B.M11

878 62 2
                                    

         Eun Hi'ye bu sabah Jungkook ile aramızda geçen olayı anlatmakla ne kadar ahmakça davrandığımı işte şimdi fark etmiştim. O her şeyi benim acı çekmem için dizayn ederken benim bu salakça davranışım... Çığlık atmak istiyordum ya da bu güne yaşanmamış gibi tekrardan başlayabilmek...
          Sonrasında ise bir yol bulmuştum, doğruyu ayırt etmelerini sağlayacak bir yol.
         "Efendim telefonuma da bakabilirsiniz. Bugün telefondan hiç Eun Hi ile görüşmedim."
         Bu söylediklerim PD'nin aklına yatmış gibiydi. Ama Eun Hi... Eun Hi nefret dolu gözlerle bakıyordu bana. Sonrasında ise bir anda araya girdi.
         "Hey cidden de kendini çok mu zeki zannediyorsun kuzen? Sanki telefonundaki arama geçmişini silemeyecekmişsin gibi konuşma."
         Ah cidden de, bunu nasıl aklından geçirebilirdi ki? O... Onun bu kadar adi bir herife dönüştüğünü nasıl olmuştu da fark edememiştim?
       "O zaman senin telefonuna bakayım. Her halde seninkinde duruyordur değil mi?"
         Bu sözlerle ne diyeceğini bilememişti Eun Hi. Ama bu acizliği en fazla on saniye sürmüştü.  PD'ye döndü ve konuşmaya devam etti.
         "Onun bunları buraya gelmeden önce düşünmediğini mi zannediyorsunuz? Elbette her ihtimale karşı işini tam garantiye aldı ve benim telefon aramalarımı da sildirdi. Ama şunu hesaba katmamıştı. Benim haksızlığı kaldıramayan bu naciz kalbimi."
         Bu söyledikleri midemi bulandırıyordu. Sırf benim hayatımı bir bataklığa çevirebilmek için böyle iğrenç hilelere başvurması...
      "Hayır, hayır... Bu söyledikleri doğru değil."
        Bang PD daha fazla beni dinlemek istemiyordu. Bunu hissedebiliyordum.
         "Söylesene Soe, bugün Jungkook'a söylediğin o nefret söylemleri de bir yalandan mı ibaretti? Ne yani, bu koskoca dünyada gerçeği duyabilen ya da görebilen tek kişi sen misin?"
         "Hayır efendim, kesinlikle böyle bir şey ima etmeye çalışmadım. Ben sadece..."
         "Sana daha bir hafta olmasa bile haftalık maaaşını vereceğim Soe. Şimdi lütfen çık git şu odadan. Ve paranı muhasebeden alabilirsin."
         Sadece öylece bakakalmıştım. Bang PD'ye, Eun Hi'ye, Jungkook'a...
Her birinin yüzünde birbirinden aşağılayıcı ifadeler vardı. Bu... Birazdan gerçekleştireceğim bu davranış belki de beni küçük gösterecekti ama annem için yapmalıydım bunu.
         Bir anda ayaklarına kapanmamla ne yapacağını şaşırmıştı Jungkook. Ve ağzı olabileceği kadar açık bir seviyede şaşkınlıkla bana bakıyordu, odadakilere bakıyordu.
         "Jungkook, biliyorum bu sabahki tartışmamızdan sonra böyle düşünmen normal ama ben asla böyle bir ucuzluğa inmem, inemem. Lütfen, lütfen inan bana. Sen inanırsan PD'nin de inanacağına eminim."
         Bu sözleri söylerken gözyaşlarıma engel olamıyordum. Gözlerim yavaş yavaş kırmızı birer kan çanağına dönerken bakışlarımı Jungkook'un bakışlarına dikmiştim.
         Kararsızdı, bunu ısırdığı dudağından anlayabiliyordum. İlk bir kaç saniye öylece bir şey söylemeden durdu. Sonrasında benim göz hizama gelebilecek şekilde eğildi. Tam bir şey söyleyecekti ki saç diplerimde hissettiğim acı ile ne yapacağımı bilememiştim. Eun Hi avcuna doladığı bir top saçımı çeke çeke beni kapıya yönlendiriyordu.
        "Eğer böyle ucuzluklar yapamayacak olsaydın birinin önünde diz çökmezdin tamam mı! Hem de bu ilk değil iki! Söylesene, kendini acındırarak her şeye ulaşabileceğini mi zannediyorsun?!"
         Bir yandan hem yaşadıklarım hem de saç diplerimden gelen acı yüzünden ağlıyor, bir yandan da bir şey söylemesini beklermişçesine Jungkook'a bakıyordum.
         "Bırak Soe'yi!"
        Eun Hi bu sözle öylece donakalmıştı.
         "Ama Jungkook o senin linç edilmeni istedi?"
         "Bunun doğru olup olmadığını bilmiyoruz şeytan hanım ve içimdeki bir ses bu olayda suçlunun sen olduğunu söylüyor."
         Eun Hi donmuştu adeta.
         "Gerçekten de onun bu ucuz yalanlarına kanıyor musun? Bir anti'dense bir army'e güveneceğini düşünmüştüm. Ama pardon o bir anti olsa bile o kadar güzel ki bir anlığına bile olsa o muhteşem yüzüyle içindeki şeytanı saklayabiliyor değil mi?! O, o kadar güzel ki onun için sana canını verebilecek fanlarını hiçe sayabiliyorsun değil mi?! Söylesene Jungkook, sen koca bir aptaldan mı ibaretsin cidden?!"
          Bir anda gelişen bu olaylar... Dehşet içinde önümde gerçekleşen kaosu seyrediyordum.
       "Öncelikle küçük hanım şunu söylemek istiyorum ki bana asla böyle bağıramazsın! Ve fan konusuna gelince, eğer sen bir army olsaydın kesinlikle böyle bir yalanla beni, üyeleri, şirketimizi kandırmaya çalışmazdın! Şimdi çık git şu odadan!"
         "Be-ben doğruyu söylüyorum Jungkook."
         Her sözünde sesi birazcık daha titriyordu. Birazcık, birazcık ve birazcık daha... Ve Bang PD ile ben ise olayı çözmeye çalışıyorduk. Ama anlamak kesinlikle mümkün gözükmüyordu.
...................................
Evet yeni bir bölüm!!!
......................
       

BANGTAN'IN MENAJERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin