beğendin mi," diyorum. Gözlerini Lunapark'dan ayırmaman dan beğendiğini anlıyorum.

KÜL'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin