Merhaba 😇
Keyifli okumalar...🤩
Aşk tutsaklıksa eğer tutsaktım işte. Kalbime vurulan prangalar esaretimin değil, aşkımın en büyük kanıtıydı.
Ey sevgili...
Eğer ki geri kalan hayatım senin kalbinde tutsak olmaktan geçiyorsa çok da uzak değildi mutluluk.
Yine zamanın ekmeğini yiyordum. Ne güzel bir mükâfattı zaman. İlaç gibi geliyordu insana. İki gün bile yetmişti her şeyin normale dönmesine. Dudağımdaki yara geçmiş boynumdaki iz yok olmuştu. Keşke ruhumuza, kalbimize aldığımız yaralar da fiziksel olanlar kadar çabuk geçseydi.
Dün babamın isteğini yerine getirmemiş binmemiştim uçağa. Gidemezdim. Sevdiğim adamı bırakıp soğutamazdım kalbimi tekrar. Şimdi sıcacıktı benim kalbim. Öyle bir ısıtıyordu ki kalbimi, o aklıma gelince bile güller açıyordu yüzümde.
Elimdeki deftere not alarak raftaki eksik ilaçların listesini çıkarmaya devam ettim. Çok fazla aksatmıştım yine işleri. Yusuf sağ olsun fazlasıyla idare ediyordu ama sadece klinikteki işleri halledebiliyordu. Dışarıdaki işler ise benim yüzümden kalıyordu. Derin bir iç çektim. Sanırım artık yanıma işleri bilen birini daha almalıydım. Tekniker ya da teknisyen olabilirdi pekâlâ. Arkamı dönmeden Yusuf'a seslendim.
"Yusuf mamalar ne durumda bakar mısın? Bittiyse onları da sipariş edelim."
"Hemen bakıyorum abla."
O bakarken ben de elimdeki kalemi beyaz önlüğümün cebine koyup vitaminlerin olduğu sürgülü cam bölmeyi kaydırarak açtım. Oradaki eksiklere bakıp alt dolaba eğildim. Stok olup olmadığını da kontrol ediyordum. Aslında bilgisayarımda hepsi kayıtlıydı ama böylesi daha çok hoşuma gidiyordu. Hem de görsellik daha akılda kalıcıydı.
"Abla köpek maması çok az kalmış sadece. Paşa hepsini bitiriyor."
Gülerek olduğum yerde doğruldum.
"Tamam canım yazıyorum."
Elimdeki dosyaya not ettim. Dalgın bir şekilde ilaçları kontrol etmeye devam ediyordum. Aklım babamdaydı. Beni dünden beri ne aramış ne de sormuştu. Bu sessizlik beni fazlasıyla ürkütüyordu doğrusu. Babam büyük bir iş adamıydı ve emrinde sözünden çıkmayan bir sürü insan varken benim sözünü dinlememiş olmam onun hoşuna gitmeyecek bir şeydi. Bu duruma kayıtsız kalacağını sanmıyordum. Hem de beni bulmuşken. Sonuçta ne zamandır beni arıyordu. Ayrıca babamın karşısında hayır cevabı pek de kabul gören bir durum değildi. Onun için sadece dediklerine itaat eden insanlar vardı ve ben itaatsizlik etmiştim şu an. Fakat yirmi dört yaşında kendi kararlarımı kendim alabilecek bir kızdım. Elbette ki ailemi her yaşta dinlemeliydim ama sevdiğim adama da kendim karar verebilmeliydim.
Bir anda arkamdan sarılan kollarla irkilerek sıyrıldım düşüncelerimden. Karnımın üzerinde birleşen ellere baktım telaşla. Sonra kulağıma gelen o hayranı olduğum sesi dinledim.
"Bu kadar dalgın sadece beni düşünüyor olabilirsin öyle değil mi?"
Tenime değen nefesi huylanmama sebep oldu. Bana zaman tanımadan yanağıma konan öpücükle gerilen bedenim gevşedi, dudaklarımda huzurlu bir tebessüm şekillendi. Usulca başımı yana çevirerek o tutkunu olduğum gözlerine baktım. O kadar yakındık ki birbirimize göz bebeğinin her bir tonunu hayranlıkla izliyordum. Tabii bu arada yanaklarım da kızarmaya başlamıştı çoktan.
"Şey... Aslında tam olarak öyle değil."
Kaşları önce şaşkınlıkla havalanırken hemen sonrasında ise düşünceli bir şekilde çatıldı. İstiyordu ki bu kadar derin sadece onu düşüneyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baytar Hanım (Basıldı)
General Fiction"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..." Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma. İlk başta siyah botlar...